Yeni korucu alımları durdurulmalı!
“Benim kocam da ölmüş ama hala korkuyoruz çünkü biz hainiz artık”[1]
Bu sözler 15 yıl önce korucu olan eşi bir operasyonda ölen, Silvanlı bir kadına ait.
Korucu olmaya ilişkin verdikleri kararın bedelini bir ömür boyu ödeyenler sadece korucular değil, aynı zamanda eşleri, çocukları ve aileleri yaşamlarının sonuna kadar onlara ait olmayan bir kararın bedelini ödüyorlar. Korucuların eşleri ve çocukları korku içinde yaşıyorlar, halkları tarafından dışlanıyorlar, babalarının korucu kimliğini saklamaya çalışıyorlar, bu insanlar bir ömür boyu “korucu çocuğu” “korucu eşi” damgasını taşıyorlar.
Geçen hafta 5000 yeni korucu kadrosu açıldığı haberini duyduğumda ilk aklıma gelenlerden biri de, parçalanmış 5000 aile daha olacağı, on binlerce çocuğun daha hayatının kararacak olması oldu.
Bir babanın vereceği kararın bedelini kadınlar ve çocuklar bir ömür boyu taşıyacaklar. 5000 yeni korucunun alınması demek, bölge kırsalındaki ortalama aile büyüklüğünün 7 olduğu düşünüldüğünde, yaklaşık 35-40 bin kişinin hayatının kendi toplumlarından dışlanması, hayatlarının bir daha asla eskisi gibi olmayacağı demek!
Korucu köylerinde çalıştığım yıllarda korucu babalar ile çocukları arasındaki çatışmalara şahit olmuştum. Belli yaşa gelen çocuklar babalarının bu işi yapmasından utandıkları gibi, derhal bırakmasını da istiyorlardı. O yıllarda bir korucu çocuğundan aldığım mektubu hala saklıyorum:
“Babam yaklaşık 20 yıldır geçici köy korucusudur. Devletin bu kirli sistemle bize dayattığı bu trajediyi ancak üniversiteye geldikten sonra fark edebildim. Babamın taşıdığı o silahı her gördüğümde utancımdan yerin dibine giriyorum ardından bu sisteme ve bize bunu dayatanlara lanet ediyorum…”
Çocuğu babaya bile düşman edebilen bu sistem Kürt toplumunun içinde onarılmaz yaralar açtı. Maalesef çoğumuz korucuları homojen bir grupmuş gibi düşünüyoruz. Oysa korucuların bu sisteme giriş nedenleri bile birbirinden çoğu zaman farklı. İnsanların bir kısmı jandarma baskısı, bir kısmı köylerini terk etmemek için, bir kısmı verilecek maaş için, bir kısmı da PKK’ye karşı oldukları için silahı ellerine aldılar. Büyük korucu gruplarının ciddi bir kısmı ise devlet yanlısı aşiretler tarafından, yasadışı işlerine devletin göz yummasını sağlamak için korucu oldular. Nitekim “uyuşturucu” gibi bu yasadışı işlerin çoğu da bölgede devletle işbirliği içinde ya da devletin bilgisi dâhilinde yapıldı. Birçok korucu elindeki silahın ve arkasındaki devlet gücünün desteğiyle insan öldürmek, kaçırmak, tecavüz gibi suçlara bulaştı. Kendi halkına zulüm ve baskı yaptı. Neredeyse hiçbiri yargılanmadı. Ancak korucuların bir kısmı da zorla ya da yoksulluktan korucu oldu ve devletin zorla verdiği silahı halkına karşı kullanmadı. Korucuları değerlendirirken ve sistemin tasfiyesine ilişkin planlamaları yaparken, bu farklılıkları dikkatle ele almak gerekiyor.
Devlet Kürtlere karşı başlattığı bu yeni savaşta sadece silahları kullanmıyor, aynı zamanda Kürt toplumunu paramparça edecek, Kürdü Kürde kırdıracak her türlü yöntemi bu savaşta kullanmaya çalışılıyor. Koruculuk bu yöntemlerin en etkililerinden. 46 bini geçici, 20-25 bin gönüllü köy korucusunu barındıran ve yaklaşık 600-700 bin kişiyi doğrudan etkileyen bu sistemin, 5000 kişi daha eklenerek tekrar yeni insanların canını yakmasını engellemek gerekiyor.
Bu konuda HDP’nin bir şeyler yapması gerektiğini düşünüyorum.
7 Haziran öncesi HDP’nin bölgede korucu aşiretleri ile yaptığı görüşmeleri önemsiyorum. Tam da bugünlerde HDP’nin 7 Haziran öncesi korucularla yaptığı görüşmeleri ve koruculara yaptığı “silah bırakma” çağrısını genişletmesinin elzem olduğunu düşünüyorum. Silah bırakma çağrısı ile kastım bir “af” değil elbette. Korucuların içerisinde bir sürü katil ve suça bulaşmış insanlar var ve onlar yargılanmalı. Ancak suça bulaşmamış koruculara da bir şans tanımalıyız. Bunun kolay bir çağrı olmadığının farkındayım. Ancak devlet bu iğrenç sistemle Kürt toplumuna daha fazla zarar vermeden “dur” demek zorundayız! Bu toplumda ileride bir arada yaşayabilmek için, birbirimizi damgalamadan beraber yeni bir toplum inşa edebilmek için bunu yapmalıyız! Kürt halkı hızla yeni korucu alımlarının getirip götürecekleri konusunda bilgilendirilmeli ve bu yeni alımlara “dur” demeliyiz!
[1] Şemsa Özar&Nesrin Uçarlar&Osman Aytar(2013); Geçmişten Günümüze Türkiye’de Paramiliter Bir Yapılanma- Köy Koruculuğu Sistemi,Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü, sf. 162.
Nurcan Baysal
*As published in T24 on 30.09.2015