Kategoriler
ahvalnews

Bir an olsun varlığınızı Rûken’in varlığına armağan edin!

Yıllar önce yazar Kejê Bêmal’in Evrensel’e yaptığı bir haber beni çok etkilemişti. Haber anadili Kürtçe olan çocukların “zekâ özürlü” denerek rehabilitasyon merkezine gönderildiklerine ilişkindi. Kejê Bêmal, bu rehabilitasyon merkezlerine giderek hem merkez çalışanları hem de merkezdeki Kürt çocuklarla görüşmüştü. Kejê Bêmal, yazısında, kendi kuzeni Rûken’in ilkokula başladığında yaşadığı travmaya da değiniyor ve hiç Türkçe bilmeyen Rûken’in, okula başladıktan sonra nasıl içine kapandığını, tek kelime bile konuşmadığını anlatıyordu. Rûken, bu ülkede ilkokula başlayan milyonlarca Kürt çocuktan sadece biriydi.

Doğru olmadığını bildiğin bir şey üzerine her gün yemin içmek zordur, hele bu varlığınızla ilgiliyse. Kürt olduğunuzu bile bile her gün “Ne mutlu Türküm diyene” demek ve varlığınızı başka bir milletin varlığına “armağan etmek” ise çok ama çok zordur. 7 yaşında da olsanız yüreğinizde bir yer sızlar, andı yüksek sesle okurken kimseyle göz göze gelmemeye çalışırsınız. Öğretmen “Ne biçim okuyorsunuz, daha yüksek sesle” dedikçe siz havaya bakıp okursunuz. Bazen de “Öğretmenim hastayım, sesim çıkmıyor” diye bahaneler uydurursunuz, bazen utancınızı gülerek geçiştirmeye çalışırsınız.

Ne yaparsanız yapın, kalbinizde bir yer derinden yaralanır, çocuk aklıyla şöyle düşünürsünüz: “Siz Türk değilsiniz, o zaman doğru ve çalışkan da olamazsınız, varlığınız Türk varlığına armağan oluyorsa siz onlardan aşağısınız, eşit değilsiniz.” Zamanla o antla aranıza mesafe koymayı öğrenirsiniz, artık kalp kırıklığının yanı sıra öfkeyle de doludur yüreğiniz.  Her sabah o yemini içmek sizi ne Türk yapar, ne de bu ülkeyi daha çok sevmenize neden olur. Vatandaşı olduğunuz ülkeye karşı büyük bir öfke biriktirirsiniz.

Kürt çocuklara her gün Türküm dedirtmeyi “vatanseverlik” olarak görenler…

“Kürtçe eğitim olursa yazık olur bu çocuklara” diyen “düşünceli” eğitimciler…

“Doğunun sorunu cehaletten kaynaklanıyor”cular…

Anadil konusunda ağzı bıçak açmayıp, “oralarda yeterli okul var mı yok mu”yu sormayıp, her şeyi zalim Kürt babalara yükleyen “Baba beni okula gönder”ci, cici sivil toplumcular…

Avazı çıktığı kadar yüksek sesle “Çıktık açık alınla, 10 yılda her savaştan”ı söyleyerek, her yaz Bodrum’da savaşa mı giriyoruz diye korkuyla denizden fırlamama neden olan, elleri bayraklı teyzeler…

“Vatan bölünmez”ciler…

Ah “her şeyin nedeni şu emperyalistler”ciler…

“Sen diğer Kürtlerden farklısın” diyesiceler…

“Bölünelim mi yani”ciler, “önce söyle bakayım PKK terör örgütü mü değil mi”ciler…

“Beğenmiyorsanız Irak’a gidin” diyen gizli ırkçılar…

“Gerçi diliniz de bölüp pöçük, siz Kürtler de birbirinizi anlamıyorsunuz değil mi” diye içten içe sevinerek soranlar…

“Türk milleti tanımı farklı. Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir”, diyerek kendini kandırdığı yetmezmiş gibi bizi de kandırmaya çalışan “üst kimlik”çiler…

“Cumhurbaşkanı bile oluyorlar, neleri eksik”çiler…

“Bu devlet ne istediniz de size vermedi”ciler…

Bir an olsun varlığınızı Rûken’in varlığına armağan edin!