Kategoriler
ahvalnews Yazılar

Köy çocuklarının eğitim hakkı ne olacak?

2008 sonbaharıydı. Başlatacağımız bir kırsal kalkınma programı için Tatvan Kavar Havzası Çorsin (Düzcealan) köyüne gitmiştim oğlumla. Köylüler, 1990’larda boşaltılan köylerine yıllar sonra geri dönüş yapıyorlardı.  Okul dönemi olmasına rağmen çocukların çoğu okulda değildi. O esnada evinin damında bir şeyler kurutan bir kadını gördüm. Tanıştık Berivan’la.

Çocukların neden okulda olmadığını sordum: “Benim iki kızım var, biri altı, diğeri sekiz yaşında, ikisini de yatılı yolluyorum sadece beş kilometre uzaklıktaki okula. Çünkü param yok servis tutayım. Benim kızlarım daha yıkanmayı bilmiyorlar. Her hafta başı paçama yapışıyorlar, ‘Ana bizi yollama’ diye. Sen altı yaşındaki çocuğunu yatılı okumaya yollar mıydın?” diye sormuştu Berivan bana. Yanımdaki beş yaşındaki oğluma bakıp, “yollamazdım Berivan” demiştim.

Uzun yıllar Tatvan Kavar havzasındaki çocuklar iyi bir okula kavuşsun, altı yaşındaki çocuklar analarından babalarından ayrılmak zorunda kalmasınlar diye uğraştık. Çok şükür ki birkaç yıl sonra havzadaki köyler Hüsnü Özyeğin Vakfı tarafından yapılan, içinde bilgisayar laboratuvarından oyun alanlarına kadar olan tam donanımlı muhteşem bir okula kavuştular. Böylece civardaki köylerin çocukları liseye kadar sağlıklı ve mutlu şekilde, ailelerinden kopmadan köylerinde okumaya devam ettiler.

İki gün önce medyada geçen kısa bir haber beni o günlere götürdü. Haber şöyle söylüyordu:

“Milli Eğitim Bakanlığı, köy okullarını kapatacak değişikliğe gidiyor.”

Haberin detaylarından öğreniyoruz ki,  Resmi Gazetede yayınlanan bir genelge ile MEB,  okulların açılması ya da kapatılmasında aranan öğrenci sayısında yaptığı değişiklik ile ilkokulların açık kalabilmesi için aranan öğrenci sayısını yükseltirken, ortaokul ve imam hatip ortaokullarının açılması için aranan öğrenci sayısını düşürmüş.  Bu şu demek, artık köy okullarını kapatmak çok daha kolay olacak çünkü bir köyde 10 öğrenciden az öğrenci varsa okul valilik kararı ile kapatılabilecek.

Son 17 yılda yaklaşık 20 bin köy okulunun kapatıldığını düşünürsek kalanlar da bundan böyle daha hızlı kapatılacak ve köy çocukları eğitimsizliğe mahkûm bırakılacak. Eğitim almak için ya taşımalı sistemle çocukları her gün okula ulaştırmak gerekecek, ki bu kırsal alanlarda hiç kolay değil, ya çocuklar ana babalarından ayrılıp bir yurtta yatılı okumak zorunda kalacaklar ya da aile kırdan kente göç etmek zorunda kalacak. Bu sonuçların hiçbiri ne bu çocuklar ne de bu ülke için hayırlı olmayacak.

Sonuçta ne mi olacak? Kırsal alanlarda yaşayan çocuklar hızla eğitimden kopacaklar ve kırsalda kalan az bir nüfus da hızla kentleşecek. Türkiye topraktan, tarımdan ve üretimden daha da kopacak.

Eğitimde köy enstitülerinden bugüne gelinen nokta çok acı. Bugünün Türkiye’sinde maddi imkânı olmayan bir çocuğun iyi bir eğitime ulaşma olasılığı neredeyse yok. 1980’leri düşünüyorum. Tüm olumsuzluklarına rağmen benim gibi Diyarbakır’ın yoksul bir semtinde büyümüş bir çocuğun iyi eğitime ulaşma olasılığı vardı.

Devlet okulları kaliteliydi, Anadolu Liselerine girmek çok kıymetli bir şeydi. Anadolu Lisesinde fenden matematiğe birçok dersimizi İngilizce görürdük ve çoğumuz oldukça iyi üniversitelere yerleşirdik. Bugün bu mümkün değil. Çocuğunuzu özel okula yollamanız bile yetmiyor, çocuklar sabah akşam özel ders almak zorundalar ki iyi bir üniversiteye yerleşebilsinler.

Pandemi ile birlikte özellikle de kırsalda yaşayan çocukların eğitime ulaşması daha da zorlaştı. Köylerde, mezralarda yaşayan çocukların büyük bir bölümü internet altyapısı eksikliği, bilgisayar, telefon eksikliği…gibi nedenlerle online eğitim alamıyorlar. Dün Hakkâri Yüksekova’dan bir fotoğraf paylaşılmıştı sosyal medyada. Bir dağın tepesine doğru yürüyen bir grup çocuk var fotoğrafta.

Haberden öğreniyoruz ki bir grup köy öğrencisi, her gün 2500 rakımlı tepeye çıkarak EBA’ya bağlanıp ders işlemeye çalışıyorlar, çünkü telefon ancak dağın tepesinde çekiyor. Bu çocuklar o tepeye kaç gün yürüyebilirler? En fazla birkaç hafta sonra yağışlar ve soğuklar başlayacak, böylece uzun çileli yürüyüş de sona erecek. Ve bir müddet sonra muhtemelen bu çocuklar eğitimden kopacaklar.

Yazıyı yazarken Urfa’dan bir öğretmen arkadaşımı arıyorum Urfa’daki durumu öğrenmek için. Online derste öğrencilerinin çoğunun derse katılmadığından bahsediyor. “İki-üç kişiye ders anlatıyoruz” diyor. “Neden?” diye sorduğumda verdiği cevap tanıdık: Çocukların derse katılmak için IPAD’i yok, bilgisayarı yok, evde kendisine ait sessiz bir odası yok ve interneti yok. Ciddi bir kısmı da korona tehdidine rağmen mevsimlik işçiliğe tarlalarda çalışmaya gitmiş durumdalar. Kısacası zorunlu eğitimde olması gereken yüzbinlerce çocuk artık eğitim sisteminin içinde değiller.

Eğitim hakkı bu ülkede uzun yıllardır sadece anayasada yazan ama hayata geçirilmeyen bir haktan ibaret. Bu ülkenin çocukları eğitim alamadıktan sonra, ülkeyi o çok övündükleri otoban, AVM, havaalanları ile donatsalar ne olur!

Yazıyı bitirdikten sonra medyada geçen yeni bir haberi de ekleyeyim buraya: EBA’ya erişmek isteyen ilkokul öğrencisi 8 yaşındaki Çınar Mert internet çekmeyince, komşudan internet hattı çekmek için çatıya çıkan babasının peşinden çıktığı çatıdan düşerek hayatını kaybetti…