Kategoriler
ahvalnews

Fotoğrafına ulaşamadık…

Sürekli takip ettiğim İşçi Sağlığı ve Güvenlik (İŞİG) Meclisi Haziran başında sosyal medyadan bir haber geçiyordu. Habere kaza yapıp devrilmiş eski küçük bir pikabın görüntüsü de eşlik ediyordu:

“Bu araçla 39 kişi gidiyordu…

Recep Arslan…

16 yaşında…

Diyarbakır Bismil’de tarım işçilerini taşıyan aracın devrilmesi sonucu yaşamını yitirdi…

4’ü ağır 34 işçi yaralandı…

Recep’in fotoğrafına ulaşamadık…”

Recep Arslan da fotoğrafı olmayan yoksullardandı. Olsa olsa belki bir vesikalık resmi vardı, kim bilir… Nisan başından itibaren, tarım işçiliği döngüsü başlayınca, tarım işçilerine ilişkin kazalar (cinayetler de diyebiliriz) başladı.  Tüm yaz boyunca İŞİG Meclisi tarım işçilerine ilişkin kaza/cinayetlerin haberlerini geçti. Kimisi medyada haber oldu, çoğunluğu olmadı. Bu insanların ne fotoğrafı vardı, ne de bu ülke için canlarının kıymeti.

Oysa kayıtlı ve kayıt dışı tarım işçilerinin, çocukları ile birlikte en az 1 milyonluk bir nüfusa tekabül ettiği tahmin ediliyor. Buna rağmen tarım işçileri ile ilgili özel bir yasa yok, hukuk onları korumuyor. Sağlık, eğitim haklarından mahrumlar. Sosyal güvenceleri yok. 12 saatin üzerinde çalıştırılıyorlar. Ücretleri oldukça düşük. Gittikleri yerlerde barınma koşulları çok kötü. Koşullarına ilişkin hiçbir söz hakları yok.

İŞKUR tarafından belgelendirilmiş, “çavuş” denen “aracılara” bağımlılar. Kendilerinin örgütlenme hakkı yok. Tüm bu olumsuz koşulların yansıra gittikleri yerlerde ırkçı, ayrımcı davranışlara sık sık muhatap oluyorlar. Henüz geçen  ay Sakarya Karasu’da tarım işçiliği yaparken, “ne bağırarak konuşuyorsunuz” diyen kişiler tarafından başından silahla vurulan 19 yaşındaki Şirin Tosun hayatını kaybetti.

Mevsimlik tarım işçilerine baktığımızda çoğunlukla çocukların kullanıldığını görüyoruz. Bu çocuklar sadece okuldan olmuyorlar, çok ağır koşullarda çalışıyor ve hayatları birçok anlamda tarumar oluyor. Bir kısmı arkada bir fotoğraf bırakmadan hayattan kopuyor.

Kalkınma Atölyesi uzun yıllardır çocuk işçiliği ve tarım işçiliğine ilişkin çalışan, yakından takip ettiğim sivil toplum kuruluşlarından. Son yayınladıkları “Yoksulun Umudu Çocuk: Mevsimlik Tarım İşçisi Hanelerin Sosyo-Ekonomik Profili ve Çocuk İşçiliği Araştırması” nı okumanızı öneririm. Araştırma, mevsimlik tarımsal üretime katılan hanelerin demografik özelliklerini, ekonomik profillerini, yasal durumlarını, sosyal destek mekanizmalarını ve toplumsal cinsiyet yargılarını analiz ediyor. Ve şöyle diyor:

“Türkiyeli haneler tarım işçiliğinden başka düzenli gelir kaynakları olmadığı için, Suriyeliler ise en kolay ulaşabildikleri iş olduğu için tarım işçiliği yapmaktadır. Türkiyeli ve Suriyeli hanelerin farklı motivasyonları bulunsa da her iki hane tipinde de çocuk işçiliği yaygındır. Çocukların tarım işçiliği yapmaları hanelerin temel geçim stratejisidir. Tarım işçiliği dışında başka gelir getirici faaliyetlere erişebilen hane sayısı çok azdır.

Tarım işçiliği dışındaki düzenli gelir getirici işlere erişim Türkiyeli bireyler için yeterli eğitimleri ve gerekli vasıfları olmadığı için mümkün olmazken, Suriyeli göçmenlerin formal işgücü piyasasına girişleri önünde hem yasal hem de dil, eğitim ve nitelik gibi engeller bulunmaktadır. Her iki grup için de sosyal yardımlar hem Türkiyeli hem de Suriyeli haneler için önemli olmakla beraber uzun vadede sürdürülebilir bir gelir kaynağı değildir.”

Araştırma kitabında mevsimlik işçi olarak çalışan çocukların ve Türkiyeli ve Suriyeli ailelerin hikâyeleri de var. Bu hikâyelerden de görüyoruz ki mevsimlik tarım işçiliği yapan hanelerin birçoğu yoksul kalmakta ve yoksulluk döngüsünden çıkamamaktalar. Bir anlamda, mevsimlik tarım işçiliği bu aileler için hayatta kalmanın tek yolu haline gelmiş durumda. Çocukluk da önce çadırda kardeşlerine bakmak, birkaç yıl sonra kendisi de tarlada çalışmak zorunda olmaya dönüşmüş durumda…

Ama tüm bunları kime anlatıyoruz değil mi? Çalıştıkları ve yaşadıkları korkunç koşullara, kazalara rağmen, hükümet yıllardır bu insanların insana yakışır koşullarda çalışması ve yaşaması için tek bir adım atmıyor. İnsan düşünmeden yapamıyor: Peki ya tarım işçileri Türkiye’nin ürününü yerden kaldırmayı bıraksa? Mesela patates toprakta çürüse, domates tarlada kalsa, fındık toplanmasa…

Yazıyı bitirirken geçen ay yine İŞİG Meclisi tarafından paylaşılan başka bir haber gözüme ilişiyor:

“Mahmoud Almourad…

45 yaşında, Suriyeli işçi…

Aydın’da Sultanhisar’da Yenipazar Ovası’na çalışmaya giden tarım işçilerini taşıyan traktöre minibüs çarpması sonucu hayatını kaybetti…”

Habere kazadan görüntüler eşlik ediyor. Muhtemelen Mahmud’un da fotoğrafına ulaşılamamıştı…