Kategoriler
ahvalnews Yazılar

HDP/DBP Belediyeleri ‘halkın parasını Kandil’e göndermiş’ mi gelin birlikte bakalım

2016 sonbaharında kayyım atamalarına gerekçe oluşturmak için HDP’li belediye başkanları cezaevine konulurken dile getirilen, hükümet tarafından gerekçe gösterilen ve yandaş basın tarafından sürekli olarak işlenen 2 iddia vardı:

HDP’li belediyelerin terörü finanse ettikleri ve belediye imkânlarını terör örgütlerine kullandırdıkları.

Türkiye kamuoyunun çoğunluğu bu nedenlerle bu belediye başkanlarının cezaevine konulduğu ve kayyım atandığını düşüne dursun, oysa ki bu belediye başkanları hakkında savcıların hazırladığı dosyaların çoğunda bu konuda somut bir iddia söz konusu değil. Bugün size 3 belediye başkanının dosyasından bahsetmek istiyorum:

Öncelikle Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı hakkında hazırlanan iddianamelere bakalım:

Gültan Kışanak’ın dosyasındaki suçlamaları 3 başlık altında gruplandırmak mümkün: DTK çalışmaları, değişik tarihlerde ve farklı konularda yaptığı konuşmalar ve belediyenin faaliyetleri.

1. grup iddialar çerçevesinde, Gültan Kışanak  2011-2013 yılları arasında 8 defa DTK binasına girmek ve DTK’da düzenlenen ortak basın açıklamasına katıldığı için “silahlı örgüt yöneticiliği” ile suçlanıyor. 2. grup suçlamalarda, 2012-2016 yılları arasında toplam 41 olay sıralanmış. “Olay” deyince ciddi bir şeymiş gibi algı yaratmasın sakın, açalım bu “olayları”. 4 yürüyüş ve açıklama, 4 adet facebook paylaşımı, 2 Dünya Kadınlar Günü, 3 adet Newroz konuşmaları, 1 taziye, 2 cenaze törenine katılma, aralarında Suruç katliamı ve İnsan Hakları Günü de olan 12 adet konuşma… bu şekilde gidiyor. 

3. grup suçlamalar ise belediye faaliyetlerine ilişkin. Yani kayyım atamasına gerekçe gösterilen faaliyetler. Buradaki suçlama ise ne terörün finansmanı ne de belediye faaliyetlerini terör örgütüne kullandırmak. Suçlama çatışmada yaşamını yitiren örgüt mensuplarının cenazelerine belediye cenaze araçlarını göndermek. Oysa 5393 sayılı Belediye Kanununun 14. Maddesinin 1. fıkrasının a bendinde mezarlıklar ve defin belediyenin asli görevleri arasında sayılmaktadır. Gültan Kışanak Belediyenin yasal olarak yapması gereken bir görevi getirdiği için “belediye imkânını terör örgütüne kullandırtmak” ile suçlanmıştır. 

Bu saydığım ipe sapa gelmez “olaylar” için, Gültan Kışanak “silahlı örgüt yöneticiliği” ile suçlandı ve 14 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı!

Fırat Anlı’nın dosyasına bakalım şimdi. Fırat Bey’in cezaevinde tutulduğu dava çerçevesinde ana iddianame Kurşunlu köyünde bir askerin ölümüne neden olmaktı. Burada uzun uzun yazmayacağım ama Kurşunlu Köyü meselesinden o kadar çok insan cezaevinde yattı ki,  mahkemelerine girdiğim için konuyu iyi biliyorum, Kurşunlu olayı bir delinin kuyuya taş atması gibi. Kısaca şöyle:

Diyarbakır Dicle ilçesinin Kurşunlu Köyünde DİSKİ su kuyusu bulur. Köye su tesisatı yapılması için DİSKİ işi ihale eder. 21 Temmuz 2014’te Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Fırat Anlı Kurşunlu’yu da kapsayan bir grup köyü, içme suyu çalışmalarını yerinde incelemek için ziyaret eder. Bu ziyarette Fırat Bey’e Dicle Belediye Başkanı, DİSKİ müdürü, ilgili birim amirleri ve belediye basın biriminden çalışanlar da eşlik eder. Nitekim aynı gün inceleme gezisi Belediye web sayfasından ve sosyal medya hesaplarından da paylaşılır.

Aynı yılın Ağustos ayında köyün biraz ilerisinde Demokratik Çözüm çadırı kurulur. Fırat Bey’e 2 yıl sonra bu konuda bir soruşturma açılır. Demokratik Çözüm çadırını ziyaret ettiği iddia edilmektedir. 2016 Ekim başında Fırat Bey’in bu konuda beyanı alınır. Fırat Bey böyle bir çadırdan haberi olmadığını, su inşaatını ziyaret ettiğini belirtir. 5 Kasım 2015 tarihinde Kurşunlu köyü kırsalında çatışma olur. Çatışmada 4 PKK’li ve 1 asker ölür. Suçlama şudur: 2014 Temmuz ayında Fırat Bey’in Kurşunlu köyüne yaptığı bu ziyaretin, 2015 yılında çatışmada ölen askerin ölümünü kolaylaştırdığı iddia edilmektedir. Komedi gibi değil mi?

Kısacası Gültan Kışanak ve Fırat Anlı’nın belediye faaliyetleri üzerine suçlandıkları tek olay yok. Kamuoyundaki Belediye imkânlarını PKK’ye kullandırdıkları algısına ilişkin dosyalarında ne tek bir soru var, ne de tek bir iddia.

Son olarak Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Bekir Kaya’nın dosyasına bakalım:

11 Kasım 2016’da Van Valiliği, İçişleri Bakanlığına yolladığı dilekçe ile terör örgütü propagandası yapmak, 2 gün hizmetleri durdurmak, Kobane olayları sırasında itfaiye, çevre temizliği, toplu taşıma hizmetlerinin yürütümünde ihmal göstermek ve eş başkanlık uygulaması nedenleriyle Bekir Kaya’nın görevden alınmasını talep ediyor.  16 Kasım 2016’da Van Büyükşehir Belediyesine kayyum ataması yapılıyor. Hemen 1 gün sonra Bekir Kaya gözaltına alınıyor.

Gözaltı nedeni olarak ise Van merkez İpekyolu ilçesinin yeni mahallesinde Karşıyaka mezarlığına örgüt mensuplarının toplu olarak defnedilmesi gösteriliyor. Kobane olayları sırasında birçok örgüt mensubu yaşamını yitiriyor ve cenazeler gelince mezarlığa defnediliyor.  İddia o ki Van merkezinde, devletin gözü önünde, Bekir Kaya örgüt şehitliği kurmuştur. Bu mantıksız, mesnetsiz iddialarla büyükşehir belediye başkanı gözaltına alınarak kayyum atamasının yolu Van’da açılmış oluyor. Oysa mezarlık AKP döneminden önce yapılmış. Bekir Kaya döneminde yeniden ihaleyle peyzaj düzenlemesi yapılıyor. Örgüt mensuplarının cenazesi geldiğinde toplu defnediliyorlar. İddia şu:

Örgüt şehitliği yapılıyor ve ihalesini de belediye yapmış. Bu iddia ile tutuklama oluyor. 

Bu dönem Kürt siyasetçilere ilişkin davalar genel olarak şöyle işliyor:  Bir konu ile ilgili tutuklama yapıldıktan sonra dosyaya sürekli yeni iddianameler ekleniyor. Bu durum Bekir Kaya için de geçerli. Zamanla ana dosyasına farklı dosyalar da ekleniyor. Bir dosya işten atılan bir işçinin BİMER şikayeti üzerine hazırlanan bir iddianame. 

İşçi işe gelmediğinden disiplin kurulu kararı ile işten atılıyor. Dava açmasına rağmen işe geri dönemiyor. Bu sefer dönemi fırsat bilerek Bekir Kaya hakkında suç duyurusunda bulunarak PKK/KCK terör örgütünün talimatı ile işten atıldığını iddia ediyor. Bir başka dosya bir dernekle ilgili. Diyarbakır’da kurulan Sarmaşık Yoksullukla Mücadele Derneğinin benzeri Van’da kurulmuştu, Van-Der. 

İçişleri Bakanlığı hukuk müşavirliğinin olumlu görüşü alınarak, Van-Der’e, hem belediye bütçesinden para aktarılıyor, hem de toplu iş sözleşmesi ile personel maaşından çok cüzi bir para akımı yapılıyor. OHAL ilanından sonra bu dernekler kapatılınca, derneğe yapılan bu destekler silahlı terör örgütüne destek olarak değerlendiriliyor ve bu iddia ile iki ayrı dosya açılıyor. Oysa “silahlı terör örgütü olarak” nitelendirilen bu derneklerin kurucuları arasında AKP’li vekil hatta bakan yardımcıları var. Ayrıca belediyenin abone olduğu ve OHAL ilanı sonrası KHK’lar ile kapatılan haber ajansları ve gazetelere yapılan ödemeler de örgüte yardım olarak aynı iddianamede ele alınıyor. 

Ana dosyaya sonradan eklenen bir başka dosya personel alım iddiasına ilişkin.  Oysa belediyede sözleşmeli personel alımları İçişleri Bakanlığının sözleşme onayı lazım. Sadece belediyedeki işe alımlar değil, müteahhidin ihale ile aldığı işte çalıştırılan kişiler ve yine il özel idareden belediyeye gelen personelden bile Bekir Kaya sorumlu tutuluyor iddianamede. Kısaca deniliyor ki belediyede işe alınan, müteahhidin işe aldığı, ya da başka kurumlardan belediyeye geçiş ile gelen 500-600 kişinin ailesinde örgütsel isnatlarla ilgili suç kaydına rastlanmıştır ve bunları işe aldığı için Bekir Kaya suçludur. Oysa Bölge nüfusun üçte ikisinin ailesinde zaten bu tarz dosyalar mevcuttur. İl Özel İdare tarafından işe alınan kişinin işe alındığı tarih ise Bekir Kaya’nın ortaokul yıllarına denk geliyor. Kısaca Van Büyükşehir Belediye Başkanı henüz ortaokul sıralarındayken suç işliyormuş da, ne onun ne de bir başkasının haberi yokmuş!

Bir diğer dosya Van Göç ve İnsani Yardım Vakfına, Çocuk ve Kadın Yaşam Merkezi kurması için bir arsanın kiralanması. Vakfın terör örgütü faaliyeti yürüttüğü iddiası nedeniyle belediye başkanı da belediyenin arsasını onlara kiralamaktan suçlanıyor. Oysa Vakıf projeden vazgeçmiş, arsa hiçbir zaman kiralanmamış, hatta Vakıf KHK ile kapatılmamış. Kısaca hala faaliyette olan bir Vakfa kiralanmayan arsayı “kiraladığı” için Bekir Kaya “terör örgütüne yardım” etmekle suçlanıyor.

Son dosyaya gelelim, yandaş basının en çok işlediği dosyaya. Hatırlarsanız Yeni Şafak manşet manşet yazmıştı bunu. Kanal 7’de sık sık haber yaptı.  Konu Belediyenin Çatak ilçesine bir köprü yapması. Kayym atanınca, havuz medyasına köprüde poz veriyor ve köprünün örgütün lojistik ihtiyaçları için yapıldığını iddia ediyor. Ve bu bir dosyaya dönüşüyor. Oysa devlet 90’lı yıllarda aynı yere köprü yapmış ve köprüyü hala kullanıyor. 

Kısacası, sevgili kamuoyu aldatılıyorsunuz! Kayyım atamalarına gerekçe yapılan “HDP’li belediyelerin terörü finanse ettikleri ve belediye imkânlarını terör örgütlerine kullandırdıkları” iddiası, içi boş, kanıtlanmamış  bir iddia. Bu iddia ile onlarca belediye başkanı görevinden alındı, bir halkın iradesine el konuldu, bu insanların ailelerinin, sevenlerinin, evlatlarının hayatları karartıldı. Şimdi aynı iddia ile yine belediye başkanları görevden alınıyor ve kim bilir yakında hangi hayatlar karartılacak.

Yazıyı bitirdim ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kayyım atamaları için ilk açıklaması medyada. Şöyle diyor Cumhurbaşkanı: “Halkın parasını Kandil’e gönderenlere seyirci kalamayız”.

Geçiniz bunları efendim, geçiniz…


© Ahval Türkçe

Bu makale yazarın görüşlerini yansıtır. Ahval’in yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.