Nurcan’ın yazdığını uzun zamandır biliyordum ve merakla bekliyordum. Bu hafta okurlarıyla buluştu: O Gün-Nurcan Baysal.

Kemal Derviş’in başkanlığı döneminde Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’na bağlı olarak Diyarbakır ve çevresinde kalkınma-yoksullukla mücadele konularında projeler yürüttü. 2008’den beri de ilk satırda yazdığım, Türkiye’nin en zengin işadamlarından Hüsnü Özyeğin’in vakfında Kırsal Kalkınma Direktörü olarak çalıştı. Kitabına zaman ayırmak için görevinden ayrıldı ama bildiğim hâlâ fahri direktör olarak zaman zaman çalışıyor. Geçen sene haziran ayında birlikte gezmiştik, Kavar’ı. ‘O Gün’de Kavar’dan yola çıkıyor, Kürtleri anlatıyor.
“Hüsnü Özyeğin Vakfı, daha önce Diyarbakır’ın birkaç köyünde ufak çaplı olarak desteklediği kırsal kalkınma çalışmalarını genişletmek ve kırsal alanda yaşayan yoksullara daha fazla destek vermek istiyordu. Çalışacağı havzayı seçmek üzer yola çıktım” diyerek, anlatmaya başlıyor.
Kitabı önceki gün aldım, su gibi akıp gidiyor, bitmek üzere. Zaman zaman gözlerim doluyor, zaman zaman ağlıyorum, gülüyorum.
Nurcan diyor ki, “Bu kitap ‘kalkınmacının’ gözünden Kavar’ın hikayesi olarak planlamıştı, yazmaya başladıkça çocukluğuma 90’ların Diyarbakır’ına götürdü. Kavar’ın hikayesi olmaktan çıktı, Kürtlerin son 30 yılına gitti.” 
Bir de şunları “Kalkınma nedir sorusuyla yola çıkmıştım ama 5 yılda cevabı bulamadım. Ancak kalkınmanın ne olmadığını anladım.” 
Batılılar gelip bize cahil diyorlar
Kitaptan devam edeyim, önce Nurcan Baysal’ın sözleri: 

Kavar’la ilk tanışmam. Köyde oğlum Bawer ile yürüyoruz… Eylül sonu ama hava oldukça soğuk. Çocuklar toprak ve çamurlu yolda lastik ayakkabılarıyla oynuyorlar. O sırada evin damında görüyorum Berivan’ı… Çocukların niye okulda olmadığını soruyorum. ‘Benim iki kızım var, biri 6, diğeri 8 yaşında, ikisini de yatılı yolluyorum sadece 5 kilometre uzaklıktaki okula. Çünkü param yok servis tutayım. Sen 6 yaşındaki çocuğunu yatılı okumaya yollar mıydın?’ diye soruyor.  Niye yolladın Berivan diyorum, cevabında öfkesi anlaşılıyor: ‘Kızlarım inadına okuyacak, geri kalmayacak. Bak bu köye hiçbir çocuk okumuyor. Ben iyiyim çünkü yatılı da olsa okutabiliyorum. Sonra da sizin gibi Batılılar gelip bize cahil diyorlar. Kim cahil biz mi yoksa burada okul açmayanlar mı?’

‘Vakıf Batı’danmış, bir şüphe düştü içime’
Kalkınma programıyla Nurcan ile yoldaş olan o Berivan anlatıyor: 

“Damda sebze kurutuyordum. Bir kadın sordu bilmiş bilmiş ‘Çocuklar niye okulda değil?” Bildiğini düşünüp, bilmeyenlerden bu da. Baktım yanında kara bir çocuk, anladım oğludur. Ben kızlarımı yatılı okutuyorum dedim. Sordum ona, sen oğlunu yatılı yollar mıydın?‘Yollamazdım’ dedi. Sonra öğrendim ki Amed’denmiş, oğlu da Bawer’miş. Isındı içim birden. Anlattı bana, bir vakıf adına gelmiş, yoksul köylerde kalkınma programı uygulamak isterlermiş. Anlamadım kalkınma nedir ama anladım ki bize yardım etmek ister. Ama vakıf Batı’danmış. Bir şüphe düştü içime. Devlet aramıza yollamış olmasın? Ama güzel gülüyor hem de Amed’den geliyor.”

*As published in Akşam Newspaper on 11.02.2014