Kategoriler
ahvalnews Yazılar

Ne kaza ne de fıtrat, bu bir sömürü

Karşımdaki videoyu tekrar tekrar izliyorum. Çığlık sesleri var, özellikle çocuk çığlıkları. Bir adam bağırıyor “ya bu nasıl devlet, bu nasıl iş ya…” Yerlere saçılmış çuvallar, yataklar, yorganlar, domatesler, hatta yoğurt kapları içerisinde yaralılar var. Yaralı bir erkek çocuk hafifçe başını kaldırıyor, sonra başı tekrar düşüyor önüne. Bir kadın koşarak bir örtü alıp çocuğun başının altına koyuyor. “Ölü var mı?” diye bir ses geliyor. “Var abi var” diyor başka bir ses devam eden çığlıklar arasında.

Urfalı mevsimlik tarım işçilerinin Konya Yunak’ta kaza yaptığı yazıyor görüntülerle birlikte. Hemen haberlere göz gezdiriyorum, “kaza” ile ilgili başka bir bilgi var mı diye. Yok, yok! Sadece birkaç küçük internet haber sitesinde 7 tarım işçisinin kazada öldüğü yazıyor. O kadar.

Daha sonra İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İŞİG) Meclisinin sosyal medya hesabından hayatını kaybeden tarım işçilerinin isimlerini öğrenebiliyoruz. Ahmet Okal, Fida Okal, Mehmet Kuş, Mehmet Okal, Medine Okal (18 yaşından küçük), Mehmet Okal (18 yaşından küçük) ve İbrahim Okal (10 yaşında)…  12 tarım işçisi de yaralı hastanelerde.

Başka bir ülkede olsa insanları sokağa dökecek görüntüleri tekrar izliyorum. Böylesi vahim bir olayın sıradan bir olaymış gibi ele alınmasına, kayıtsızlığımıza tekrar şaşırıyorum. Kaybettik bu ülkede bir şeyleri, kaybettik.
Konya Yunak’a giden bir siyasetçi var mı diye bakıyorum, YOK! Konuyu gündeme taşıyan bir siyasetçi var mı diye bakıyorum, YOK! Ben yazıyı yazana dek, sadece Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve HDP’li bir vekilin başsağlığı mesajı attığını görüyorum.

Tarım işçilerinin hayatının bu ülkede bir önemi yok. Muhtemelen bu “kaza” da, kaza veya fıtrat diyerek geçilecek.

Kimse neden bu insanların yorgan döşek o minibüse binmek zorunda olduklarını, 10 yaşındaki İbrahim’in neden okul ya da tatil yerine tarım işçisi olmak zorunda olduğunu, ya da bu işçilerin çalışma koşullarını sorgulamayacak.

Her yıl birkaç muhalefet vekilinin soru önergesi vermesi ile geçiştiriliyor tarım işçilerinin sorunları. En kötü koşullarda çalıştırılıyor, aşağılanıyor, ayrımcılığa maruz kalıyorlar, yaşamları sık sık yollarda son buluyor, ölümleri bile haber değeri taşımıyor. Sonra da bu korkunç koşullarda çıkarılan ürünü, fındığı, çayı, patatesi Türkiye “helâlen” yiyor. Tüm bu yaşananlar da “fıtrat” denerek geçiştiriliyor.

Hayır kardeşim, bu yaşananlar kaza da değil fıtrat da değil. Adını doğru koyalım: Bu bir sömürü sistemi ve bu sömürü başından sonuna kadar devlet kurumları eliyle destekleniyor. Her yıl yaşanan yüzlerce ölüme rağmen de düzeltilmiyor. Ve tüm bunlar “fıtrat” denerek geçiştiriliyor. Muhalefet de bir-iki soru önergesi vererek muhalefetliğini yerine getiriyor. Ne diyeyim bilmiyorum ki… Bir yazıyı böyle bitirdiğim için okurlardan özür dilerim ama Allah belamızı vermiş.