Peki şimdi ne yapmalıyız kardeş?
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı tutuklandılar. Umut ya, her ne kadar tutuklanacaklarını beklesek de, belki diyorduk, belki…
Büyükşehir belediyesine giden tüm yollar kapalı. TOMA’lar ve tanklar şehrin artık her yanını sarmış durumda. Trafik kapanan yollardan dolayı felç durumda. Belediye önünde insanlar toplanamasın diye her şey yapılıyor. Belediyeye çıkan ara sokaklar bile kapalı.
Şehrin sokaklarında çöp yığınları var. Bu yığınların nedeni valiliğin otobüs, çöp aracı gibi büyük araçlarla yollar kapatılabilir, eylem yapılabilir diye, belediyeye ait ulaşım ve çöp makinelerinin kullanılmasına izin vermiyor oluşu.
Dünyadan kopuk durumdayız. 6 gündür internet yok. Ara ara geliyor.
Her geldiği arada yeni bir kötü haber alıyoruz. Bir ara internet geldiğinde DİHA, Azadiya Welat, JİNHA, Özgür Gündem’le birlikte 10 gazete, 2 ajans ve 3 derginin kapatıldığını öğreniyorum. Muhalif sesler gün geçtikçe kısılıyor.
Eczaneler 6 gündür ilaç yazamıyorlar, pos cihazları çalışmadığı için birçok işyerinde hayat durmuş durumda. Otobüsler çalışmadığı için ulaşımda büyük sıkıntı var.
Önceki gün birçok doktor ve öğretmen görevden ihraç edildi. Diyarbakır’da bazı hastanelerde hastaların zor durumda olduğu bilgisini alıyorum, birçok yerde doktor sıkıntısı yaşanıyor. Okullarda zaten yeni eğitim-öğretim yılı başladığından beri doğru düzgün eğitim yok, çünkü öğretmen yok. Çocuklar geçen yılı da sayarsak neredeyse 2 yıldır doğru düzgün eğitim alamıyorlar.
Belediye eş başkanlarının alınmasına insanlar çok tepkililer. Ancak tepkilerini istedikleri gibi gösteremiyorlar. Ne belediyenin önüne gidebiliyorsun, ne protesto edebiliyorsun, ne de dünyaya sesini duyurabiliyorsun. Şehrin bir tarafından diğer tarafına bile bazen haber almakta sıkıntı yaşıyorsun.
Sabah erken saatlerde Cumhuriyet’e yapılan operasyonu duyuyorum bu sefer. İnternet yok, telefonlara sarılıyorum. Bir müddet sonra sevgili Aydın Engin’in eşi Oya Abla ile konuşabiliyorum. Aramanın yeni bittiğini öğreniyorum. Acaba evlerini arayanlar ne bulmayı umuyorlar? Devlet de elbette biliyor Aydın Abi’nin ya da Cumhuriyet’in diğer yazarlarının İstanbul Başsavcılığı’nın deyimi ile “FETÖ ve PKK terör örgütü adına faaliyetle bulunmadıklarını,” suçsuz olduklarını. Maksat korkutmak, sindirmek, gözdağı vermek, cefa çektirmek.
Ne Gültan Hanım, ne Fırat Bey, ne Aydın Abi, ne de diğerleri… Bu insanlar korkup, sinecek insanlar mıdır? İradesini kıramadığın insanları tutsak alabilir misin? Asıl tutsaklar, bu insanları “tutsak” aldığını sananlardır!
Yani kardeşim, buradaki abluka nedeniyle bazen birkaç gün sonra duysak da, biliyorum oralarda da durum iyi değil. Hayatlarımız işgal altında.
Peki, şimdi ne yapmalıyız kardeş?
Bülbüllerin en güzel şarkılarını en karanlık zamanlarda söylediği söylenir.
Belki beraber en güzel şarkıları söyleme zamanı gelmiştir!
En güzel özgürlük, adalet, hukuk, eşitlik şarkılarını beraber söyleyerek, bu karanlığı aydınlığa çevirebiliriz!
Hukuksuzluğa karşı beraber direnebiliriz!
Yeterince geç kaldık! Artık vakit kalmadı! Belki bir daha sesimiz çıkamayabilir!
Bir daha sana yazamayabilirim kardeşim!
Gün bugündür kardeşim! Vakit bu vakittir!
Yoksa bu topraklarda hiçbir bülbül artık ötemeyecek!
Nurcan Baysal
*As published in T24on 01.11.2016