Kategoriler
ahvalnews Yazılar

Newroz, Kawa, bedenleri ölüme değil uzun bir mücadeleye yatırmak

Sabah saatlerinden itibaren binlerce insan Amed Newroz alanına akıyor. Ama bu akışa coşku ve mutluluktan çok, orada bulunma, birlikte olma, “biz varız” duygusu eşlik ediyor.

Yüz binler alanı doldurmuş durumda.  Bu yıl Newroz’un konusu “tecridin sonlandırılması”. Nitekim yapılan konuşmaların çoğunda açlık grevleri, Leyla Güven, tecridin sonlandırılması ve Kürtlerin ulusal birliğine değiniliyor. Farklı Kürt partilerinin temsilcileri de konuşmalarda yer alıyorlar.

Alanda HDP bayrağı dışında ittifak yapılan diğer partilerin de bayrakları görünüyor. Sarı-kırmızı-yeşil balonların arasına konulan mor balonlar ve gökkuşağı bayrakları da gözden kaçmıyor.

Bu yıl Irak Kürdistan’ından gelen misafirlerin yoğunluğu dikkatimi çekiyor. Barış yıllarında Batıdan gelip Kürtlerin coşkusuna eşlik edenler, son 3 yıl olduğu gibi bu yıl da yoklar. Batıdan gelen misafir sayısı oldukça az. “Onlar sadece iyi günde yanımızda yer alma cesaretine sahiptiler” diyor yanımdaki bir kadın. Yurtdışından katılım da yok denecek kadar az.

Açlık grevleri Kürtlerin zihinlerinde, kalplerinde… “Gelmeyecektim ama işte buradayız demek için geldim” diyenler, “kutlanacak bir şey yok ama dayanışma için buradayım” diyenler ve “her şeye rağmen halay, bu bizim direniş şeklimizdir”, “bu Newroz’u kutlayabilmek için çok insan öldü, tabi ki burada olacağız” diyenler…

Kürtler bu yıl Newroz’da hüzün, coşku ve direniş arasındalar.

Şehirde bir seçim havasından bahsetmek de zor. AKP’nin Büyükşehir Belediye Başkan adayı şuan ki kayyım Cumali Atilla’nın bez dövizleri birçok caddeye asılmış. Bu bez dövizlerde “hizmet” vurgusu ön planda.

HDP ise açlık grevleri ve baskılar arasında bir seçim çalışması yürütmeye çalışıyor. Heyecan az. Bunun bir nedeni muhtemelen aşağı yukarı seçim sonucunun tahmin edilmesi.

Binlerce Kürt siyasetçinin zindana atıldığı bir dönemde, kayyımın tüm “hizmet” vurgusuna rağmen, HDP adayı karşısında bir şansı olamayacağı açık. Bir diğer nedeni de elbette yorgunluk ve bıkkınlık. Siyasete inancın genel olarak azalması.

3 Mart’tan bu yana açlık grevinde olan HDP Milletvekilleri Dersim Dağ, Tayip Temel ve Murat Sarısaç platforma çıkarak Leyla Güven’in mesajını okuyorlar. Alan Leyla Güven sesiyle inliyor. Bu inlemede hem bir sahiplenme, hem bir üzüntü var. Leyla Güven’e ya da açlık grevindekilerden birine bir şey olacak korkusunu insanların bakışlarından hissediyorum.

Dün Türkan Elçi çok beğendiğim bir tweet atmıştı. Şöyle diyordu:

“Mitolojiye göre Demirci Kawa bu gece oğlunun kurban edilmesine karşı çıkar. Mitolojik kahramanın direnişini bu yüzyılda biz ne kadar doğru okuyabiliyoruz? Kurban edilmeye biz ne kadar karşı çıkabiliyoruz? Yaşam hakkının kutsallığını Kawa kadar anlayabiliyor muyuz?”

Kendisine tamamen katılıyorum. Bu Newroz’da benim de kafamda bin bir soru:

Kürtler neden hep ölmek zorunda?

Hep Kürtler mi bedel ödemek zorunda?

Belli ki biz Kürtler daha uzun yıllar mücadele edeceğiz. Belki benim jenerasyonum bu mücadelenin özgürlüğe ve eşitliğe erdiğini bile göremeyeceğiz.

Ama mücadeleye devam etmek için hayatta kalmamız; eksilmemiz değil çoğalmamız; zayıflamamız değil güçlenmemiz şart.

Bedenimizi ölüme değil mücadeleye yatıralım!

Bu makale yazarın görüşlerini yansıtır. Ahval’in yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.