Kategoriler
ahvalnews Yazılar

Ayşe Nenemden bugüne, 100 yıldır değişen bir şey yok

Ayşe Nenemi bundan dört yıl önce 102 yaşında kaybettik. Nenem bana sık sık 100 yıl öncesini anlatırdı. Ermeni komşularından başlar, demir küreklerle vurula vurula nasıl katledildiklerini anlatır ve her anlattığında bir-iki damla gözyaşı eşliğinde onlar için ağıt yakardı.

Nenem şarkılarla konuşmayı severdi. Bu şarkıların çoğu hüzünlü ağıtlardı. Şeyh Said isyanından sonra bölgedeki şeyhlerin bir kısmı köydeki evimizin arka bahçesindeki ağaçta asılmışlardı. Bir kısmı Şeyh olan dedemin akrabalarıydı. Nenem o gün asılan şeyhlere ömrü boyunca ağıt yaktı. “Elleri kınalıydı, daha yeni evlenmişti bir kısmı, kınaları kurumamıştı…” diye ağlar dururdu nenem. 

Nenem çocukken sık sık askerler geldiğinde dağa kaçtıklarını, askerler gidene kadar köylülerin dağdan inmediğini, bazen askerlerin aylarca köyde bastıkları evlerde kalıp yiyip içtiklerini, bu sürede dağda saklanan köylülerin çocuklarının bir kısmının açlık ve soğuktan öldüğünü anlatırdı. Neneme göre bu devlet zalimdi, zulmü 100 yıl boyunca devam etmişti. Uyuyamazdı nenem, “zalim uykumuzu bizden aldı” derdi. 

Nenemin en üzüldüğü noktalardan biri de zalimin dilini almış olmamızdı. Nenemin yüzyıl boyunca kaçtığı, henüz bebekken dağlarda saklandığı zalimin dilini almıştık. Neneme göre biz “pis olmuştuk, Tırk (Türk) olmuştuk, zalim olmuştuk”.

Çocukken bazen nenemin ne demek istediğini anlamazdım. Sonra zalimin zulmünü bol bol gördüm büyüdüğüm Şehitlik Mahallesi’nde. Zalim arkadaşlarımızı aldı elimizden, akrabalarımızı aldı, komşumuz Vedat Abi’yi (Vedat Aydın) aldı, nicelerini aldı. Zalim sadece dilimizi değil, ömürlerimizi çaldı. Geride kalan bizleri, bu hayatta yaşamanın utancıyla bıraktı.

90’ların o karanlık yıllarında, şiddetin yoğun olduğu mahallemde neredeyse her gün birinin öldürüldüğü yıllarda, beni zalimden çok her seferinde zalimi coşkuyla alkışlayanlar şaşırtırdı. Zalimliğin böylesine alkışlanması beni bir çocuk olarak bile çok ürkütürdü. “Neden?” diye sorardım çocuk aklımla. Hayat benim için basitti, iyiler ve kötüler -gerçi bugün de bu ayrıma gönülden inanırım- Bizlere yapılan kötülük, zulüm neden görülmüyordu? 

Aradan yıllar geçti. Ne zalim değişti, ne de alkışlayanlar. Hatta arttı zalime destek olanlar.  Şimdi yine zalim aynı oyunu oynuyor. Yüzyıldır yaptığı gibi.  

Zalim emir verdi yine, savaş tamtamları çaldı. Herkes “milli birlik ve bütünlükte” birleşti. Kaz Dağlarındaki çevre protestoları bile “milli birlik ve bütünlük için “ertelendi, iş örgütlenmelerinden tutun Türk-Yahudi toplumundan Ermeni Patrikliği’ne kadar herkes zalime desteğini açıkladı. Ana muhalefet sözüm ona “içi yana yana”  zalime, ölüme onay verdi. Sanatçısından, politikacısına herkes sıraya dizildi, Mehmetçiğe güç kuvvet diledi, hatta kimileri “mutlulukla dönmelerini” salık verdi. 

Savaş nedir bilmiyorlar, ölüm, ölmek ve öldürmek nedir bilmiyorlar. Bunlar kalpte nasıl bir yara açar bilmiyorlar. Acı, keder, yas nedir, gerçekten bilmiyorlar. İster kazanan ister kaybeden taraf ol, savaştan mutlulukla dönülemeyeceğini bile bilmiyorlar!

“Ah nene” demek istiyorum. “100 yıldır değişen hiçbir şey yok” diye haykırmak istiyorum. Diyarbakır Şehitlik Mahallesi’nde, Vedat Aydın’ın cenazesinde ölü bedenlerin önünde ağlayan çocuk, Dicle’nin köyünde 100 yıl önce dağlara saklanan çocuk, şimdi Rojava’da, Nusaybin’de ağlıyor nene! Kürtler yine uykusuz nene. Diyarbakır’dan İstanbul’a, Londra’ya, Brüksel’e, Amerika’ya, İran’a, Süleymaniye’ye… Kürtlerin başlarını koydukları yastıkta acı var nene, gözyaşı var, öfke var, yas var, yaşamanın utancı var. Zalim uykularımızı bizden aldı nene. 

Saadet Partisi Genel Başkanı Karamanoğlu ve daha birçok siyasetçinin “Allah yardımcımız olsun Barış Pınarı Harekâtı” tweetlerini görüyorum sosyal medyada. Yüzlerce belki binlerce insanın ölümünde, evsiz, yurtsuz kalmasında payınız olacak, Allah sizleri affetmesin! Allah100 yıldır bu çocuklara bunları yaşatanları affetmesin!

Nenem, Ayşe Teyfur’u, zalimin yine zulmünü gösterdiği günlerden birinde, Kobane eylemleri sırasında, Diyarbakır’da sokağa çıkma yasağının ilan edildiği gün, 8 Ekim 2014’te kaybettik. Zalim yine yapacağını yapmıştı, köye, cenazesine yetişemedik…

İyi ki bugünleri görmedin! 100 yıl geçti nene, bu ülkede değişen hiçbir şey yok!

 

© Ahval Türkçe

Bu makale yazarın görüşlerini yansıtır. Ahval’in yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.