Kategoriler
ahvalnews Yazılar

Ne mutlu turist olana!

Uzun yıllardır birlikte tatillere gittiğimiz Brüksel’den bir arkadaşımla konuşuyorum. Brüksel’de önlemlerin hafifletildiği ve bu yaz için tatil planı yapabileceğini söylüyor ve Türkiye’deki durumu soruyor. “Burası muhteşem, ama siz turistler için. Sen Türkiye’ye tatile gel ama sana eşlik etmem zor görünüyor” diyorum. “Ama tabi beni görürsen turist olarak belki ben de yırtarım da aşılanırım” demeyi de ihmal etmiyorum.

Sanırım bu sohbetler şu sıralar birçok evde yapılıyor. Güvencesiz, desteksiz bir “tam kapanmanın” daha sonuna geliyoruz. Devletimiz gibi ben de sözde lafını kullanıvereyim burada, sözde tam kapanma diyelim yaşadığımız sürece. Bu sürecin bir kısmını koronadan dolayı karantinada geçirdim, son iki haftada, iki kez dışarı çıkmak durumunda kaldım: bir kez sağlık kontrolleri için bir kez de Cumartesi pazarına gitmek için.

Her ikisinde de sokaklar lebaleb doluydu. Tek bir farkla, tüm küçük esnaf kapalı, Metro, Migros gibi büyük marketler tıka basa dolu idi. Öyle ki büyük marketlere giden caddelerde trafik yoğunluğu oluşmuştu. Dün bu büyük marketlerden birinde çalışan bir arkadaşım, hayatlarında görmedikleri ciroları bu son bir yılda, özellikle de tam kapanmanın yaşandığı son iki-üç haftada gördüklerini söylüyordu. Ne diyelim hayırlı olsun büyük şirketlere, devlet millet el ele daha da büyüsünler.

Büyükler büyümeye devam ede dursun, küçük esnaf ise kan ağlıyor. Diyarbakır’da tanıdığım birçok yerel firma kapanmış, iflas etmiş; tanıdığım birçok ailenin evlerine haciz gelmiş durumda. Gelecek belirsiz. Gençler ise yurtdışına gitmenin yollarını arıyor. Legal, illegal her yöntem araştırılıyor. İnsan kaçakçılığı tüm Bölgeye yayılmış. Yeter ki paran olsun.

Evde hastalık, temizlik ve çocuk bakımı ile düşündüğümden de zor geçiyor bu 3 hafta. Çocukların evde olması çalışan kadınlar için başlı başına bir zorluk. Yazacağım her yazı, katılacağım her program çocukların programına göre ayarlanıyor. Online derslere göre hayatımız belirleniyor.

Çocuklar için de bu hayat kolay değil. Bir yıldan fazladır evin içindeler. Özellikle sınav yılındaki öğrenciler için çok zor oldu bu yıl. Bir yandan bir buçuk yıldır okuldan kopuşun yarattığı sıkıntılar, öte yandan geleceğinin birkaç saatlik sınava göre belirlenecek olması ve tüm yıl okul, öğretmen, etüt olmadan bu sınavlara hazırlanmaya çalışmak. Sınav stresi evde hepimize sirayet etmiş durumda.

Çocuklar okula gidemezken, biz kadınlar en temel ihtiyaçlarımızı satın alamazken – bu arada ped ile pandeminin ilişkisini hala anlayabilmiş değilim- devam eden lebaleb kongreler, protestolar, gösteriler, yürüyüşler, parti toplantıları, onlarca konvoyluk araçlarla gezen Bakanlar, toplu cenaze törenleri… Bir yanda evinin önünde arabasını yıkayan, denize giren, torunu ile çarşıya giden, bebeğiyle markete giden, çöplerden kağıt toplayan  insanlara kesilen sokağa çıkma yasağına ilişkin fahiş cezalar, öte yandan toplu cenaze törenleri, Kudüs’e destek gösterileri, İsrail’i kınama protestoları. Bu kapanma kim için, bu planlamaları kim neye göre yapıyor, soruları hepimizin kafasını kurcalıyor tabi.

Akılsız, saçma sapan bir yönetimle ülke hızla duvara toslayacak bir araç gibi gidiyor. İnsanlar ölüyor, aşı yok, ama kendi iktidarları dışında hiçbir şey önemsenmiyor. Vatandaşın hiçbir kıymeti yok. Vatandaş ancak turiste hizmet edecekse bir kıymeti oluyor. Biz Kürtler zaten hiçbir zaman vatandaş sayılmadık. Ama “ne mutlu Türküm diyene” devri de bitmiş görünüyor.  Twitterda bir kullanıcı şöyle yazmış:

“Bir eğlence biçimi olarak aşısız aşısız turistin üstüne havlayarak koşmak. Mükemmel bir yaz bizi bekliyor.”

Sadece yaz ile kalsa keşke, bu iktidarın yönetiminde mükemmel bir gelecek bizi bekliyor.

Tam yazıyı bitirdiğim sırada, sosyal medyada bir videonun dolaştığını görüyorum.  Turizm Bakanlığı’nın Türkiye tanıtım hesabından paylaşılmış turistler için hazırlanan bir Türkiye reklamı. Tanıtım reklamından anlıyoruz ki turizm çalışanları -Dışişleri Bakanının deyişiyle turistlerin göreceği herkes- üzerinde İngilizce “ben aşılandım” yazan maskelere dolaşacaklarmış. Kendi vatandaşını bu kadar aşağılayan başka bir ülke var mıdır bilmiyorum.

Ne diyelim; ne mutlu turist olana!