Geçen hafta Demokratik Gelişim Enstitüsü’nün düzenlediği İrlanda çalışma gezisi kapsamında Dublin ve Belfast’ta çeşitli temaslarda bulunduk.
Yüzyıllar süren Birleşik Krallık hâkimiyetinin ardından 1922 yılında İrlanda adası ikiye bölünüyor. Adanın güneyinde bağımsız bir İrlanda Cumhuriyeti kuruluyor. Adanın Kuzeyi ise İngiltere’ye bağlı kalıyor. Katolik ve Proteston toplumlarından oluşan Kuzey İrlanda’da Katolik toplumu kimliğinden dolayı çeşitli ayrımcılıklara uğruyor. Eşitlik ve özgürlük talep eden binlerce insan cezaevlerine tıkılıyor. 1960 yılında IRA İngiliz yönetimine karşı silahlı mücadele başlatıyor. Böylece İrlandalıların “The Troubles” diye adlandırdıkları çatışmalarla geçen Sıkıntı Yılları başlıyor. Sıkıntı Yılları 1998 yılında Hayırlı Cuma Barış Anlaşmasının imzalanmasına kadar devam ediyor. Bu çatışmalı yıllar boyunca yaklaşık 3700 kişi ölüyor, bunların 2000’den fazlası sivil, 1000’den fazlası güvenlik görevlisi ve 500’den fazlası ise İRA üyesi ve Protestan birlikçi grupların üyeleri olan paramiliterler. Bu sürede 50.000 kişi de yaralanıyor. Yaklaşın 500.000 kişinin çatışmalardan etkilendiği tahmin ediliyor. Bu rakamlar 1.5 milyonluk küçücük bir toplum olan Kuzey İrlanda için oldukça ciddi rakamlar.
Seyahatimiz İrlanda için önemli bir döneme denk geldi. 1916 Paskalya Ayaklanmalarının 100. Yıldönümü anmaları dolayısıyla, adanın hem Güneyi hem de Kuzeyinde çeşitli anma etkinlikleri vardı. 1916 yılında İrlandalı Cumhuriyetçiler Britanya yönetimine karşı Dublin’de isyan başlatırlar. Dublin’deki bazı stratejik noktaları ele geçirirler. İngiliz yönetimi isyanı kanlı bir şekilde bastırır ve isyanın 15 liderini idam eder.
Bu anma etkinliklerinden biri de Sinn Fein’in Kuzey İrlanda parlamentosu Stormont’ta düzenlediği farklı ülkelerden insanların da katıldığı etkinlikti. Anma sonrası parlamentoda Gerry Adams ve Sinn Fein’in farklı yetkilileri ile bir araya geliyoruz. Sinn Fein’den bakan olan, Kuzey İrlanda’nın Kültür Sanat Bakanı, eski IRA üyesi Carol Ni Chuilin görüşmemizde “O dönemler siyasi seçeneklerimiz yoktu, eğer bize siyasi seçenek sunulmuş olsaydı, silahlı mücadeleyi seçmezdik. Haklarımız verilmiyordu, ayrımcılık vardı, Kuzey İrlanda demokratik bir şekilde yönetilmiyordu. Kuzey İrlanda’da mücadele edenler eşitlik için mücadele ettiler. O zamanlar ben de insanlara zulmeden bir düzene karşı savaştım. Şimdi de değişim isteyen bir hükümet içerisinde mücadele ediyorum. Hala isyancı, hala aktivistim, hala eşitsizlikler için mücadele ediyorum. Ama şimdi siyasi bir yolla mücadelemi veriyorum” diyor.
Türkiye’de devam eden savaş görüşmelerimizde bize en çok şu soruyu sordurtuyor:
“İrlanda barış süreci ne tür kesintilere uğradı ve bu dönemler nasıl aşıldı? Böylesi zor dönemlerde masaya tekrar nasıl dönüldü?”
Kuzey İrlanda Kadın Koalisyonunun kurucu üyelerinden Avila Kilmurray, bu sorumuzu şöyle cevaplıyor:
“Kriz çıktığında, süreçte bomba patladığında, bizim ilk reaksiyonumuz insanlarla gidip konuşmak oldu. Gidip konuşuyorduk, bu bomba neden patladı? Kimler gidişatın neresinden memnun değil? Genellikle bombalar patladığında herkesin tepkisi kınamak oluyor. Kınayan koroya katılmanın anlamı yok, gidip soruyorduk ne oldu da barış süreci sonlandı. Zaten dostlarınızla yürütmezsiniz barış sürecini.
Britanya hükümeti barış anlaşması için silahların bırakılmasını şart koştu sandı bazı gruplar, IRA güvensiz hissetti ve bombalı saldırı oldu. Gidip taraflara soruyoruz bu bir intikam saldırısı mıydı, bazen de intikam saldırıları da oluyor, kısa yoldan kestirmelere varmamak gerekiyor. Mümkün olduğunca fazla konuşmak ve iletişim kanalların açık tutmak gerekiyor. Böyle dönemlerde en önemli şey gidip konuşmak ve neden olduğunu anlamaktır.”
Seyahatimizin 2. günü İrlanda’da barış sürecinin ardından ilk kabinenin toplandığı ve Gerry Adams ile uzun yıllar gizli görüşmelerin yapıldığı Ballymascanlon Otelinde bir araya geldiğimiz İrlanda Dışişleri eski Bakanı Dermont Ahern de böylesi kriz dönmelerini aşmanın tek yolu olarak diyalogu gösteriyor:
“Bizde de bombalama olayları ardından bunu yapanlarla konuşmamak eğilimi ortaya çıkmıştı ama aslında konuşmak gerekiyor, iletişimi kesmemelisiniz, her zaman içlerinde konuşabilecek insanlar bulmanız gerekir. Biz diyalog için her fırsatı kullanmaya çalıştık. Diyalogun yokluğu, şiddet isteyenleri yüreklendirir. Barış risk almayı gerektirir.”
Kuzey İrlanda barış sürecinden öğrenecek çok şey var, bunları daha detaylı bir şekilde yazacağım. Ancak sanırım öğrendiğimiz en önemli ders şu oldu: Her ne olursa olsun, ne kadar kötü olursa olsun, sorunları aşmak istiyorsak, tek yol var, DİYALOG!
Nurcan Baysal
*As published in T24 on 06.04.2016