“Bunca yılın sonunda adalet nedir sorusuna sağlıklı bir cevabım yok benim. Zira bu konuda her şey o kadar değişken, hercai ve umutsuz ki… Eh, insanın neresi ağrırsa canı orası. Adalet, uzun upuzun yargılanmamaktır; adalet, kanunların herkes için geçerli olmasıdır; adalet, haksız yere içerde olmamaktır; adalet, unutulmamaktır…”
Bu sözler 27 yıldır cezaevinde olan şair İlhan Çomak’a ait. İlhan Çomak’ın İletişim Yayınları’ndan henüz yeni çıkan kitabı Karınca Yuvasını Dağıtmamak, şairin çocukluğundan, onu şiir yazmaya götüren süreci, 27 yıllık adalet arayışını ve umudu anlatıyor. Su gibi akan kitaplardan, ama bitince acı bir tat bırakıyor.
İlhan Çomak’ın hikayesini birçoğumuz biliyoruz sanırım. 1994 yılında, 21 yaşındayken, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü’nde öğrenciyken gözaltına alınışı, yoğun işkence görmesi ve daha sonra işkenceyle düzenlenen tutanaklar esas alınarak yapılan düzmece yargılanması.
AİHM 2007 yılında aldığı kararla İlhan’ın adil yargılanmadığına ve yargılanmamın yenilenmesine hükmetmesine rağmen bu sonucu değiştirmedi. 27 yıl boyunca yargılama devam etti, 3 kez müebbet aldı:
“ ‘Nerden başlasam yine oraya geliyorum’ diyordu bir şiirinde ‘şiirin uç beyi’ İlhan Berk. Başladığım yerdeyim. Bu 27 yıllık zaman zarfında üçüncü kezdir müebbet hapis cezası alıyorum. Mahkemeler, hâkimler değişti ama hükme asla dokunmadılar! Dönüp dönüp müebbetler alıyorum!” (1)
İlhan dönüp dönüp müebbetler alırken cezaevinde hatırlamaya sarılıyor, unutmamaya sarılıyor ve bir de şiirlere sarılıyor. “Ne kaybetmişsem onu arıyorum şiirle” diyor. Yine kendi deyimiyle her anlamda ayakta kalmanın ustası oluyor.
27 yıldır cezaevinde olan Şair İlhan Çomak dışındaki İlhan’ı bu kitapla tanıdığımı söyleyebilirim. İlhan’la Bingöl’deki çocukluğuna gittim, o hiç küçülmeyen büyük odada İlhan, kardeşleri, yeğenleriyle oynadım. Kendi çocukluğumdan çok farklı olan o sevgi dolu, büyük evi, İlhan’ın nenesinin öpücüğünü hissetim yanı başımda. O evde ben de huzur doldum İlhan. Dağlara yürüdüm, Bozo’ya, Notirvan’a. O söğüt ağacına seninle tırmandım, gökkuşağının altından geçmeye çalıştım. Kendi çocukluğum düştü aklıma, tıpkı ablam gibi senin de sobaya yapışıp, kalçalarını yakıp, aylarca çıplak gezmek zorunda kalışına güldüm. Sonra devletle tanıştım!
“İlk çocukluğum okula başlamakla bitti, yani devletle karşılaşmamla. Ben, devleti görünce büyüdüm”. (2)
Sonra İlhan, kitabı okurken, en çok da durup durup son özgür gününü düşündüm. Tekrar düşündüm, tekrar. 26 Ağustos 2014 İstanbul’una gittim seninle. Güle eğlene uzun uzun yürüdüm İstiklal caddesinde. Sonra yorulup Gezi Parkında oturdum. Uzun uzun konuştuk, sonra şiddetli olmayan yağmur yağdı. Dolmabahçe Sarayının dış bahçe duvarına sığındık. Beşiktaş’tan vapura bindik, eve gittik. Gece saat 23:00’da kapı çaldı, polislerdi. O son özgür gün böyle bitti.
İlhan öylesine yalın bir dille anlatıyor ki sıkı sıkı sarıldığı tüm hatıralarını. Onunla çakılları topluyor, yeşilliklere sığınıyorum. Sonra cezaevi günleri geliyor, bitmek bilmeyen bir zaman:
“Zaman tüketilmek için vardır burada. Bu haliyle varlığın bir koşulu değil de bir nesne olarak belirir. Genel zaman pek çok durumda es geçilir. Aylara, yıllara, hatta “ömür boyu” gibi bir belirsizliğe dayanan ve sonuçta umut ile sessizliğin, daha çok da hayal kırkılığının hüküm sürdüğü başka bir döngü ve kavramlar dünyası yürürlükte olur. Zaman tüketilmek için vardır yaşamak için değil! Beklenen veya pek çok durumda olan budur.” (3)
İlhan bu zamanda şiirle yer tutmak istiyor:
Ben zamanda şiirle yer tutmak istiyorum. Şiir benim kimliğimin tek bileşeni değil ama diğerlerinin yanında en güzeli, sahip çıkmak istediğim en önemli yapı taşı aslında. Şiirin bu dar zamanlarda insanın kötülük bulaşmamış yüzü, gerçeklerle doğrudan ve dürüst bir tema kurmak için biricik 89 sağlam yolu olduğunu şaşırarak ama daha çok sevinerek teslim ediyorum.” (4)
Anıları ölüme karşı kullanıyor İlhan, hatırlayıp anlatmaya çalışıyor. Karalar bağlamıyor, kaderci de değil. Cezaevinde hayatı şiirle inşa ediyor. Fazla gelecek tahayyülü olmasa da, elbette özgürlüğü istiyor. Karınca yuvasını dağıtmayacak kadar ince ve iyi ruhlu çocuk İlhan, bu yaşamda ne kaybettiyse onu aramak istiyor.
Bugün ülkenin dört bir yanında karınca yuvaları çok rahat dağıtılıyor maalesef İlhan. Çıkmalısın, sadece kendin için değil, karınca yuvalarını da korumak için.
(1) İlhan Çomak, Karınca Yuvasını Dağıtmamak, İletişim Yayınları, Sf. 144
(2) Sf. 25
(3) Sf. 87
(4) Sf. 88