Efe Tektekin beş yaşındaydı. Geçtiğimiz Eylül ayında Diyarbakır Bağlar’da zırhlı aracın çarpması sonucu öldü. Efe’nin dedesi de bir yıl önce yine bir zırhlı araç çarpması sonucu ölmüştü. Dedeye çarpan TOMA sürücüsü polis memuru iki yıl sekiz ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmış ve tutuksuz yargılanıyordu. Efe’ye çarpan ve yine tutuksuz yargılanan zırhlı araç sürücü polis memuru ise “tali kusurlu” bulundu. Çünkü “asli kusurlu”, yani asıl suçlu beş yaşındaki Efe’ydi! Trafik Kazası Bilirkişi tarafından hazırlanan rapora göre, Efe ebeveynleri olmadan koşarak yolu karşıdan karşıya geçmiş, yolu yeterince kontrol etmemiş, aracın uzaklık ve hızını gözetmediği ve geçmekte olan araca ilk geçiş hakkı vermediği için kusurlu olmuştur. Kısacası, beş yaşındaki Efe kendi ölümünden sorumludur!
Suçlu bulunan tek çocuk Efe değil elbet. Son beş yılda, özellikle de Kürt illeri böyle “suçlu” çocuklarla doludur. Mesela dört yıl önce tam da bugünlerde sokağa çıkma yasakları sırasında ekmek almaya giderken sokakta öldürülen 12 yaşındaki Helin Hasret Şen’in davasında, İçişleri Bakanlığı mahkemeye “terörle mücadele” görevini yaptığını belirterek, hizmet kusurunun bulunmadığını, bu nedenlerle davanın reddini istemişti.
Yine Aralık 2015’te, bu sefer Cizre’de, sokağa çıkma yasakları sırasında hastaneye gitmek için evden çıktıkları an dedesiyle birlikte vurularak öldürülen üç aylık Miray İnce ve 73 yaşındaki dede Ramazan İnce’nin davasında İçişleri Bakanlığı şu savunmayı vermişti:
“Cizre’deki olayların ortaya çıkmasından ve sonuçlarından idareyi sorumlu tutmak mümkün değildir… Sokağa çıkma yasağı, şiddetli çatışmaların yaşandığı ortamda güvenlik güçlerinin daha rahat çalışabilmesi, vatandaşların çatışmalardan etkilenmemesi ve istenmeyen olumsuz sonuçların doğmaması için idare tarafından alınan önleyici bir tedbir olup, yaşama hakkının korunması gibi ulvi bir amaca hizmet etmesi yönünden son derece yerinde ve gerekli bir tedbirdir… Sokakta ağır silahların kullanıldığı ve çatışmaların aralıksız sürdüğü bir ortamda kişi için en güvenli yer her şeye rağmen evi olsa gerekir… Davacının iddia ettiği üzere komşuları Ramazan ve Miray İnce’nin hastaneye gitmeye çalıştıkları sırada vurularak ölmeleri de bize sokağa çıkma yasağının yurttaşların can ve mal güvenliğini korumaya dönük ne kadar hayati bir tedbir olduğunu göstermektedir.”
Kısaca “niye evinden çıktın?” diyor İçişleri Bakanlığı. Peki, evinden çıkmadığı halde öldürülen çocuklara bakalım o zaman. Bundan altı ay önce Silopi’de ziyaret ettiğim Mehmet Mete’nin evine götüreyim sizi. Mehmet de 10 yaşındaydı öldüğünde. Silopi’de 14 Aralık’ta başlayan sokağa çıkma yasağının 7. günüydü. O gün Mehmet’in doğum günüydü, 11 yaşına girecekti. Evde yatak olarak kullandıkları divanın üzerinde uzanmıştı. İkiz kardeşi Mercan da yanındaydı. Anne Gurbet yer sofrasını kuruyordu. O sırada bir şarapnel parçası eve isabet etti ve yatakta uzanmış olan Mehmet’in kafasına değdi. “Mehmet’in yüzünün yarısı gitti” diyordu annesi. Oracıkta ölmüştü Mehmet. Anne defalarca polisi, hastaneyi ambulans yollaması için aradı ama ambulans gönderilmedi. Kurşun yağmuru arasında, komşuların desteği ile Mehmet’in cenazesi oldukça zor bir şekilde yakındaki boş camiye götürüldü ve bir taşa bırakıldı. Mehmet’in cansız bedeni iki hafta öylece camide kaldı. Ölümünden ancak 23 gün sonra Mehmet bir mezara kavuştu. Sevdikleri ona son bir veda bile edemedi…
Son 10 yılda onlarca Kürt çocuk öldürüldü. Davalarında doğru düzgün bir gelişme olmadı. Ama şimdiye kadar “Beş yaşındaki çocuk, ölümünden kendi kusurludur” noktasına gelmemiştik. Efe ile cezasızlığa uyarlanan kılıflarda bu aşamayı da geçmiş olduk.
Evet, Efe boyundan büyük suç işlemiştir! Zırhlı araç geçerken yolu yeterince kontrol etmemiş, aracın uzaklık ve hızını gözetmemiş, geçmekte olan araca ilk geçiş hakkını vermemiş, hatta ve hatta koşarak araca çarpmıştır Efe!
Beş yaşındadır Efe!
Suçludur Efe!
Kürt’tür Efe!