Adalet Bakanı Abdülhamit Gül 13 Kasım 2020’de şöyle bir açıklama yaptı:
“Aslolan tutuksuz yargılamadır, tutukluluk istisnadır. Seneler geçmiş, deliller toplanmış, yeri yurdu belli, kaçma şüphesi yok; hadi tutuklayalım olmaz.”
Bu açıklamadan yedi gün sonra Diyarbakır’da iyi bir hekim, dostumuz Şeyhmus Gökalp evinden gözaltına alındı ve 23 Kasım’da da tutuklandı. 2,5 aydır demir parmaklıklar arkasında. Hazırlanan iddianamede Şeyhmus Gökalp’in “terör örgütü üyeliğinden” 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapsi isteniyor.
İddianameye baktığımızda karşımıza yine Demokratik Toplum Kongresi (DTK) çıkıyor. Birçok Kürt siyasetçi, aktivist, sivil toplum mensubu DTK iddianamesinden dolayı cezaevine konulduğu için DTK meselesini biraz açmak istiyorum:
2007 yılında kurulan DTK toplantılarına AKP’nin birçok milletvekili, bakanı, cumhurbaşkanı ve başbakan danışmanları da katıldı. DTK devlet protokolünde ağırlandı, TBMM’de sunumlar yaptı. 6 Haziran 2014 tarihli DTK çalıştayına Efkan Ala, Mehdi Eker, Beşir Yılmaz, Yalçın Akdoğan, Ekrem Erden gibi birçok bakan ve AKP’li katılmış.
12 Ocak 2012’de Cemil Çiçek imzası ile DTK yeni anayasa çalışmalarına davet edilmiş ve bunun gibi birçok örnek var. Ancak barış sürecinin bitmesi ile birlikte DTK hızla krimanilize edildi ve Yargıtay 16. Ceza Dairesi, DTK’nin eski Eşbaşkanı Aysel Tuğluk hakkında verilen 10 yıllık hapis cezası kararında, DTK’yi “KCK ile özdeş” ve “KCK’nin dört ayaklı paradigmasının üçüncü ayağı” olarak değerlendirince, DTK üye ve delegelerine hızla cezalar yağmaya başladı, tabii AKP’li olanlar hariç.
Şeyhmus Gökalp’in iddianamesinin çoğunluğu DTK’nin “yasa dışı bir oluşum” olduğuna dair iddialara ayrılmış. Şeyhmus Bey’e DTK’ye ilişkin yöneltilen suçlamalar ise DTK’nin delege listesinde yer alması ve DTK’nin 26 Mart 2016’da ve 16 Eylül 2017’de yapılan iki ayrı kongresine katılması. Oysa Şeyhmus Bey o kongrelere katılmadığını ifade etti.
İddianamedeki bir diğer konu ise bir gizlik tanık, gerçi artık gizliliği kalmamış, ismi herkesçe bilinen, basında da oldukça yazılıp çizilen bir itirafçı. Cezaevindeki Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkanı Selçuk Mızraklı aleyhine de beyanlar veren Hicran Berna Ayverdi. Berna Ayverdi ifadesinde Veni Vidi Hastanesinde çalışırken Şeyhmus Gökalp’in örgüt mensuplarını tedavi ettiğini söylüyor. Oysa Şeyhmus Gökalp Veni Vidi Hastanesinde hiç çalışmamış.
Bu “sağlık çalışanı” Hicran Berna Ayverdi’yi tanıyalım bir de: Bu “sağlık çalışanı” her ne hikmetse yıllarca dağda kaldıktan sonra, Nusaybin’de hendeklere katılmış, yakalanmış ve müebbet hapis ile yargılanırken, birdenbire çıkıvermiş hapisten. Nusaybin davasından yargılanan diğer insanlar ise müebbet hapis aldılar. Berna Ayverdi hapisten çıkar çıkmaz da yüzlerce Kürt siyasetçi, aktivist, avukat… kim varsa artık torbasında hepsi üzerine “örgüt üyesidirler” diye ifade vermiş. Şu an tüm bu insanlara cezalar yağıyor.
Şeyhmus Gökalp iyi bir arkadaş, iyi bir eş, iyi bir baba, iyi bir hekim ve hepsinden önemlisi iyi bir insandır. Bizler onun iyi hekimliğinin, iyi dostluğunun, iyi insanlığının tanığıyız. Şimdi bu güzel adam için savcı 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapis istiyor. İlk duruşması 10 Şubat’ta görülecek. Orada yanında olacağız elbet. Ancak duruşmadan önce buradan Adalet Bakanına seslenmek istiyorum.
“Aslolan tutuksuz yargılamadır, tutukluluk istisnadır” sözünüzün arkasında durmanızı bekliyoruz. Sizin de dediğiniz gibi; “seneler geçmiş, deliller toplanmış, yeri yurdu belli, kaçma şüphesi yok” arkadaşımızın. Memleketini bırakıp gidecek en son insanlardan biridir Şeyhmus Gökalp. Serbest bırakılmalıdır.