Kategoriler
ahvalnews

İkinci kayyım dönemi

Tarihe bu dönem nasıl geçer bilmem ama ben anlaşılması kolay olsun diye ‘İkinci kayyım dönemi’ adını verdim, ‘ikinci kayyım saltanatı’ da diyebiliriz. Birinci kayyım dönemi, Eylül 2016-Mart 2019 arası üç yıllık bir dönemi kapsıyor. Eylül 2016’dan itibaren birkaç ay içinde DBP’li 102 belediyenin 95’ine kayyım atanmış ve bu dönemde belediyelerimiz kayyımlar tarafından yönetilmişti.

Birinci dönemde kayyımlar neler yapmıştı, çokça yazıldı, ben de sık sık yazdım. Ama kısaca hatırlamakta fayda var. Kayyımlar ilk “icraatlarını” kültür-sanat alanında sergilemişlerdi. DBP’li belediyeler tarafından konulan çok dilli tabelalar kaldırılıp yerine tek dilli tabelalar asılmış, Amed Diyarbakır’a, Dersim Tunceli’ye dönmüştü. Bölgede toplam 21 kültür merkezi kayyımlarca kapatılmıştı.

Parkların, caddelerin isimleri değiştirilmiş, anıtlar kaldırılmıştı. Orhan Doğan’dan Ehmedê Xanî’ye, Roboski’ye, Uğur Kaymaz’a kadar bölgede Kürt kültürüne dair ve devletin yaptığı katliamlara dair ne kadar anıt, heykel varsa yıkılmıştı. Kayyımlar Kürt halkına ait toplumsal sembol ve değerlere karşı neredeyse savaş açmış; tiyatrolar, çok dilli çocuk kreşleri, kütüphaneler, müzik akademileri gibi Kürt kültürünü yaşatmaya yönelik ne varsa kapatmışlardı. Bazı kentlerde taziye evlerini bile yıktırmışlardı.

Kayyımların yöneldiği bir diğer alan da kadınların kazanımları olmuştu. Bölgede bulunan 43 kadın merkezi ve iki sığınma evi kayyımlarca kapatılmış; DBP’li belediyeler içinde açılan kadın politikaları daire başkanlıkları kapatılmış, alo şiddet hattı kapatılmış, kadın otobüs şoförleri işten çıkarılmıştı. Kayyımlar kamusal alanda kadına dair ne varsa silmeye çalışmışlardı.

31 Mart’taki yerel seçimlerde,  HDP üçü büyükşehir olmak üzere 69 belediyeyi tekrar kazandı. HDP’li belediye başkanlarının seçimleri kazanması ve tekrar belediyelere gelişleri ile, kayyımların belediyeleri nasıl bir borç batağına sürüklediklerini de görmüş olduk. Kayyım atanan belediyelerin hepsi bu üç yıl içerisinde milyarlarca lira borca batmıştı.

Bu borçları nasıl yaptıklarını da Nisan-Mayıs 2019 aylarında öğrendik. Zaten birçoğunu da kendim bu belediyeleri ziyaretlerimde gördüm. Altın varaklı banyolar, ultra-lüks makam odaları, duşluklar… Bu üç yıl içerisinde “yenilen” tonlarca kadayıf, tonlarca fıstık, çerez, gelen misafirlere “hediye edilen” milyarlık tesbihler, hediyelik eşyalar… Daha neler neler… Bunlar sadece ilk birkaç ayda ortaya çıkan yolsuzluklardı.

Kimbilir belki kayyımların daha neleri ortaya çıkacaktı, ama yeni kayyım atamaları ile bu süreç kesintiye uğradı. Ağustos 2019’da Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediye başkanlıklarına atanan kayyımlar ile ‘ikinci kayyım dönemi’ başladı. Bu atamalar devam ediyor. Önce kayyım atamaları yapılıyor, sonra kayyım atanan belediyenin seçilmiş belediye başkanına suç istinat ediliyor ve cezaevine gönderiliyor.  Ağustos’tan bugüne 24 belediyeye kayyım atandı.

13 belediye eş başkanı tutuklandı. 44 meclis üyesi gözaltına alındı, dokuz meclis üyesi tutuklandı. Belediye ve il genel meclis üyelerinin bir kısmı görevlerinden uzaklaştırıldı. Yaklaşık 2 milyon, çoğunluğu Kürt olan seçmenin oyu kısa bir süre içerisinde gasp edildi. 2016’da kayyımların ilk gelişlerinden zihnimde en çok devasa bayraklarla donatılan ve zırhlı araçlarla çevrilen belediye binaları kalmıştı.

Bu gelişlerinden ise zihnimde kalan resim, başkan olarak seçildiği belediye binasına kayyım atandığı için alınmayan belediye başkanlarının kapıdaki bekleyişleri oldu. Size bir şey ifade etmeyebilir bu, ama kapıdaki o bekleyiş, o görüntü, seçtiği temsilcisinin kendi belediyesine alınmaması, benim gibi birçok Kürdün kalbini derinden yaraladı.

Diyarbakır merkezli Sosyo-Politik Saha Araştırmaları Merkezi (SAMER)’in bu ay gerçekleştirdiği saha araştırmasında, Diyarbakır, Van ve Mardin halkına sorulan “Kayyım Atamalarını Destekliyor Musunuz?” sorusuna, katılımcıların yüzde 81,3’ünün “desteklemiyorum” cevabını verdiğini görüyoruz. Nitekim kayyım atamaları sırasında bulunduğum Mardin ve Diyarbakır’da ben de aynı cevabı birçok insandan duymuştum, buna AKP’liler de dahil.

Kayyım atamalarını Bölge halkı desteklemiyor. İktidar ne kadar kayyım atarsa atasın,  seçimlere geldiğinde Kürtler yine Kürt siyasi hareketinin temsilcilerine oy verecek ve her seferinde -istisnalar olsa da- çoğunlukla belediyeleri Kürt siyasi hareketi kazanacak.  Peki, ne olacak o zaman? Her seçimden sonra iktidar seçim sonuçlarını tanımayıp kayyım mı atayacak? Bu sonsuza dek böyle mi sürecek?

Benim hükümete bir tavsiyem var. Ne o kendini yorsun ne de biz Kürtler!  Hükümet açık açık bu ülkenin yasalarına ve Anayasa’ya artık uymadığını ve uymayacağını ilan etsin, rejimin adını koysun. Biz de rahatlayalım, onlar da…