Kategoriler
Yazılar

Cehennem bu olmalı

Karşımda bir resim var. Resimde Liceli köylüler, HDP’li birkaç vekil ve siyasetçi ile birlikte köylerinde çıkan yangını söndürmeye çalışıyorlar. Kürt coğrafyasında yine birçok yerde yangın var. 25 Temmuz’da Diyarbakır ve Mardin’de 10 bölgede sokağa çıkma yasağı ilan edildikten sonra operasyonlar başladı ve her yaz olduğu gibi operasyonlarla birlikte kırsal alanlarda yangınlar da başladı. Önceki yıllar bu yangınlarla Cudi, Dersim ve Lice’nin doğası tahrip olmuştu. Şimdi bu yıl bunlara Kulp ve Nusaybin de eklendi.

Ancak elbette Türkiye toplumunun çoğu bu yangınlardan bihaber, duyanların da büyük bir kısmı “terörle mücadele “olarak bakıyor muhtemelen. Çevreciler ve doğaseverlerden bir tepki var mı? Elbette hayır! Kürt illerindeki çevre ve doğa örgütleri dışında bu yangınlara en ufak bir ses yok. Türkiye’nin çevrecileri Kürdün doğasını, kuşunu, geyiğini uzun zamandır gözden çıkarmış durumda.

Birkaç muhalif medyanın dışında bu yangınlar haber kanallarında da geçmiyor. Mezopotamya Ajansının çektiği Nusaybin’in Omeryan Bölgesine ait yangın görüntülerinde yangının yarattığı tahribat net anlaşılıyor. Köylülerden Leyla Yıldırım, köye gelen itfaiyenin yangına müdahale etmediğini ve “Evde olsaydı müdahale ederdik. Kırsal alana müdahale etmiyoruz” yanıtı aldıklarını belirtiyor. Dün ise, Özgürüz.org’dan Omeryan bölgesinde bulunan Pınarbaşı köyündeki yangının köylüler tarafından söndürüldüğünü öğreniyoruz. Köylülerden yaşlı bir kadın Terfa Yıldırım anlatıyor: “Yangını söndürdük ama ağaçların yanmasına engel olamadık. Feryadımıza gelecek kimse yoktu”.

Nasıl da biliyor bu yaşlı kadın feryatlarına gelecek kimsenin olmadığını. Nitekim şuan Lice’nin ve Kulp’un çeşitli bölgelerinde de operasyonlardan kaynaklı yangınlar devam ediyor. Bölge kırsalı cehennem gibi yanıyor. Ama orada yaşayan insanların, keçinin, kuzunun, ağacın, geyiğin, sincabın… feryadına gelecek kimse yok.

Birkaç alternatif medya dışında basında yer almayan bir başka haber, içinde yaşadığımız bu cehennemin özelliklerini de gösteriyor. Mezopotamya Ajansında geçen haberde Mardin Savur’un Pınardere köyünde defin edilen PKK’li Ali Öncü’nün taziyesinden kaynaklı olarak askerlerin 3 gün boyunca ezan okunmasını yasakladığını öğreniyoruz. Haberde köylüler imamın izne ayrıldığını da belirtiyorlar. İçinde yaşadığımız, İslamcılar eliyle yaratılan cehennem, böyle bir cehennem. İnandıkları dinin gereklerinin yeri geldiğinde hiçbir önemi yok.

Cehennemden bir başka haber de Ayvalık’tan. Balıkesir’in Ayvalık ilçesinden Yunanistan’ın Midilli Adası’na gitmek isteyen 16 kişinin içinde bulunduğu şişme botun alabora olması sonucu 3’ü bebek 5 kişi ölüyor, 2 kişi kayboluyor. Bunun üzerine açıklama yapan Ayvalık Kaymakamı Gökhan Görgülüaslan “bottakilerin FETÖ üyesi olduklarını” söylüyor. 3 bebek ölmüş, ağızlarında emzikle bebek, bebek! Başsağlığı, bir üzüntü mesajı yerine “FETÖ üyesi” olduklarını vurgulamak… Ama bebeklerin ölmesi bile zebanilere yetmiyor. Önce Bursa Büyükşehir Belediyesi 2’si bebek 3 cenazenin nakli için araç vermiyor, sonra botta eşini ve oğlunu kaybeden Hasan Aksoy tutuklanıyor. Yaşananlara sosyal medyadaki tepkiler üzerine, cehennemin bekçilerinden biri Cemile Bayraktar şöyle yazıyor: “Ortalama bir FETÖ üyesi, FG’nin emriyle çocuklarını Meriç’e atabilir ama bu, senin 2 ve 4 yaşındaki çocuklara merhamet etmene engel olmamalı. O merhamet, seni FETÖ’cü yapmaz tam aksi FETÖ’cülükten ayıran en büyük farktır”. Nasıl da göz yaşartıcı bir merhamet! Bir annenin çocuğunu Meriç’e atabileceğini düşünecek kadar! Böyle oluyor herhalde İslamcıların merhameti.

Tüm bu yaşananları, özellikle son 3 yılda şahit olduklarımızı düşünüyorum da cehennemi öbür dünyada aramaya gerek yok. Varsa bir cehennem, bu olmalı…