Kategoriler
ahvalnews Yazılar

Ferhat Parlak’ın hikâyesi aynı zamanda yerelde bağımsız gazeteci olmanın da hikâyesi…

Bugün sizlere yaşı kadar dava görmüş genç ve cesur bir gazetecinin hikâyesini anlatmak istiyorum: Silvanlı gazeteci Ferhat Parlak’ın hikâyesi bu. Ferhat yüzlerce başka gazeteci gibi demir parmaklıklar arasında, adalet bekliyor. Ferhat’ın hikâyesi yerelde gazetecilik yapmanın zorluğunu da gösteren bir hikâye aynı zamanda.

Parlak ailesi 1988 yılından beri Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde gazetecilik yapan bir aile. Silvan, 90’larda Batman’la birlikte Hizbullah’ın merkezlerinden biri. Baba Yaşar Parlak Silvan Mücadele Gazetesini çıkarır. Özellikle Silvan’da Hizbullah ve JİTEM tarafından işlenen karanlık cinayetler üzerinde durmaktadır. Ölüm tehditleri gelmeye başlar. Ferhat Parlak’ın kardeşi Serhat şöyle anlatıyor o günleri: 

“Sürekli tetikte yaşıyorduk. Çocukken iki Hizbullahçı bizim evin önünde öldürüldü. Bazı günler kapımız çalınıyordu, sesleniyorduk bakıyorduk kimse yok. Babam sürekli takip ediliyordu, ölüm korkusu yanı başındaydı. Hizbullahçılar ve JİTEM’le mücadele ediyordu. Babama tam bir psikolojik baskı yapıyorlardı.”

Yaşar Parlak Silvan’da Hizbullah ve JİTEM cinayetlerine ilişkin bir kitap yazmaya başlar. Andıç Belgesinde de nitekim aydınlattığı vakalar ve ismi geçmektedir. 400’e yakın fail meçhul cinayet, 45 yaralama, 111 işkence, 13 kaybın hikâyesinin ayrıntılarıyla anlattığı “Şehitler Şehri Silvan” isimli kitabı bitiremeden, 2004 yılında Silvan’da bir camide ensesinden tek kurşunla öldürülür.

Faili meçhuldür artık. Babanın ölümü sırasında 20 yaşında olan büyük oğlan Ferhat Parlak, babanın mirasını her açıdan devralır. Hem gazeteciliğe başlar hem de babasının yarım bıraktığı kitabı, oğlu tamamlar. 

Babasının izinden gider, sık sık başı belaya girer, onlarca dava açılır. Silvan’ın bir anlamda sesi olur. Bu sefer devletin ekonomik baskıları başlar ve gazete devam edemez hale gelir.

2014 yılında ekonomik baskılardan dolayı gazete kâğıt olarak kapatılır ve Ferhat gazetenin web sayfası üzerinden gazeteciliğe devam eder. Kent savaşlarının başladığı 2015 Ağustos’unda gazetenin web sayfası da mahkeme kararı ile kapatılır. Ama Ferhat Parlak yılmaz, sosyal medya hesapları üzerinden Silvan haberlerini duyurmaya devam eder.

Sokağa çıkma yasağı sırasında yaptığı haberlerle devletin hışmını tekrar üzerine çeker, birkaç kez polisler tarafından kamuya açık ortamda tehdit edilir. İki kez ölümden döner, bir kez pusuya düşürülür, son anda canını kurtarır. Yazdığı kitap ve haberler nedeniyle Parlak’ın evine, gazete bürosuna ve matbaaya defalarca baskın yapılır. Bilgisayar, dergi, kitap, görüntüler ve gazetecilikle ilgili birçok dokümanına el konulur.

Kayyım atanınca, kayyımla ilgili yolsuzluk haberlerini yapar. Kayyım da Ferhat’a karşı dava açar. Artık iyice hedeftir. Hatta Silvan’a gelen genç bir gazeteciyi polisler Ferhat Parlak sanıp yakalayıp döverler. Hakkında birçok dosya hazırlanır ve 14 ay önce tutuklanır. 14 aydır henüz duruşmaya çıkarılmadı.

Ferhat’la ilgili iddianameyi ve Ferhat’ın savunmasını okuyorum. İddianamede silahlı örgüt üyesi olmakla suçlanıyor ve 15 yıla kadar hapsi isteniyor.  Birçok gazetecilik faaliyeti silahlı örgüt faaliyeti olarak gösteriliyor. İddianamede babasının Körfez Savaşı’nda peşmergelerle çektiği fotoğraflar suç delili olarak gösterilmiş.

TBMM kütüphanesinde bile bulunan Şehitler Şehri Silvan kitabı örgütsel yayın olarak beyan edilmiş. Gizli bir tanığın verdiği ifadeye göre, şantaj yaparak bir genci dağa çıkardığı iddia ediliyor ama dağa çıkarıldığı söylenen genç Silvan’da şu an yaşayan sivil bir vatandaş.

Bunun gibi farklı gizli tanık ifadeleri var ancak her nedense gizli tanıklar 8 Temmuz’da gerçekleşecek duruşmaya çağrılmıyorlar. Ferhat Parlak cezaevinden yazdığı mektupta “bana tuzak kurulduğunu düşünüyorum” diyor ve şöyle devam ediyor:

“Çözüm süreci döneminde Kandil’de yaptığım röportajlar ve çektiğim fotoğraflar da suç delili olarak gösterilmiş. Barış sürecinde devlet yetkilileri dışında devletin resmi haber ajansı Anadolu Ajansı, İhlas Haber Ajansı, Doğan Haber Ajansı, ATV, Kanal D, Hürriyet, Cumhuriyet vb… kanal ve gazetelerde çalışan yüze yakın gazeteci Kandil’e gitti. Ben de o dönemde Kandil’e röportaj için gittim. Kandil’e gitmek suç ise Anadolu Ajansı ile ben aynı suçu işlemişiz demektir. Neden ben yargılanıyorum da Anadolu Ajansı benimle birlikte yargılanmıyor. Suç ise herkese suç olmalı.” 

Bu arada Ferhat’ın dosyasını hazırlayan polislerin daha sonra Silvan’da definecilik ve halktan zorla para almaktan yakalandıklarını da ekleyeyim.  

Kısacası, genç bir gazeteci devlet ve Hizbullah’a karşı mücadele ediyor, ölümle burun buruna geliyor, cezaevine atılıyor, ama bir kesimin gazetecisi olmadığı için kimse doğru düzgün sahiplenmiyor,  yalnız, içeride. Ferhat’ın hikâyesi aynı zamanda yerelde muhalif, bağımsız gazeteci olmanın da hikâyesi… 

Ferhat Parlak, bugüne dek 34 dava görmüş, 14 yıllık bir gazeteci. Şimdiden saçları beyazlaşmış. 34 yaşında, iki küçük çocuğu ve yaşı kadar davası var. 8 Temmuz’daki ilk duruşmasında onu yalnız bırakmayalım!

Bu makale yazarın görüşlerini yansıtır. Ahval’in yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.

© Ahval Türkçe