Kategoriler
Yazılar

Halep’in, Filistin’in çocuklarıyla birlikte keşke Sur’daki çocukları da görseniz

Halep’in, Filistin’in çocuklarıyla birlikte keşke Sur’daki çocukları da görseniz

Geçen hafta sokağa çıkma yasağı ve çatışmalar sırasında Sur’dan çıkarılan sivillerin görüntüleri yayınlandı.
Videoların birinde pembe paltolu kız çocuğu görüyoruz, serçe tedirginliğinde. “Üzerindekini çıkar” diyor megafondaki ses:
-Çıkardım.
-Üzerindeki hırkanı kaldır yavaşça, karnını göreyim.
-Sadece karnını göster bana, karnını.
-Evet sırtını da.
-Evet indir kazağını, yerden kabını al, ellerini kaldır, evet, yavaş yavaş yaklaş.
-Yaklaşıyorum, geleyim mi?
-Evet, orada dur. Bırak kabanını. Pantolonunu çek yukarıya, bacaklarını göreyim bacaklarını.
-Tamam. Pantolonum çıkmıyor. Polis amca, pantolonum yukarı çıkmıyor…
Bu şekilde devam ediyor görüntüler.
Hepimizi biliyoruz ki bir savaş ortamında siviller, çocuklar bu şekilde tahliye edilmezler. Nitekim uluslararası savaş hukuku bunları kurallara bağlamıştır. Geçen yıl Şubat ayında HDP milletvekilleri Sibel Yiğitalp, Nursel Aydoğan, DBP İl Başkanı Ali Şimşek’le birlikte Sur’da bodrumlarda sıkışanların güvenli tahliyesi için çok uğraştık. Sadece bodrumlarda yaşanan korkunç durumu kamuoyu ile paylaşmıyor, aynı zamanda valilikten Başbakanlığa kadar birçok kurumla bu insanların güvenli tahliyesi için görüşüyorduk. Sur’da ailelerle birlikte bekliyor, aynı zamanda benim büromda gece yarılarına kadar bu kişileri nasıl güvenli tahliye edilebileceğine ilişkin toplantılar yapıyorduk. Bir sivil heyet gözetiminde tahliye talep ediyorduk. Bugün düşünüyorum da eğer “sivil heyet gözetiminde tahliye” talebimiz kabul olmuş olsaydı, bugün bu görüntüler yaşanmayacaktı muhtemelen.
2 Mart’ı 3 Mart’a bağlayan gece Sur’dan tahliyeler başladı. Abluka boyunca 73 cenaze Sur’dan çıkarıldı. 59 kişinin kimliği belirlendi. Çoğu sivil 64 kişi de canlı çıkabildi o bodrumlardan. Hemen söyleyeyim burada yazdığım rakamlar bu sürecin içinde bizzat yer almış bizlerin tahmin ettiği rakamlar, bu konuda kamuoyuna aydınlatıcı bir bilgi verilmediği için bu rakamlarda ufak tefek farklılıklar olabilir. Sur’dan çıkarılan 19 çocuk SHÇEK yurtlarına verildi. Bu çocuklar aylar sonra ailelerine geri verildiler. 32 kişi tutuklandı.8 kişi ise tutuksuz yargılanıyor. Bu çocuklardan birini hatırlarsınız, olur da yakılırsa tanınsın diye ismini tele yazıp, teli boynuna asan çocuk, Kadir. Sur’da mahsur kaldıktan sonra tahliye edilen çocuklardan 11 çocuk hakkında toplam 110 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Bu çocuklardan 3’ü tutuklu yargılanıyor.

“Bunu neden yaptılar ki?”

Bu sabah DİHA’nın Sur’dan çıkarılma görüntüsü yayınlanan 11 yaşındaki Ş.T. ile ilgili haberini okumanızı tavsiye ederim.[1] Çıkarılma görüntülerinin yayınlanması aileyi bir kez daha üzmüş durumda. Sur’da annesi ve ablası ile mahsur kalan Ş.T’nin aylarca aç susuz bodrumda kaldıktan sonra, çıkarılır çıkarılmaz SHÇEK yurduna verildiğini öğreniyoruz. Ş.T’nin annesi ve ablası ise cezaevindeler. DİHA’nın yaptığı görüşmede Ş.T çıkarıldıkları geceye ilişkin şunları anlatıyor:
“O gün sabah erkenden kaldığımız evden çıktık. Çıktığımızda bütün evler yıkılmıştı. Her yer yıkılmıştı, nerede olduğumuzu bulamıyorduk. Yanlış yere gittik. Kaybolduk. Çok korkmuştum. Gitmek istemedim. Oradan çıktığım için hem üzülmüştüm hem sevinmiştim. Bizi akşama kadar beklettiler. Bizi megafonla çağırdıktan sonra onlara doğru gittik. Yüzümüze ışık tuttular. Megafondan ‘Oradan bir kişi gelsin’ dediler. İlk önce ben gittim. Bana önce ‘Ayakkabını çıkar. Pantolonunu yukarı çek. Elindeki çantayı bir köşeye bırak’ dediler. Ben bıraktım sonra ayakkabımı da çıkarttım. Çıkmıyordu. Ben de dedim ‘çıkmıyor.’ Sonra da onu televizyona vermiştiler. Oradan da ‘Ellerini kaldır, yukarı doğru çek’ dediler. Çektim. Sonra bana ‘otur’ dedi. Oturdum ardından ‘kalk’ dedi. Kalktım. Sonra da ‘Elini kaldırarak gel’ dediler. Yavaş yavaş gittim. Beni aradıktan sonra arabaya bindik.”
Ve soruyor Ş.T.:
“Bize bunu neden yaptılar ki?”
Bu sorunun elbette anlamlı bir cevabı yok. Tüm bu görüntüler devletin Kürdün çocuğuna bile “potansiyel terörist” olarak baktığının göstergesi. Bu görüntüleri ara ara yayarak da belli ki Kürtleri aşağılamak, sokaklara dökmek amaçlanıyor. Bu görüntüleri yayanlar hangi saiklerle bu videoyu insanların görmesini istemiştir? Bu nasıl bir ruh halidir? Bunlara girmek istemiyorum.
Bugün lafım her gün boy boy Halep, Filistin’den çocuk resimler paylaşıp Sur’u, Cizre’yi, Şırnak’ı görmeyenlere. Elbette Halep için, Filistin için, oradaki insanlar, çocuklar için üzüleceğiz ve onların hakları için mücadele edeceğiz. Halep’in, Filistin’in… çocukları bizim de çocuklarımızdır. Dünyanın neresinde olursa olsun çocuğa yönelik her türlü şiddetin karşısında olmamız gerekiyor.
Ama, bunlarla birlikte Surlu, Cizreli, Şırnaklı çocuklar da çocuklarımızdır. Sur’un, Cizre’nin, Şırnak’ın, Nusaybin’in, Silopi’nin… Çocuklarına uygulanan şiddetin de karşısındayız.
Boy boy Halep’ten, Filistin’den çocuk resimleri paylaşanlar, keşke onlarla birlikte yüzünüzü dönüp Sur’daki çocukları da görseniz!
Nurcan Baysal
*As published in T24 on 17.01.2017