Kategoriler
ahvalnews Yazılar

Halimiz, Ahvalimiz

Geçen yıl tam da bu zamanlar Ergun Babahan’dan bir telefon aldım. Ahval’dan bahsediyordu.

Bağımsız bir haber platformu kurmaya karar verdiklerini, üç dilde yayın yapacağını, Türkiye’de olan bitenleri bağımsız bir habercilikle, yorumdan çok bilgi odaklı olarak dile getirmek istediklerini ve Türkiye ile ilgili yurtdışındaki bilgi kanallarını çeşitlendirmek istediklerini söylüyordu.

Benden de kurulacak bu platforma yazılarımla katkı sunmamı istiyordu. T24’te yazıyordum o dönem, o nedenle ek bir yerde daha yazabilir miyim, buna vakit ayırabilir miyim, emin değildim.

Düşünmem gerektiğini söyledim. Her ne kadar son beş yıldır düzenli olarak yazıyor olsam da, gazetecilikten çok hak savunuculuğundan geldiğim için doğrusu Türkiye’deki basın camiasını pek de tanımıyordum.

Ben daha sormadan muhalif basından bazı tanıdıklardan “Bunlar FETÖ’cü, sakın Ahval’de yazma” diye uyarılar gelmeye başladı.

Ben de Ergun’a geri dönerek “Ahval için böyle söylüyorlar. Gülenciler benim en nefret ettiğim grup, sadece bu ülkeye verdikleri zarardan dolayı değil, bizzat Kürtlere yaptıkları korkunç zulümlerden dolayı da… Birçok yakınım, arkadaşım, dostum, hatta akrabam FETÖ hâkimlerinin verdikleri kararlar nedeniyle yıllarca suçsuz yere cezaevinde yattılar” dedim.

Ergun, ne FETÖ ne de başka bir yapı ile hiçbir şekilde ilişkileri olmadığını anlattı. Daha sonra Yavuz Baydar ile yaptığım konuşma ve Ahval’de yeni yeni yazmaya başlamış çok sevdiğim birkaç yazar ile yaptığım görüşmeler sonucu Ahval’ın bağımsız bir yapı olduğuna ve tek yapmak istediklerinin bağımsız, bilgi ağırlıklı bir haber platformu kurmak olduğuna kanaat getirdim.

Nitekim Ahval yöneticileri editoryal bağımsızlık garantisi de vermişlerdi.

Kürt illerinde yaşananların dünyaya duyurulması benim için çok önemli. Sık yurtdışı seyahatlerimde en çok hissettiğim, bölgede yaşananların yurtdışındaki kamuoyu, politikacılar ve karar vericiler tarafından pek de bilinmediği. Bu nedenle T24’te yazmaya devam ederek, Ahval’e öncelikle İngilizce yazmak ve bölgede yaşananları İngilizce okuyan okura duyurmak için başladım.

Ocak sonunda, T24 ile yollarım ayrılınca, Ahval’de düzenli olarak Türkçe de yazmaya başladım.

Ahval ile yaklaşık bir yıllık deneyimim Kürt illerinde yaşananların Ortadoğu, Avrupa, Amerika gibi yerlerde daha fazla duyulmasını sağladığı gibi, bana da yurtdışından farklı bir okur kitlesi kazandırdı.

Ahval’de yayınlanan İngilizce yazılarım, Farsça, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca gibi dillere çevrilerek birçok ülkede yayınlanmaya başladı.

Onlarca yıldır gönüllü yazıyordum. İlk defa emeğimin karşılığını almak da doğrusu iyi hissettirdi. Ama bundan öte bana iyi hissettiren bir şey var ki, onu paylaşmak isterim. Bu süreç de yaşadığım birçok sorunla Ahval ailesinin birebir ilgilenmesi, bu platformun içinde bana en iyi gelen şeylerden biri oldu.

Kutuplaşma Türkiye’de basını öylesi bir noktaya getirmiş durumda ki, muhalif basının içinde bile iyilik, güzellik, vicdanlı olmak, karşındakinin başarısıyla gururlanmak, destek olmak, çokça unuttuğumuz şeyler.

Benim gibi hak savunuculuğundan gelen biri için hayattaki en önemli şey karşındakinin sol, liberal..vs. hangi düşünceden gelip gelmediği  değil, temel insani değer ve kriterlere saygı duyup duymadığı oluyor. Biz, hak savunucuları, birinin hakkını savunurken görüşüne değil, insan olarak hak ve hukukuna önem veririz.

Çok çeşitli görüşlerden ve yaşam deneyimlerinden gelen farklı birçok insanın Ahval platformu içinde bulunması, insan hak ve özgürlüklerine saygı temelinde bağımsız, bilgi odaklı habercilik yapılmaya çalışılması da benim için kıymetliydi.

Türkiye ve dünyadaki gelişmeler hakkında oldukça deneyimli bir ekiple çalışmak, ama çok daha önemlisi vicdanlı, iyi, birbirine omuz veren bir ekiple çalışmak özellikle içinden geçtiğimiz bu karanlık dönemde bana iyi geldi.

Doğrusu, sürekli yakınlarımdan aynı sözleri duymaktayım: “Niçin yazıyorsun, hiç değilse bu dönem yazma, neyi değiştirebiliyorsun ki?”

Onlara şu cevabı veriyorum genelde: Hiçbir şeyi değiştiremezsek bile tarih kaydetsin istiyorum. Tarih bizlerin tanıklığını, bu yıllarda Türkiye’de ve Kürdistan’da yaşananları, yerde bırakılan cenazeleri, şehirlerimizin nasıl yıkıldığını, tüm bunları kaydetsin istiyorum.

Tarih sadece zalimi değil, özgürlük, eşitlik mücadelesi verenleri de kaydetsin istiyorum. Güçlüler tarihi yazıyor olabilirler, o zaman biz de karşı tarihi yazalım istiyorum. Hakikatleri duyurmak, hakikatleri kaydetmek için yazıyorum. Sesi olmayanların sesinin ortaya çıkmasına yardımcı olmaya, silinmeye çalışılan belleğe karşı kürek çekmeye çalışıyorum. İçinden geçtiğimiz bu karanlık dönemde halkımın hakikatini, ahvalini, halini anlatmaya çalışıyorum.

Türkiye’de birbirini dışlayan, kutuplaştıran, kötülüğün kol gezdiği, insanların birbirini nasıl bel altı vuracağını düşündüğü bir zalimlikler yumağının içinde, bana halkımın hakikatini, ahvalini, mücadelesini dünyaya duyurabildiğim bir mecra açtığı için, teşekkürler Ahval!

Gelek spas!