Kategoriler
ahvalnews Yazılar

Şerali Dereli’nin masumiyeti

29 Ekim sabahı, Hakkari’nin Yüksekova İlçesinin Esendere Beldesinin Duranlar (Awyan) Köyü. Saat öğleden sonra 18.00 civarı. Köyde yaşayan ve hastalıklarından dolayı son yıllarda evden oldukça nadir çıkan Şerali Dereli, her gün yaptığı gibi bugün de evinden atları için çıkar. Yeni doğum yapmış atını ve yavrusunu her sabah ahırdan çıkarıp, her akşamüzeri aynı vakitlerde ahıra geri koymaktadır. Ahır evin 50 metre ilerisindedir. Atlarının yanına gider ve  atı ve tayıyla birlikte kurşun yağmuruna tutulur, ölür. Doğduğu topraklarda, evinin yanında, kendi köyünde öldürülür.

Şerali Dereli’nin oğlu Ali Dereli Mezopotamya Ajansına verdiği röportajda şöyle anlatıyor olayı:

“Babam gittikten sonra saat daha 18.30 olmadan silah sesleri geldi. Annem, ablam, kuzenlerim,  silah seslerini duyar duymaz evden çıktık ne olmuş, diye bakalım dedik. Evden çıkmamız ve askeriyenin evin önüne gelmesi bir oldu. Biz de ne oldu hayırdır dedik, onlar da buna karşılık ‘Siz ne arıyorsunuz burada, ne işiniz var’ dedi. Biz de bu köyde yaşadığımızı, silah sesleri geldiğini belirttik. Daha sonrasında ise bize ‘Evinize girin’ dediler. Biz de buna karşılık ne oldu diye soru sorduk. Onlar da bize yukarıda bir olay olduğunu ve olayda bir askerin yaralı olduğunu söylediler ve ‘Gidip askerimizi getireceğiz’ dediler. Baktık ambulans geldi.

Tabii biz de ambulansı görünce tedirgin olduk. Olayın olduğu yere gitmeye çalıştık. Yetkili bir binbaşı gelip ‘Göreceksiniz Türk’ün gücünü, sizi yakacağım, yukarıda askerimi vurdunuz, burada neler gelip gittiğini ben biliyorum’ dedi. Ben de ona ‘Madem neler gelip gittiğini biliyorsun neden yakalamıyorsun’ dedim. Ona babamın atı getirmeye gittiğini söyledim ve merak ettiğimizi belirttim. ‘Babam orada olduğu için ben de sizinle gelmek istiyorum, babam korkmuş olabilir silah seslerinden dolayı. Babamı çağırayım, gelsin’ dedim. ‘Yok. Baban ne arıyor orada’ dedi ve biz böyle konuşmaya devam ettik. Önümüze askerler tarafından duvar örmüşlerdi. Diğer köylerdeki akrabalarımız geldi, bize yardım ettiler. Biz onların yardımıyla o engeli aşarak olayın olduğu yere doğru gittik.

Orayı aşıp atın olduğu yere vardık ve atın öldürüldüğünü gördük ama babam orada değildi. Olay yeni yaşandığında silah seslerinin yeni yeni geldiğini duyduğumuzda orada bağırışlar duymuştuk. ‘Dur, sakin ol’ diye boğuşma seslerini duyuyorduk. Biz olay yerine gittiğimizde ise babam orada değildi. Baktık ki yukarı taraftan sesler gelmeye başladı. Biz de hemen diğer taraftan gittik, baktık babam vurulmuş yerde uzanıyordu. Askerler tarafından babamın etrafı sarılmıştı, izin vermediler bakalım. Babam atın katledildiği yerde vurulmuştu. Babamı yukarıya götürmüşlerdi, sırf iftira atsınlar işte kaçakçıdır diye.”

Nitekim öyle de oluyor. Olaydan günler sonra açıklama yapan Hakkari Valiliği, olayın uyuşturucu kaçakçılığı yapan kalabalık bir gruba karşı yürütülen operasyon sırasında meydana geldiğini belirtiyor.

Şerali Dereli’nin ölümünü, HDP, Meclis Genel Kuruluna taşıyor. Genel Kuruldaki tartışmada AKP’li Cahit  Özkan, Şerali Dereli’nin “kaçakçı” olduğunu belirterek şöyle söylüyor:

“Beraberindeki atlarla birlikte arazide karşılaşılan atlı şahıs kaçakçılık ekipleri tarafından takip edilmiş ve ‘Dur’ ihtarına hiçbir yanıt verilmemiş; bu noktada müdahale edilip ilgili şahsın hayatını kaybettiği görülmüştür.”

Hükümete bağlı medya ise daha da ileri gidip Şerali Dereli’yi uyuşturucu kuryesi yapıyor. Sabah gazetesi Şerali Dereli’nin taziyesine katılan HDP’li temsilciler için “Uyuşturucu kuryesine HDP desteği” manşeti atıyor. Olay yeri araştırması ya da savcılık soruşturması beklenmeden, Valilik, milletvekili ve medyası, ellerindeki “bilgi”den ne kadar eminler değil mi?

Bu ölüm Dereli ailesinin ilk kaybı da değil üstelik. 1983 yılında Şerali Dereli’nin 19 yaşındaki abisi Abdülhalit Dereli de askerler tarafından öldürülüyor. Abdülhalit Dereli’yi öldüren askerler korunmasaydı, hak ettikleri cezayı almış olsalardı, 37 yıl sonra bugün muhtemelen kardeşi Şerali Dereli de öldürülmemiş olacaktı. Kürdün öldürülmesi karşısında cezasızlık uzun süredir bu ülkede devam ediyor. Kürdün canı değersizleştiriliyor, Kürde karşı şiddet meşrulaştırılıyor.

Milletvekili, valisi, medyası hep birlikte bir Kürt köylüsünün öldürülmesini aklamaya çalışıyorlar. Henüz olay soruşturulmadan, Şerali Dereli’nin neden nasıl öldürüldüğü aydınlığa çıkmadan “kaçakçıydı” diyorlar, “uyuşturucu kuryesiydi” diyebiliyorlar. Velev ki kaçakçıydı Şerali Dereli, “kaçakçılığın cezası öldürülmektir” ibaresi hangi kanunda yazıyor?

Öldürülmüş, sonsuza dek sesi susturulmuş bir insanın arkasından, hiçbir araştırma olmaksızın bu iddiaları ortaya atanların, öldürülen bir insanla ilgili araştırmadan o haberleri kaleme alanların, hiç akıllarına getirmedikleri, eğer hala varsa içlerinde bir vicdan kırıntısı, onu susturarak dile getirmedikleri çok önemli bir ihtimal var ortada: Şerali Dereli’nin masumiyeti…