Kategoriler
ahvalnews Yazılar

Koronavirüs rüyası…

Rüyamda koronanavirüslüymüşüm, sızıvermişim Saray’a. Ellerimi bulduğum her kapı tokmağına süre süre ilerliyorum. Oda oda geziyorum bitmiyor mübarek. Banyolardan birine dalıyorum, havlulara tek tek dokunuyorum, sateni de varmış bunların meğer. Mermerler hangi doğa talanından acep? Odalar boş olsa da öksürüp aksırmadan geçmiyorum. Koronada eşitlik diye haykırıyorum.

Uzun altın varaklı koridorlarda ilerliyorum, her iki yanında laleler. Üç yıl önce Meclis’te HDP’lilerin dokunulmazlıkları kaldırılırken duyduğum kahkaha sesini işitiyorum yine;  kah kah kah kih kih kih. Nerede olsa tanırım bu sesi. Ellerime hapşırarak kapı tokmağını sessizce çeviriyorum. Oooo buradaymış tüm aradıklarım. Sur’u Toledo yapacak olan, “kadın çocuk demeden sıkınız” diyen, “her Roboski bir tecavüzdür” diyen, “devletin gücünü anlamayanlara gerekli cevabı vereceğiz” ya herro ya merro! Ellerimi ovuşturuyorum, kah kah kah kih kih kih. Allah’ın sevgili kuluymuşum meğer.

Başlarındakini dinlemeye geçmeden bol bol Hacı kolonyası döküyorlar. Dökünüyorum ben de. Gözlerinden kan damlıyor hepsinin. “Aziz milletim” diye başlıyor tepeden bakan kişi. “Terör, 15 Temmuz, rahmet” üçlüsü ile devam ediyor. Caddelerde insanlar bir bir yerlere yığılırken, salondakilerin hepsinin yüzünde son model maskeler. “Batı” diyor, “her şeyi özelleştirmiş, vatandaşını adeta sahipsiz bırakmıştır” diyor, kah kah kah kih kih kih, o sırada Sur’da son kalan ev de yıkılıyor. Bir kez daha tükürüyorum avuçlarıma, tek tek dokunuyorum salonun deri kaplı koltuklarına. Saray artık benim avuçlarımın arasında.

Devam ediyor baştaki. Şirketlere onu vereceğiz, bunu vereceğiz. Mutlu oluyor patronların patronu, neşe tavan yapmış. Soma’da son işçinin ekmeği de kesiliyor. Kah kah kah kih kih kih… Bir diğeri atılıyor. Adliyelere gitmenize gerek yok, hak kaybı olmayacak. Biz Kürtler zaten halay çeke çeke gidiyoruz adliyelere, hak kaybımız gitsek de gitmesek de yok zaar. “Terör suçları hariç, mahkûmlara tahliye başlatacağız” diyor bir diğeri. “Teröstim terörist” diye şemamêye geçiyor bendeniz. Tweet attım, yazı yazdım, resim paylaştım, terörist oldum. Koronovirüste eşitlik diye bağırdım. Sözde halklar arasına kin nefret saçtım, sözde gazeteci oldum, sözde insan hakları savunucusu …  Osman, Selahattin, Gültan… halay çektik birlikte, yaptık terör kokteyli. A ha geldi kokteyler de,  ejder meyveli smoothie… “Önce insan diyen bir milletin, insanı yaşat ki devlet yaşasın diyen bir medeniyetin temsilcileriyiz”. İnsan, yaşat, medeniyet, yak, yak, su heval su… Aksırıyorum elimdeki sürahinin içine, servis ediyorum salona, buyurun, gül yapraklı, tarçın çubuklu kış rüyasına.

“Sevgisini dokunarak göstermeyi seven bir milletiz” diye devam ediyor konuşmalar, gönül selamı yapıyor herkes. Sıkı sıkı sarılıyorum ben de sevgimi göstermek için salondakilere, aklımda Nusaybin’deki numaralandırmış mezarlar. Sonunda kolonya deniyor, takdir Allah’ın deniyor. Hacı kolonyası ile yıkanacak tüm sokaklar, smoothieli salonlar. Koruyucu maske, kolonya alacak 65 yaş üstü tüm yaşlılar.

Sırada pisküvit var, “105 yıl önce düşmanı def ettik, bugün de virüsü inşallah bertaraf edeceğiz”. Korona çarpsın seni.  Pisküvit acıktırıyor beni. Hurdaya çıkmış memleketim aklımda, dalıyorum sarayın mutfağına. Aksıra aksıra açıyorum dolapları, çift kapılı, derin donduruculu, kampanyalı. Dokunuyorum her bir dolaba, Miray bebek için, Cemile için, Enes için, büyümeden ölen tüm Kürt bebeler için. Em jî zarok bûn. (Biz de çocuk olduk.)

Dönüyorum çocukluğa, yukarıda helikopter yine, pır pır pır. Çekiyorum yüzüme puşiyi, bir cebimde Sur’dan kalan son taşlar. Diğerinde can eriklerim. Eveleme geveleme yok artık, ya herro ya merro! Madem hepimiz aynı gemideyiz, eşitleyelim o kamaraları da. Koşa koşa dönüyorum salona, toplantı bitmiş, gündemlerinde yokmuşuz. Hep birlikte bir latifeler, bir gülüşmeler, zencefilli somonlu suşiler. Kak kah kah kih kih kih. Bir virüslük cana sahibiz sonuçta. Fırlatıyorum virüslü taşları var gücümle. Yaşasın koronavirüs, yaşasın eşitlik, Newroz pîroz be, hadi duralım halaya…