Şırnak’a bir tek Keldani’yi çok gördüler!

Şırnak’ta Asuri-Süryanilerin Büyük Ferman dediği 1915 sonrası ayakta kalan 3 Asuri-Süryani köyü vardır: Hassana, Herbol ve Besbin köyleri.

Ben bugün size Herbol köyünü ve geçen hafta tutuklanan Şırnak’ın tek Keldanisi Petrus Karatay’ın hikâyesini anlatmak istiyorum.

Asuri-Süryani köyü olan Herbol yaklaşık 4000 civarında bir nüfusa sahipti. 1980’lerden sonra köyde baskılar başlar. 1990’larda ise köye koruculuk dayatılır. Köylüler koruculuğu kabul etmezler.

Baskılar yoğunlaşınca göç etmek zorunda kalırlar. Fransa, Belçika, Almanya, Irak ve çeşitli Avrupa kentlerine göç ederler. Petrus’un ailesi Fransa’ya göç eder. Petrus, Fransa’da uzun yıllar Asuri-Keldani Derneği’nin başkanlığını yapar. Ama aklı hep köyüne geri dönmektedir.

Geri dönüşle ilgili çalışmalarda bulunur. 2009’da dönemin Paris’teki Türkiye Konsolosu’nun da desteği ile dönüş için resmi olarak müracaat eder. 2013’te barış sürecinin başlamasıyla, köyüne tamamen yerleşir.

Ancak köy Türkiye Kömür İşletmeleri tarafından istimlak edilmiştir. Herbol, kömür şirketlerinin ve bölgedeki egemenlerin ablukası altındadır.

Köyün meraları, mezarlık ve kilise, kömür ocaklarından ve köyün yanındaki termik santralden çıkan hafriyatın altında kalmaya başlamıştır. Petrus için zorlu bir mücadele başar.

Petrus Karatay

Köyüne binlerce ağaç diker. Tüm tehditlere rağmen ata toprağında inşaata başlar. İnternetteki bazı videolarında birkaç evi bitirmeyi ve su getirmeyi kısmen başardığını anlatıyor.

İnternette bulduğum bir başka resimde ise, köyünün girişine bir tabela asarken görüyorum Petrus’u. Tabelada şu yazıyor:

“Aksu-Herbol Köyüne hoş geldiniz. Köy sınırları dahilinde: Avlamak, ağaç kesmek, ateş yakmak yasaktır”.

Tehditler gittikçe yoğunlaşır. Petrus’u tanıyan görüştüğüm kişiler, aldığı tehditlere ilişkin Şırnak Valiliği, Silopi Kaymakamlığı ve savcılığa onlarca kez başvurduğunu belirttiler.

Bir yandan köyünü, ağaçlarını korumak için kömür şirketleri ile mücadele ederken, bir yandan da Petrus söylemleri ile devletin hışmını da üzerine çekmektedir.

2015 Temmuz ayında Cudi dağında çıkan büyük yangın sırasında, devlet yangının askerler tarafından çıkarıldığı iddiasını reddederken, Petrus gazetelere verdiği demeçte yangının askerlerce çıkarıldığına bizzat şahitlik ettiğini söylüyordu:

“Köylere dönüşlerin olması devleti harekete geçirdi. Aydınlatma mermilerinin askerler tarafından atıldığına şahidim.”

Yangından sonra ağaçlandırma için kampanya çağrısı yapan Petrus şunları da belirtmekten çekinmiyordu:

6 yıl boyunca yaptığımız her şey yandı. Diktiğimiz 3 bin 500’ü aşkın ağacın hepsi yandı. İnşaat malzemelerimizin hepsi yandı. Konteynerlerden, sulama aletlerine kadar köyde kullanılan her şeyin büyük bölümü kullanılamaz hale geldi…

Asker köye dönüşlere karşı hâlâ 90’lı yılların taktiklerini uygulamaya çalışıyor. Köye dönüş olmaması için ellerinden geleni yapıyorlar. Bölge insansızlaştırılmak isteniyor. Yaşam alanlarını yok ederek, yeniden kurmaya çalıştığımız köyleri yakarak eski haline getirmek istiyorlar.

Bu sene köye dönüşlerde artış vardı. Bağ, bahçe ve yeni yaşam alanları hızla kurulmaya başlanmıştı. Bu yangının temel hedefi buydu.

Korkmadan hakikati söylemesi ile devleti; köyünü, doğasını korumaya çalıştığı için de kömür şirketlerini, korucuları, bölgedeki egemenleri kızdırıyordu Petrus. İşlerine çomak sokuyordu.

Şimdi bu cesur adamı, Şırnak’ta kalan bu son Keldani’yi “terör örgütü üyesi olduğu” gerekçesi ile 4 gün önce tutukladılar.

Devlet, egemenler el ele tek bir Keldani’yi bile Şırnak’a çok gördüler. İnsan diyecek bir şey bulamıyor gerçekten.

Petrus yalnız, Mezopotamya’nın kadim evlatları yine bir başına…

Ne devletin, ne de yüzyıllardır birlikte yaşadıkları insanların baskısı bitmiyor. Petrus’a yapılan bu haksızlık ve hukuksuzluğu gündeme taşıyabilsek, yalnız değilsin Petrus diyebilsek, yalnız değilsin…

Nurcan Baysal

*As published on Ahvalnews on 17.01.2018