Öyle sıradan bir gündü işte. 3 Ağustos 2014. Hava sıcaktı. 2 çocuğu, eşiyle birlikte oturuyordu evde. Ansızın IŞİD’liler köylerini bastı:
“Ansızın bastılar köyü. Şehabî köyünde yaşıyorduk. Bir çocuğum 3 yaşında, diğeri ise henüz 7 aylıktı. Eşimi bizden ayırdılar. Başını kestiklerini duydum. Bizi, kadınları bir araca koyup götürdüler. Çocuklarım kaldı, arkamdan ağlıyorlardı fakat hiçbir şey yapamıyordum. O an çok kötüydü. Koço, Tel Ahfar ve Musul’a beni götürüp sattılar. Burada binlerce esir kadın vardı ve her şey çok korkunçtu. Aylarca ellerinde kaldım ve onlara yemek yaptım. Genç ve çocuk olanlara tecavüz ediyorlardı, benim gibi daha yaşlı olanlara ise yemek ve temizlik gibi işler yaptırıyorlardı. Kaldığım evlerde sürekli kadın ve çocuk değişimi oluyordu. Böylece kadınlar defalarca satılmış oluyordu. Yaklaşık altı ay ellerinde kaldım. Bu süre içinde neredeyse delirecek gibi oluyordum. Tecavüz ettikleri çocukların yaşları 3 yaşına kadar iniyordu. Bu tabloya şahit olunca çocuklarımı daha çok merak ediyordum. Çocuklarımın da bir yerlerde tecavüze uğradığını düşündükçe deli oluyordum…”[1]
Bunlar çok uzakta yaşanmadı. Hemen yanı başımızda satıldı bu kadınlar. Bir kısmı kurtarılsa da 3000 Ezidi kadın halen kayıp. Her türlü şiddeti gören, köle pazarlarında satılan bu kadınlar Irak, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Afganistan, Pakistan’a kadar geniş bir coğrafyaya dağıldılar.
Genç, IŞİD’lilere göre “değerli, para getirecek” kadınlar satılırken, 40 yaş üstü kadınlar ise ya temizlik, yemek işinde kullanıldılar, ya da canlı canlı gömüldüler. Şengal’de şimdiye kadar ortaya çıkan 16 toplu mezara baktığımızda, bir kısmında sadece 40 yaş üstü kadınların naaşları var.
Şubat 2015’te Diyarbakır’da kurulan, benim de üyelerinden biri olduğum Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformu, 2 yıldır IŞİD tarafından zorla alıkonulmuş kadınlara ulaşıp onların sesini duyurmaya, bu kadınlara hukuki, tıbbi ve psikolojik destek sunmaya ve bu kadınların tanıklıklarını toplamaya çalışıyor. Platformun kurucularından Reyhan Yalçındağ şöyle anlatıyor hedeflerini:
“Ezidilere yönelik 3 Ağustos 2014’te gerçekleşen katliam, sıradan bir katliamın çok ötesinde, insanlığa karşı suçlar içinde tarihlenen soykırım suçudur. Nitekim Birleşmiş Milletler’in özel bir komisyonu, hayatta kalan Ezidilerle görüştü, delil topladı ve 15 Haziran 2016’da yayımladığı raporunda bu yaşananları soykırım olarak tanımladı. Bizler de platform olarak, bu insanlık suçunun tüm failleri hesap verene, sorumlular Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanana ve IŞİD’in elindeki tüm kadın ve çocuklar kurtulana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.”
2016 yılında Şengal Kadın Meclisi 3 Ağustos’un “Kadın Kırımı ve Soykırıma Karşı Uluslararası Eylem Günü” olması için çağrıda bulundu. Bu yıl platform olarak biz de aynı çağrıyı yapıyoruz. 3 Ağustos’un Kadın Kırımı ve Soykırıma Karşı Uluslararası Eylem Günü olmasını istiyoruz. Yaşanan bu soykırıma dünya kadın hareketinin daha fazla duyarlı olmasını istiyoruz. Kadına yönelik yaşanan tüm kırımların önüne geçebilmek için, herkesi, 3 Ağustos’u sahiplenmeye çağırıyoruz. Geçmişi hatırlatalım ki gelecekte aynı soykırımların yaşanmasını engelleyelim istiyoruz.
Yine bugün, her nerede olursak olalım, saat 11:00’da dünyanın birçok yerinde 1 dakikalık saygı duruşu, 1 dakikalık sessizlik istiyoruz!
Güneşin ve sözün çocukları için, katledilen binlerce Ezidi için, yuvası yiten yüz binlerce Ezidi için, IŞİD’in elindeki Ezidi kadın ve çocuklar için, bugün, bir dakika sessizlik lütfen!
[1] Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformu Şengal Raporu
Nurcan Baysal
*As published in T24 on 03.08.2017