Kategoriler
ahvalnews Yazılar

Havva’nın düştüğü yer, Dicle

Efsaneye göre, Cennet’te işledikleri suçlardan dolayı Tanrı Adem ile Havva’yı cezalandırarak dünyaya yollar. Dünyaya yolladığında Adem ve Havva ayrı ayrı yerlere düşerler. Havva’nın dünyaya düştüğü  yer Dicle’dir.

Diyarbakır’ın Dicle ilçesi, Kürtçe adıyla Piran, binlerce yıllık bir yerleşim olmanın yanı sıra Kürt tarihinde de önemli bir yeri vardır. Çoğunluğu Zaza olan Piran, aynı zamanda Şeyh Sait isyanının da başladığı yerdir. Çocukluğumdan Dicle’ye ilişkin zihnimde kalan en net anılar da Dicle nehrinde yüzmemiz, hatta nehrin sığ yerlerinde kadın çoluk çocuk yıkanmamızdır.

Geçen hafta yıllar sonra  Dicle’yi ziyaret ettim. Çocukluğumun Dicle’sinden çok az şey kalmıştı elbet. Gözüme ilk çarpan büyük bir yoksulluk. Dicle büyük bir köy gibi. Üretim namına hiçbir şey yok. Hayvancılık bitmek üzere. Görüştüğüm birçok kişi yem fiyatlarının pahalığından dolayı hayvancılığı bırakmak zorunda kaldıklarından bahsediyor. Diyarbakır Valiliği, kadınlara otomatik süt sağım makinaları dağıtmış, kadınlar bundan memnunlar. Şimdi bu sütü depolamak ve katma değere dönüştürmek için bir süt depolama merkezine ihtiyaçları var.

Taştan yapılmış eski Dicle sokaklarında yürüyorum. Konuştuğum birçok kadın, çocukları ile yalnız yaşıyor. Erkekler terk etmiş. Çoğunluğu gidip başka şehirlerde tekrar evlenmişler. Muhtar Dicle’de aile içi şiddetin de büyük sorun olduğunu söylüyor. Bir kadın derneği yok. Kaymakamlığın açtığı bir Aile Destek Merkezi var. Belediye Başkanı Felat Aygören, geçen yaz partisi HDP’den istifa etmiş, şu an bağımsız.

Yaklaşık 40 bin nüfuslu ilçede eğitim ciddi sorun. Konuştuğum çocukların istisnasız hepsi online eğitimden faydalanamadıklarını, internet altyapısının ilçede kötü olduğunu belirtiyorlar. Çocuklar sokakta, bir nesil eğitimden tamamen kopmuş görünüyor. Ben çocuklarla konuşurken bir genç geliyor; “okusalar ne olacak ki, ben üniversitede siyaset bilimi bölümünü bitirdim, yıllardır işsizim” diyor. Tarım ve hayvancılıktan kopan insanların çoğu mevsimlik işçiliğe gidiyor, ancak bu yıl koronavirüs mevsimlik işçiliği de vurmuş. Ziyaret ettiğim birçok evde erkekler de kadınlar ve çocuklarla birlikte evde oturuyorlar. “İş yok Nurcan Hanım, 5 yıldır evde oturuyorum, tamamen yardımlarla geçiniyoruz, çocuklarımdan utanıyorum” diyor konuştuğum bir kişi.

Başka bir erkek anlatıyor:

“Devletten çocuk başına ayda 35 TL. yardım alıyorum. Elektrik yardımı da ayrıca alıyorum, evdeki çocuk sayısına göre değişiyor ama aşağı yukarı elektriğin %60’ını yardımla ödüyorum. Geçen yıl inşaatta çalıştım, SGK’mı yaptılar, o nedenle devlet çocuk yardımı vermedi. Aktif SGK’lı olursan alamıyorsun yardım. Şu koca ilçede hepimiz hangi yardım, nerden, ne kadar geliyor ezbere biliyoruz, bu şekilde hayatımız geçiyor. Böyle nasıl devam edebilir. Ben yardım değil, iş istiyorum. Dicle’nin çoğu böyle, sesimizi de duyuramıyoruz”.

Dicle, güzelim Dicle nehri ve Türkiye’nin en büyük barajlarından biri olan Kralkızı Barajı ile sadece çevresine değil tüm Türkiye’ye elektrik sağlıyor. Ama kendisi düzgün bir elektrik, su ve internet altyapısından yoksun.  Havva’nın düştüğü yer Dicle/Piran  gittikçe yoksullaşıyor. Sesini duyurmaya çalışıyor.  Duyan var mı?