Vedat Aydın’dan Tahir Elçi’ye Kürdün acısı…

Vedat Aydın’dan Tahir Elçi’ye Kürdün acısı…

Kürtlerin kıymetli evlatları hala sokak ortasında öldürülmeye devam ediyor. Vedat Aydın’dan Tahir Elçi’ye her şey öylesine tanıdık ki… Vedat Aydın komşumuzdu, Tahir Elçi de. Her ikisi de yiğitti. Birinin katledilişine çocukken şahitlik ettim, diğerinin katledilişine çocuklarımla… 30 yılda bu ülkenin bir arpa boyu ilerlememiş olması, çocuklarımızın da bu katliamlara şahitlik ediyor olması insanın canını hakikatten çok yakıyor.
Dünden beri birçok Amedli gibi biz de uyumadık, uyuyamadık. Sabah Tahir Elçi’nin cenazesini karşılamak için Koşuyolu parkına gittik. Tahir Abi’yi uğurlamaya yüz binler gelmişti. 

Eşinin konuşması hepimizi ağlattı:

“Onu faili meçhuller ordusu karşılayacak. Kendini her zamanki gibi nezaketle tanıtmaya çalışırken onlar da; ‘Seni bütün faili meçhuller bütün âlem tanır. Senin bize bir ömür hakkın geçti. Biz seni buradan izledik, bizim gibi faili meçhullere bir ömür adadın’ diyecekler.
Ona soracaklar ‘Sen geldin, kaldı mı senin gibi kınalı güvercinler’. Tahir Elçi’nin o zaman gülümseyen yüzüne bir akşam inecek ‘Valla ne diyeyim geldiğim yerde epi topu bir avuç güvercin vardı. Kartallar, şahinler leş kargaları kol geziyordu’ diyecek.
Ona diyecekler ‘Sen bizi savundun ya seni kim savunacak’? ‘Arkamda eşim var, benim gibi düşünen arkadaşlarım var’ bir de diyecek ki ‘Bugün dilekçe verdim yurt dışına çıkış yasağım kalktı artık özgürüm, kıtaları, denizleri fersah fersah gezebilirim. Hakkımda açılan duruşma ileriki tarihe ertelenmiş olsa da hakkımı savunmak için hazır bulunacağım’.
Bütün faili meçhuller onu bağırlarına basacak minnetle ağırlayacak. ‘Dört Ayaklı Minare’nin en tepesine konacağım, tarih anlayacak beni. Kirli medya, beni tehdit eden televizyonlar, beni hedef gösteren gazeteler hoşçakalın. Beni anlamayanlar, beni anlamak istemeyenler dudak bükenler hoşçakalın, Geçtiğim işkence tezgahları hoşçakalın. Sahillere vurulmuş bebekler hoşçakalın. Faili meçhullerin yetimleri hoşçakalın. Beni sevenler, destekleyenler hoşçakalın. Çocuklarım, eşim hoşçakalın diyecek’.”
Tahir Abi’yi orada binlerce faili meçhul karşılayacak. Bunlardan biri de 13 Haziran 1993’te Silopi Görümlü’de öldürülen Hamdo Şimşek ve oğlu Hükmet Şimşek.

“Tahir, oğul, sen bırak bu davayı bizimkiler gitti, seni de öldürecekler”

Bundan 1,5 yıl önce yazmıştım Şimşek ailesinin, Gule’nin ve Naze’nin hikayelerini.[1]  Güle eşi, kızı, oğlu, gelini Naze ve 4 torunu ile eskiden Cizre’ye bugün Silopi’ye bağlı olan Görümlü köyünde yaşıyordu. Keldaniydiler. 13 Haziran 1993’te Görümlü köyünü  basan jandarma, Güle’nin eşi Hamdo Şimşek ve oğlu Hükmet Şimşek ile aralarında köy imamının da olduğu 6 kişiyi evlerinden zorla çıkararak gözaltına aldı. Askerler, Güle’nin evindeki haçı köy imamının boynuna takarak, bu 6 kişiyi köy meydanında sürükleyerek götürdüler. Bir daha onları gören olmadı.
Güle ve Naze en büyüğü 8 en küçüğü 1 yaşında 5 çocukla ortada kalırlar. Güle durmaz, her gün kapı kapı dolaşır kocası ve oğlunu arar. Çalmadık kapı bırakmaz. O sıralarda yolu henüz yeni avukat olmuş bir gençle karşılaşır, Tahir Elçi. Tahir Bey o günden sonra hep Şimşek ailesinin yanında olacaktır. Güle’ye yardım etmeye başlar. Baskılar öyle bir noktaya gelir ki, Güle Tahir Bey’e bir gün der ki: “Tahir, oğul, sen bırak bu davayı bizimkiler gitti, seni de öldürecekler”. Tahir Bey davayı bırakmaz. 1 yıl sonra Güle ölür. Naze  5 çocukla (biri küçük görümce) ortada tek başına kalır.  Köye koruculuk dayatılır, korucu olmayanların evleri yakılır. Evi yakılanlardan biri de Naze’dir.  Naze çocukları alır ve Belçika’ya gider.
Bundan 1,5 yıl önce Mayıs 2014’te Naze Türkiye’ye yıllar sonra ilk defa dava için adım atmıştı. Tahir Bey’i beklerken birlikte kahvaltı yapmıştık. Korkuyla gelmişti Naze Türkiye’ye. Korkuyordu bu ülkeden. Ben ve çok sevgili dostum  Asuri Süryani Keldani Arami Derneğinin kurucusu Yaşar Kaygısız’la  Naze’ye, “korkmana gerek yok, artık öyle sokak ortasında yargısız infazlar yok, sokakta rahat yürüyebilirsin” demiştik.

“Tahir faili meçhul Keldani ve
Hıristiyanların davalarının da takipçisiydi”

Tahir Bey katledilince Naze’nin ve sevgili Yaşar’ın sesini duymak istedim. Artık yaşlanmış olan Naze şoktaydı.  “Keşke onca yıl sonra Türkiye’ye gelmeseydim, keşke Tahir’i onca yıl sonra tekrar görmeseydim. Keşke onu bu davaya yaklaştırmasaydım. Keşke biz davamızla hiç uğraşmasaydık da, Tahir ölmeyeydi” deyip duruyordu.
Naze’nin Türkiye’ye ilişkin umutları Tahir Bey ile bir kez daha ölmüştü.
Yaşar ise Tahir Abi’nin ölümünden beri gözyaşları içinde. Şöyle söylüyor görüşmemizde:
“Tahir, Şırnak’ta birçok faili meçhulün takipçisiydi.  Faili meçhul Keldani ve Hıristiyanların davalarının da takipçisiydi. Tahir sadece Kürtler için önemli değildi, Tahir Kürdistan’daki tüm farklı kimlik, din, inançtan insanlar için önemliydi. Tahir  ezberleri bozan, farklı şeyler söyleyebilen bir adamdı. Dik durabilen bir adamı öldürdüler. Hepimizi öldürdüler. 17.500 faili meçhul aileyi tekrar öldürdüler. Sadece Kürtlerin değil, hepimizin sesini kestiler. Naze’nin de diğer Keldanilerin de umutlarını bir kez daha yıktılar.”
Evet, sokak ortasında infazlar hala devam ediyor. Evet, hala canımızı çok yakabiliyorsunuz. Ama katledenler şunu iyi bilsinler. Sesimizi kesemezsiniz! Bizim böylesine yiğit evlatlarımız oldukça siz sesimizi kesemezsiniz. Onları öldürdüğünüzü sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Onlar Kürdistan’ın yüreğindeler artık! Onları, savunduklarını ve bizlere yaşattığınız bu acıları asla unutmayacağız!
Em te jibîr nakın!
Ve onların savunduğu değerler için mücadeleye devam edeceğiz!
Nurcan Baysal
*As published in T24 on 30.11.2015