GEÇMİŞİ AYDINLATMAK, GELECEĞE SAHİP ÇIKMAK İÇİN; HATIRLA!
Bu hafta twitterıma düşen bir mesajda HATIRLA yazıyordu. Diyarbakır Eski Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar tarafından yollanan mesajın linkinde bir de kısa video vardı. Başında “Faili Meçhul Cinayetler Duruşmasına Çağrı” yazan, 1994 yılında Ankara’daki bürosundan kaçırılarak öldürülen avukat Yusuf Ekinci’nin kendi gibi avukat olan oğlu Sertaç Kamil Ekinci tarafından hazırlanan bu videodan devam edelim:
“Türkiye’de 1990’lı yıllarda binlerce faili meçhul cinayet işlendi. HATIRLA! Susurluk’ta ortaya çıkan çete hiçbir zaman cezalandırılmadı! HATIRLA! Aydınlar ve halk katledildi: Musa Anter, Yusuf Ekinci, Faik Candan, Vedat Aydın, Mecit Baskın, Medet Serhat, Namık Erdoğan, Ferhat Tepe, Mehmet Sincar, Savaş Buldan… HATIRLA! İnsan Hakları Derneği kayıtlarına göre 17.500 faili meçhul cinayet var. HATIRLA! Cinayetlerin hiçbiri aydınlatılmadı. Hala yalan söylüyorlar. 2011 yılında “Ayhan Çarkın” isimli özel harekatçı polis, içinde bulunduğu 16 cinayeti itiraf etti ve soruşturma açıldı. Mehmet Ağar, Yeşil, Korkut Eken… Katiller göstermelik yargılanmayla aklanmaya çalışılıyor! Hukuk ve adalet can çekişiyor! UNUTMA! 11 Temmuz Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi Saat:09:30 Geleceğine sahip çık!” [1]
Video boyunca geçen yüzleri, güzel yüzleri, ölü yüzleri tek tek, tekrar tekrar inceliyorum. Vedat Aydın’ı, Savaş Buldan’ı, Behçet Cantürk’ü… ve diğerlerini. Aklıma Roboski’den önce kutladığımız son yeni yıl düşüveriyor. Behçet Cantürk’ün yeğeni Reşit’in organize ettiği, 10 kadar eski dostun biraraya geldiği mutlulukla hatırladığım son yeniyıl. Grubumuza eşlik eden sevgili Kürt şarkıcı Zelal Gökçe’nin muhteşem sesinden çıkan her şarkı o gece masadakilerin babasızlığını hatırlatan bir ağıta dönüşmüştü. O gece faile meçhule kurban gidenlerin evlatlarıyla, bir daha göremeyeceğimiz, uzaktaki sevdiklerimize söylendi şarkılar! Babalar gitmiş, kalan çocukları çok zor bir hayat mücadelesi beklemiş, her şeye rağmen ayakta kalmış güçlü çocuklarla söyledik şarkılarımızı! Kimi babasından kalan işi devralmak zorunda kalmış, kimi tüm aileyi toparlamış, kimi tüm aileye bakmak durumunda kalmış, kimi okumuş avukat olmuş güçlü çocuklar!
Şimdi bu güçlü çocuklar bir avuç avukatla birlikte koca devlete karşı mücadele etmekte, babalarının katillerinden hesap sorulmasını istemekteler! 1990’larda Tansu Çiller ve Mehmet Ağar’ın emriyle evlerinden, işyerlerinden, yuvalarından, sevdiklerinin kucaklarından alınan ve işkence edilerek öldürülen, belki son söz olarak çocuklarının ismini söyleyen babalarının katillerini aramaktalar!
Bugün telefonla konuştuğum bu direngen çocuklardan biri Sertaç Kamil Ekinci, bu davadan beklentilerinin Mehmet Ağar, Korkut Eken, İbrahim Şahin’in gibi insanların tutuklanması olduğunu belirterek, şöyle devam ediyordu:
“Bu insanlarla ilgili hukuken kuvvetli şüphe, kaçma olasılığı varken içerde tutulmaları gerekir. Bu şahıslar tüm delilleri karartma kudretine sahipler. Bu memlekette sadece puşi taktığı, bir pankart taşıdığı için insanlar cezaevinde yatarken, 16-17 insanın katili olan şahıslar rahat rahat dışarıda geziyorlar.
Bu dava günümüzü etkileyecek, Türkiye’deki siyasi süreçleri etkileyecek bir dava. O nedenle kamuoyu baskısı çok önemli. Küskünüz. Demokrasi güçlerinin davaya yeterince önem göstermediğini düşünüyoruz”.
Bugün dava ile ilgili görüştüğüm başka bir direngen çocuk, Behçet Cantürk’ün ölümünden sonra aileyi toparlayarak bugünlere taşıyan Reşit Cantürk ise: “20 senedir bu davanın peşindeyiz, tek bir adım ilerleyemedik. Bu savcılar, bu hakimler, bu mahkemeler ile ilerleyemiyoruz. Hakikatleri Araştırma Komisyonuna ihtiyaç var. Çözüm sürecinde öncelikle bunlarla yüzleşilmeli. Tüm toplumu, meclisi 90’larda yaşananlarla yüzleşmeye davet ediyoruz” diyordu.
Hayatları devlet tarafından karartılan bu direngen çocukların mücadelelerine destek verelim! 11 Temmuz 2014’te saat 09:30’da Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek olan duruşmaya Türkiye’nin karanlık geçmişini aydınlatmak, “bir daha asla” demek, aydınlık bir gelecek kurmak ve bu çocukların hakkı için takip edelim, yanlarında olalım!
Bitirmeden, Pervin Buldan’ın bu hafta Tansu Çiller’in ayağının kırılması üzerine attığı “yetmez ama evet” twitine tepki gösterenlere sormak istediğim bir soru var: 23 yaşında, kucağında kocası işkencede öldürülürken dünyaya gelen çocuğuyla dul kalan Pervin Buldan ne yapsaydı? Kocasının katiline çiçek mi yollasaydı?
Nurcan BAYSAL
*As published in T24 on 10.07.2014