23 yıldır delilsiz, hukuksuz bir şekilde Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde yatan, artık adaleti beklemeyen yaşlı bir adam var. İsmi Mehmet Emin Özkan. Bugün size Mehmet Amca’nın hikâyesini anlatmak istiyorum.
22 Ekim 1993’te Lice’de dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’a suikast düzenlenir. Bunun sonucu olaylar çıkar,16 kişi öldürülür, çok sayıda ev ve işyeri yakılır, yüzlerce kişi göçe zorlanır.
Olaylar sırasında Lice’ye 6. km uzaklıktaki Sise (Yolçatı) köyünde olan, Mehmet Emin Özkan, 1996 yılında Mersin’de “örgüt üyeliği” iddiasıyla gözaltına alınır. 18 gün işkencede kalır. Okuma yazması yoktur, Türkçe bilmemektedir ve önüne getirilen ifade zorla imzalattırılır. İki itirafçının verdiği ve daha sonra geri çektiği ifadeler nedeniyle Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ı öldürmekle yargılanır, önce idam cezası, 1999 yılında idam cezasının kalkmasıyla müebbet hapis cezası alır.
2013 yılında, davanın zamanaşımından düşmesine bir gün kala, Diyarbakır Cumhuriyet başsavcısı Osman Coşkun, Lice dosyasını tekrar açar. İddianamede Lice’de yaşananların JİTEM tarafından organize edildiği vurgulanarak, dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu ile Üsteğmen Tünay Yanardağ hakkında “Taammüden öldürme”, “Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik”, “Cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma” suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 24 yıla kadar hapis cezası istenir. Ayrıca iddianamede, “Bu beyanlara dair tutanaklar ilgili mahkemeden celp edilerek incelenmiş; ancak Mehmet Emin Özkan’ın bu eyleme katıldığına dair herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır” ifadesi de yer alır. Kısaca Mehmet Emin Özkan devletin savcısının iddianamesine göre suçsuz bulunur.
Bunun üzerine Mehmet Emin Özkan’ın avukatı 2013 yılında yeniden yargılanması için başvurur, başvuru kabul edilir ancak ana Lice dosyasının sonuçlanması beklenir. Aralık 2018’de Lice dosyası sonuçlanır, Üsteğmen Tünay Yanardağ hayatını kaybetmiştir zaten, Albay Eşref Hatipoğlu da beraat eder. Bu sefer Mehmet Emin Özkan’ın dosyasında ilerlemek için ana Lice dosyasının Yargıtay aşaması beklenir. Yargıtay aşaması da Haziran 2019’da onaylanır. Böylece davadan yargılanan asker kalmaz, Bahtiyar Aydın’ın öldürülmesi 80 yaşındaki Mehmet Emin Özkan’ın üzerine kalır.
Mehmet Emin Özkan ya da yakınlarının deyimiyle Ape Dedo, 23 yıldır cezaevinde. Birçok sağlık sorunu var. İşkencede yarılan kafasının ortasında baloncuk oluşmuştur. Cezaevinde beş kez kalp krizi geçirir, üç kez anjiyo olur. Stent takılır. Bağırsak hastasıdır, zehirli guatr, kemik erimesi hastalığı ve duyma görme eksikliği var. Yeme, içme, giyinme, banyo, tuvalet gibi ihtiyaçlarını gideremiyor. Bakılmaya muhtaç durumda. Diyarbakır Eğitim Araştırma Hastanesi, yüzde 87 vücut fonksiyon kaybının bulunduğuna dair ve cezaevinde kalamaz raporu vermesine rağmen; İstanbul Adli Tıp’tan da rapor istenir ve İstanbul Adli Tıp’tan cezaevinde kalabilir sonucu gelir.
Ape Dedo’nun altı çocuğundan üçü cezaevinde. Küçük oğluyla konuşuyorum. Lice’nin yakıldığı dönemi hatırlamasa da köylerinin yakıldığı zamanı hayal meyal hatırladığını söylüyor. “Köyümüz bir kez, evimiz üç kez yakıldı” diyor. İlkokula başladığında Türkçe bilmediği için yaşadığı zorluk ve aşağılanmaları, öğretmenden yediği dayağı anlatıyor. “Ancak 3. sınıfta Türkçe biraz oturmuştu” diyor. 23 yıldır her hafta babalarını görmeye gidiyorlar. “Aile olarak maddi manevi çok mağdur olduk. Köydeyken durumumuz çok iyiydi, toprağımız vardı, ekip biçiyorduk. En son yakılmada hayvanlar hepsi telef olmuştu.”
“Peki” diyorum “Mehmet Emin Amca umutlu mu?”
“Hayır, umutlu değil” diyor oğlu. “Artık adaleti beklemiyor.”
Biz bu görüşmeyi yaptıktan bir hafta sonra küçük oğlu ile tekrar görüşüyorum. Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na infazın durdurulması için bir dilekçe yazdığını söylüyor ve dilekçeyi bana da yolluyor. Ben bu yazıyı yazdığımda dilekçe reddedilmişti.
Hukuksuzluğun yanı sıra karşımızda korkunç bir kötülük var. 80 yaşındaki bir adamı, suçsuz olduğunu bile bile, cezaevinde 23 yıldır tutan ve cezaevinden tabutunun çıkmasını isteyen bir kötülük!
© Ahval Türkçe
Bu makale yazarın görüşlerini yansıtır. Ahval’in yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.