Kategoriler
ahvalnews Yazılar

Kürt illerinde bir yılda 123 çocuk öldürüldü: Savaşın bedeli budur

İsrail’de yayınlanan Haaretz gazetesi geçen hafta birinci sayfasında, Gazze’deki son İsrail saldırılarında hayatını kaybeden 67 Filistinli çocuğun fotoğraflarını şu başlıkla yayınladı:

“Gazze’de 67 çocuk öldürüldü, savaşın bedeli budur.”

Haaretz gazetesinin okuyucuları arasında İsrail’in savaşlarına çocukları asker olarak katılan çok sayıda kişi olması Haaretz’in manşetini daha da anlamlı ve cesur kılıyor. Haaretz’den sonra New York Times gazetesi de ilk sayfasında Gazze’de hayatını kaybeden 67 çocuğun fotoğraflarını yayınladı. “Onlar sadece çocuktu” başlığı ile yayınlanan haberde şu ifadelere yer verildi:

“Yaşları 18’in altında Gazze’de 67, Israil’de 2 çocuk bu ay yaşanan çatışmalarda öldürüldü. Onlar doktor, sanatçı ve lider olmak istemişlerdi.”

Türkiye’de ise on yıllardır binlerce çocuk savaşta ölüyor, öldürülüyor. Hadi son 40 yılı bırakayım bir kenara, sadece son 5 yılın verilerine bakalım:

Uluslararası Kriz Grubunun Temmuz 2015’ten beri topladığı verilere göre; Kürt illerindeki çatışmalarda ölen insan sayısı 5372. Bu kişilerin 3,316’sı PKK militanları, 1,285’i güvenlik güçleri mensupları (asker, polis, korucu), 545’i sivil ve 226’sı da tanımlanmayan kişiler  (individuals of unknown affiliation) olarak belirlenmiş. Bu “tanımlanamayan” kişiler ağırlıklı olarak sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği kentsel bölgelerde ölen 16-35 yaş arasındaki kişileri kapsıyor. “Özellikle kentsel yerleşim alanlarında çatışmaya katılmayanlar ile sivil kıyafetli militanlar arasındaki çizginin net olmaması sebebiyle bu gruptaki kişiler sivil veya militan olarak tanımlanamamaktadır”, diye ifade edilmiş Kriz Grubu tarafından. (1)

Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) 2019 yılında yayınladığı “Çatışma Bölgelerinde Çocuk Hak İhlalleri Raporu”na göre Ağustos 2015-Ağsutos 2016, sadece 1 yıl içerisinde, çatışma bölgelerinde 123 çocuk ölmüş. Raporda bu ölümlerin nedenleri, havan topları ve roket mermileri, yola döşenen ve patlatılan bombalar, çatışma atıkları, ateşli silahlar, protestolarda ölenler, tedaviye erişemediği için ölenler ve bodrumlarda ölenler diye gruplandırılmış. (2)

 

2016 sonrası da Bölgede çatışma atıklarından ve zırhlı araçların çarpmasından kaynaklı birçok çocuk ölümü yaşandı. Son 5 yıldaki çocuk ölümleri, bu 123 rakamına dahil değiller.

Bu ölüm vakalarını tek tek incelediğimiz zaman Bölgede yürütülen savaşın, ne kadar kuralsız bir savaş olduğunu da görürüz. Savaş korkunç bir şeydir. İnsanlar ölür, hayatlar parçalanır, kentler yıkılır, geleceğe yönelik umut ve beklentiler tuz buz olur. Yarın planı yapamazsın artık. Okula yolladığın küçük oğlunun, akşam eve geri dönüp dönmeyeceği bir muammadır. Yaşam felç olur. Kötüdür savaş. Ama hiçbir kuralı olmayan savaşlar daha da kötüdür.

Sivil ve çocuk ölümlerinin sayısındaki yüksekliğin bir nedeni budur.  Oysa savaşın da bir hukuku vardır. Sivil ve çocuk ölümlerinin sayısının yüksekliğinin bir diğer nedeni de cezasızlık politikasıdır. Çok uzun yıllardır bu ülkede Kürtlerin öldürülmesi maalesef cezasızlıkla sonuçlanmaktadır. Nitekim bu 123 çocuğun ölümüne ilişkin davalara baktığımız zaman hemen hemen çoğunun takipsizlikle sonuçlandığını görüyoruz. (3)

2019 yılında Silopi’de annesini ziyaret ettiğim, Mehmet Mete’nin ölüm şekli, sivil ve çocuk ölümlerinin nasıl yaşandığının örneklerinden biri.  Günlerden 21 Aralık 2015. O gün Mehmet’in doğum günüydü. 11 yaşına girecekti Mehmet. İkizi Mercan ile birlikte divanda uzanmış, uyuyordu. Anne Gurbet Mete çocuklarına yer sofrası hazırlıyordu. O sırada  bir şarapnel parçası eve isabet etti ve yatakta uzanmış olan Mehmet’in kafasına değdi. Mehmet’in yüzünün yarısı parçalandı, o an öldü Mehmet.

Anne Gurbet, defalarca polisi, hastaneyi, ambulans yollaması için aradı ama ambulans gönderilmedi. Kurşun yağmuru arasında, komşuların desteği ile Mehmet’in cenazesi oldukça zor bir şekilde yakındaki boş camiye götürüldü ve bir taşa bırakıldı. Mehmet’in cansız bedeni iki hafta öylece camide bir taşın üzerinde kaldı. İki hafta sonra polisler cenazeyi alıp morga götürdüler, cenaze bir hafta da morgda kaldı.

Ölümünden 23 gün sonra Mehmet bir mezara kavuştu. Ziyaret ettiğimde anne Gurbet Hanımın benden tek isteği vardı: “Tüm dünya duysun, oğlum yatakta uyurken öldürüldü. İsmini kimse duymadı. Sana yalvarıyorum, oğlum kaybolmasın, izin verme”. (4)

Ne kadar dile getirsek, duyurmaya çalışsak da bu çocukların hikayeleri de kendileri gibi yok oldu. Bu ülkede Kürt çocukların yaşadığı hayatı ve başlarına gelenleri sorgulayan hemen hemen kimse yok.  Birkaç alternatif medyanın dışında, Türkiye’de gerçekleri yazabilecek, öldürülen bu 123 Kürt çocuğun fotoğraflarını manşetine taşıyacak bir medya da yok.

Madem devlet de medyası da kaydetmiyor bu savaşı, biz kaydedelim:

Kürt illerinde bir yılda 123 çocuk öldürüldü. Savaşın bedeli budur.