Kategoriler
ahvalnews Yazılar

Cizre travmalarıyla baş etmek için pedal çeviriyor

Soğuk ama güneşli bir gün. Şırnak’tan Cizre’ye iki arama noktasından geçerek giriyorum.  Cizre girişi ile birlikte yollarda hareketlilik başlıyor, hatta biraz trafik olduğu söylenebilir.

Kahvelerin önüne kürsüler atılmış, güneşlenenler, çay içenler, tavla atanlar…

Cizre çarşısı da kalabalık. Cizre Bisiklet ve Doğa Kulübünün üyeleri ile Botan Kafe’de buluşuyorum.  Karşımızda Bırca Belek Parkı ve Dicle nehri var. Cizreli gençler parktalar, park oldukça kalabalık.

“Beni küllerimden doğurdu” diye başlıyor dernek üyelerinden biri konuşmaya. Derneğin üyelerinden bir kadın avukat sokağa çıkma yasağı sırasında yaşanan travma ile bisiklet sürerek baş etmeye çalıştığını anlatıyor:

“Çocukluktan beri bisiklet hayalim vardı, imaj açısından ailem hayır dedi. Avukat olarak adliyeye bisikletle gitmem de yanlış karşılanıyordu. Ama bu dernek ve bisiklet sürmek bana travmalarımla baş etmek için bir araç oldu. Toplumun da buna ihtiyacı vardı.”

Derneğin kurucularının hepsi hayatlarında sosyal duyarlılık çalışmalarına bir şekilde bulaşmış insanlar. İçinde akademisyen, ihraç edilmiş bir imam, ihraç edilmiş bir belediye çalışanı, şu an belediyede görevli insanlar, avukat, müzisyen, emekçi gibi farklı süreçlerden gelen insanlar var.

Doğrusu beni şaşırtan, belki de Diyarbakır’da asla göremeyeceğim bu tablo oldu. İhraç edilen ya da edilmeyen, kamuda çalışan ya da çalışmayan, toplumun her kesiminden insanların bir araya gelerek birlikte iyileşmeye çalışması ve birlikte toplumu iyileştirmeye çalışmaları.

“Bunu nasıl başardınız?” diye soruyorum. “Herkes derneğe siyasi kimliğini dışarıda bırakarak geliyor” cevabını alıyorum.

Bu insanların dernekteki dertleri, çevre doğa gibi toplumsal konularda bir farkındalık yaratmak. Cizre’nin temizliği, bisiklet yolu yapılması, Cizre’nin güzelliklerinin bilinmesi gibi konuları ele alıyorlar.

Temizlik etkinlikleri yapıyorlar, hafta sonları doğa yürüyüşleri düzenliyorlar.

 

 

Doğada geleneksel stranlar söylüyorlar, geniş çaplı fidan dikme etkinlikleri düzenliyorlar. “Aslında kaçış için başladık diyor içlerinden biri.

Yasaklardan sonra şehirde tartışılan, ev fiyatları, inşaatlar vs. tüm bu konulardan biraz uzaklaşmak istedik, sonra bize ne kadar iyi geldiğini fark ettik ve şimdi derneğe dört elle sarılmış durumdayız” diye anlatıyor bir üye.

 

Derneği kurmak kolay olmamış. Başta olumsuz tepki gösterenler bile daha sonra derneğe katılmak için başvurmuşlar. Şuan 35 üyeleri var.  Hafta sonları gidecekleri parkuru önceden belirleyip duyuruyorlar, üye olmayan Cizreliler de katılabiliyor. Kolektif yapıyorlar her şeyi, menüleri vejetaryen.

Güzel bir web sayfaları da var. Derneğin amblemi de çok özel. Güneş, 12 mevsim, yeşil, doğa, mor, kadın, Dicle Nehri… Hepsi bir arada.

Dernek Silopi, Mardin gibi yakın kentlere örnek olmaya başlamış bile. Derneğin şehirde kadının toplumsallaşmasına da etkisi var. Cizre’de bisiklet süren kadınları görmek, toplumda kadına bakış açısını da etkiliyor, olumlu yönde dönüştürüyor.

 

 

Uzun bir sohbetten sonra Bırca Belek’te beni ufak bir gezintiye çıkarıyorlar. Mem-u Zin’in geçtiği topraklardan yürüyorum, Dicle’ye uzun uzun bakıyorum. Mehmed Uzun aklıma düşüyor, onu hastanede son ziyaretim. Cizre’nin güzelliklerini ilk defa gördüğümü fark ediyorum.

Cizreli gençlere bakıyorum. Hepsi iyileşmek istiyor gibiler. Bisiklet ve Doğa Derneği burada bir nefes olmuş, belli ki başka nefeslere de ihtiyaç var.  

Cizre içimde koca bir yara ve bu yara ömür boyu içimi yakacak biliyorum. Bununla birlikte her biri birbirinden güzel, kıymetli bu insanlar doğrusu bana çok iyi geliyor.  Onlara baktıkça “Her yıkımdan sonra ortalığı toparlamak birilerine düşermiş” sözü aklıma düşüyor.

Cizre iyileşmeye çalışıyor, travmalarıyla baş etmek için pedal çeviriyor.