16 yaşındaki Muharrem Aksem, Urfa’nın merkez Eyyübiye ilçesine bağlı Micit (Çalışkan) Mahallesi’nde yaşamaktadır. Çobanlık yapmaktadır Muharrem. 24 Mart günü de kardeşi ile birlikte hayvanları otlatırlar. Daha sonra hayvanları kardeşine bırakıp, “Ben eve gidiyorum” der. Eve dönmez. Saat 16:00’dan sonra ailesi Muharrem’i aramaya başlar. Akşam 22:00 civarında ölü bedeni bulunur. Vücudu yara içindedir, sağ eli yoktur.
Urfa’nın, Diyarbakır’ın, Mardin’in, Şırnak’ın, Hakkari’nin, Van’ın, Ağrı’nın köyleri, mezraları, mahalleleri öyle ülkenin diğer yerlerindeki köy ve mahallelere benzemez. Toprağın üstünde tanklar kol gezer, altında mayınlar. Çatışmalardan kalan savaş atıkları, patlamamış bombalar bile temizlenmemiştir bazı yerlerde. Bir çocuğun gelip onları oyuncak sanarak eline almasını beklerler patlamak için. Bazen de köylerin, sivil yerleşim alanlarının hemen yanı başı talim alanı yapılır pervasızca, ne de olsa hesap soran, sorabilen yoktur oralarda.
Muhammed’in köyü, mahallesi de bu pervasızlığın hüküm sürdüğü yerlerden biridir, Urfa’nın, Eyyübiye ilçesinin, Micit Mahallesi. Eyyübiye, merkeze bağlı bir ilçedir; öyle kırsal alan falan sayılmaz. İşte burası 2005’ten beri, sanki yakınında hiç kimsecikler yaşamıyormuş gibi Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğünce resmi atış ve eğitim yeri olarak kullanılıyormuş. Yani özel harekatçılar, polisler, burada silah eğitimi, belki de bomba eğitimi alıyorlarmış.
Mezopotamya Ajansından Emrullah Acar’ın haberine göre, Muharrem’in ön otopsi raporunda sağ elinin olmadığı, yüzünde ve vücudunda çok sayıda açık yara izi bulunduğu ve vücudundan 12 adet farklı boyutlarda metalik cisim çıkarıldığı belirtiliyor. Muharrem’in avukatı Hatice Akıllı Öz şöyle söylüyor haberin devamında:
“Urfa Valiliği bir açıklama yaptı ve 2005 yılından bu yana alanın eğitim alanı olduğunu söyledi. Ancak mahallede yaşayan insanlar son 2 yıldır atış talimi yapıldığını belirtiyor. Mahalle sakinleri atış talimi sırasında çok ağır silahların kullanıldığı bilgisini verdi. Bombaların kullanıldığı belirtiliyor… Atış talim alanı olarak kullanılan alan kesinlikle mevzuata aykırı. Oranın bir eğitim alanı olduğuna dair bir bilgilendirici tabela yok, koruyucu bir önlem yok. Halka alanın bir eğitim alanı olduğuna dair bir bilgi verilmemiş. Güvenlik önlemleri yok. Çok büyük ihmaller olduğu belli…”
Muharrem, bu atış alanının yakınında ölü bulunuyor. Muhtemelen mayın, patlamamış bomba ve çatışma atığının patlaması ile ölen diğer çocuklar gibi Muharrem de ya yerde bir cisim gördü, merak ederek eline aldı ve cisim patladı ya da yerdeki bir cisme bastı ve cisim patladı.
Deutsche Welle’ye konuşan Urfa İnsan Hakları Derneği yetkilileri, Muharrem’in ölü bedenini gören köylülerin vücudun parçalanmış olduğunu, bedeninde barut kokusu olduğunu, olay günü sabahtan akşama kadar silah sesleri duyulduğunu ve ağır silahların kullanıldığını beyan ettiklerini söylüyorlar.
Bundan sonra ne mi olacak? Kısaca söyleyeyim:
Türkiye’deki mayın, patlamamış mühimmat, patlamamış savaş atıklarından dolayı ölen ve yaralanan tüm diğer çocuklar gibi, Muharrem de unutulacak. Nasıl öldüğü, neden orada patlamamış bir cismin olduğu, bu cismin oraya nasıl geldiği sorgulanmayacak. Ailesi muhtemelen bir dava açacak, dava uzun yıllar devam edecek. Olur da aile kimilerinin “uzlaşma”, kimilerinin “anlaşma” ya da “kan parası” dediğini yapıp şikayetini geri çekmezse belki yıllar sonra ufak bir tazminat alacak.
Şimdi hikayeyi tersine çevirelim:
Kürtlerin, Türklerin, tüm halkların çocuklarının eşit ve özgür yaşadığı, eşit derecede korunduğu bir Türkiye’de doğmuş olsaydı Muharrem neler olacaktı düşünelim. Muharrem yaşayacaktı elbet. Eğer Muharrem Urfa’da bir Kürt çocuk olarak dünyaya gelmeseydi, kaderi farklı olacaktı elbet. Eğer devlet, Kürt vatandaşını huzurlu, güvenli, eşit haklara sahip bir yaşam sunmaya değer bulsaydı, sokaklarımız, köylerimiz, mahallelerimizde tanklar, panzerler gezmeyecekti. Toprağımızın altında ve üstünde mayınlar, patlamamış mühimmatlar, savaş atıkları olmayacaktı. Zırhlı araçlara, mayına, bombaya, her türlü silaha harcanan para, çocuklarımızın mutluluğu için harcanacaktı. Mahallelerimizde atış talimlerinin yapıldığı yerler değil, çocuk oyun alanları, parklar olacaktı. Çocuklarımız güvenle sokakta oynuyor olacaktı. Eğer devlet her yere iyi okullar yapsaydı Muharrem çoban olmayacaktı muhtemelen. Devlet, bizlerin hayatını değerli bulsaydı, 40 yıldır devam eden bu savaş olmayacaktı. Binlerce Muharrem yaşıyor olacaktı. Urfa yokluğun değil, zenginliğin, bolluğun memleketi olacaktı. Urfa’nın çocukları, Batıya çöp toplamaya, inşaatlarda çalışmaya, mevsimlik işçiliğe yollanmayacak; sıcak, güvenli evlerinde analarının babalarının yanında büyüyeceklerdi. Eğer…
Ama Muharrem, bir Kürt çocuk; bir çoban; hayatı gibi, ölümünün de bu ülkede kıymeti yok.
***published on www.mlsaturkey.com