Kategoriler
ahvalnews Yazılar

Kalbimiz bu yeni yılda da cezaevlerinde…

“Tamam” diyorum çocuklara “Çok bunaldık hepimiz bu korona günlerinde. Hadi evi süsleyelim, yeni yıl geliyor. Korona da, 2020 de kahrolsun. 2021’e umutlu girelim. Hadi gelin mısır patlatalım.”

Mısırları patlatırken aklıma geliyor sevgili dostum Osman Kavala, cezaevinde…

İnsan hakları savunucuları toplanmışız yine bir öğlen, bu öğlen bizleri ağırlama sırası kimde? “Ben de” diyor Şeyhmus Bey, “hatta üstüne kahve de ısmarlarım”. Şeyhmus Gökalp, artık cezaevinde…

Yürüyüş iyi gelecek biliyorum. Çıkıyorum hava almaya, Leonarda Cohen “dance with me” dedikçe daha ritmik adımlarla yürüyorum. Hava soğuk ama güzel bir güneş var, ağaçlar, kuşlar da cabası. Güzel gökyüzüne bakıyorum.

Ahmet Altan’ın “bir daha gökyüzünü göremeyebileceğini” düşünüyorum, kahroluyorum o gökyüzünün altında…

Bağlar’dan geçiyorum. Yakında kentsel dönüşüme girecek. Karşımda bir zamanlar Kardelen Kadın Merkezine ait olan eski bina.   2000’lerin başı düşüyor aklıma, büyük umutlarla yapılan Kardelen’in açılışı. Açılıştan sonra bir köşede atıştırıyoruz Gültan Abla ve merkezin genç çalışanı Çağlar ile. Karşımızda bir cadde boyunca devam eden, kaldırımları işgal eden, kadınların o caddeden yürümesini zorlaştıran kahvehanelere bakıyoruz “Biz bu erkek egemen zihniyeti değiştireceğiz” diyor Gültan Abla gururla. Çağlar da umutla bakıyor yarınlara.

Gültan Kışanak, Çağlar Demirel , cezaevinde…

Ne yemek yapsam bu akşam acaba? Anacığımla yaptığım konservelerden birini açıyorum, tava yapacağım yanına güzel bir de pilav. “Anne, turşu da açalım mı?” diyor oğlum. Açalım. Turşularım güzel oldu bu yıl, açıyorum kapağını, içinden çıkarıyorum kıtıları. Atıyorum ağzıma bir tane.

Nedim bir mektubunda turşu sevdiğini yazmıştı. Nedim Türfent ve onlarca gazeteci, cezaevinde…

Sur’a gidiyorum. Her geçen gün garip hale dönüşen memleketimin sokaklarına girip çıkıyorum. Bir sokakta yıkım, diğer sokakta güzel kafeler, bir sokakta açlık, 100 metre ötesinde Starbucks. Güzel bir yürüyüş yolu yapılmış Hevsel boyunca. Kimin hayaliydi bu diye düşünürken buluyorum kendimi.  “Dicle kenarında yürüyüş yapacağımız günler de gelecek” diyor Selçuk Abi.

Selçuk Mızraklı 9 yıl 4 ay 15 gün göremeyecek çok sevdiği memleketini, cezaevinde…

Korona, yıllardır evde gibi hissediyorum. Sıkıştırılmışlık hissi umutsuzlukla birlikte sarıp sarmalamış beni. Uzun süredir nefes alamadığımı düşünüyorum. Bir kahve yapıyorum, buz gibi bahçeye çıkıyorum. Gökyüzüne bakıyorum, yıldızlara. Çocukluğumu hatırlıyorum, damlarda yıldızların altında yatışımızı, umudumuzu…

O sırada Selahattin Başkan fısıldıyor cezaevinden.

“Umutsuzluğa kapıldığında gökyüzüne bak, yıldızlar hala orada”.

2021 sağlık, sıhhat getirsin ama bir de sevdiklerimizi getirsin. Haksız hukuksuz cezaevinde yatan binlerce insana özgürlük getirsin. Umut ol 2021, umut getir bizlere ve yıkılan memleketime…