Kategoriler
ahvalnews Yazılar

“Roboski davası adaletsizliğin çıkmaz sokağına sürüklendi”

Roboski’ye ilk 2014 yılının nisan ayında gitmiştim. Ortasu köyünden geçip Gülyazı köyünde, Roboski Derneği’nin önünde buluşmuştuk Dernek Başkanı Veli Encü ve Roboski anneleri ile.

Derneğin camında Roboski katliamına ilişkin poster ve resimler asılıydı. “Roboski İçin Adalet, Yeryüzü İçin Barış” yazıyordu.

Dernek büyükçe, tek odalı bir yerdi.  Roboski katliamından önce köy kahvesiymiş, ölen gençler burada dinlenirmiş.  Derneğin içindeki duvarda katliamda öldürülenlerin fotoğrafları asılıydı. Dernekte anneler ile görüşmeden sonra aileler ile birlikte mezarlığa geçmiştik. Yüksek mezarlıktan askeri noktaların hepsi görünüyordu.

Askeri noktalar da tüm Roboski’yi görüyordu. Veli, “Bak Nurcan Hanım, her evden gideni görmekteler, burada kimsenin kimseyi yanlışlıkla öldürmesi söz konusu değil” demişti.

Aradan yıllar geçti, Roboski davası bir arpa boyu ilerlemediği gibi, bu yıl AİHM Roboski katliamına ilişkin başvuruyu, avukatların belgeleri iki gün geç yolladığı gerekçesi ile kabul etmedi.

Travma yaşayan Roboskili aileleri ve çocukları desteklemek için kurulan dernek ise 2017’de çıkarılan bir KHK ile kapatıldı ve dernekteki masa, sandalye, bilgisayarlara el konuldu. Roboskili aileler üzerindeki baskılar ise her geçen gün arttı, sık sık gözaltına alındılar. Yarınki 7. yıl anması öncesi Veli’yi arıyorum:

“Yarınki anmayı engellemek için askerlerin köyün içinde arabaları aradıklarını ve mezarlığın girişini ve güzergâhını kapattıklarını” söyleyerek söze giriyor.

“İnsanlar evlerinden çıkamıyorlar. Zırhlı araçlarla kontrol noktaları oluşturulmuş durumda.” Veli Roboski dosyasının AİHM’den dönmesi konusunda oldukça öfkeli ve üzgün:

“Roboski dosyası tam olarak ‘ölü insanı diriltmek’ gibi bir mesele artık. AİHM kararı bizim elimizi kolumuzu bağladı artık.  Yedi yıldır büyük bir adalet mücadelesi içindeyiz ama bu karar canımızı çok yaktı. 19’u çocuk 34 kişinin katledilmesinden bahsediyoruz. AİHM de Türkiye mahkemeleri gibi bu katliama sesiz kalmış oldu. Bu karar yaramıza tuz bastı. AİHM’e kızdığımız kadar vekâlet verdiğimiz hukukçulara da kızıyoruz.  Onlar da AİHM’e altın tepside mazeret sundular.

Daha dikkatli ve hassas olmaları gerekirdi. Büyük ihmalkârlıktı yapılan. Merak ediyorum bu avukatların Roboski davasından daha önemli ne işi vardı da bu ihmalkârlığı yaptılar? Bir de AİHM kararından sonra Şırnak baro başkanı ve yönetimi bizimle hiçbir şekilde iletişime geçme çabası içinde olmadı. Bu olaydan sonra dosyayı onlardan alıp Kerem Hocaya (Kerem Altıparmak) verdik diye, bize karşı tepkili durdular. Abim Ferhat Encü’nün hiçbir mahkemesine Şırnak Barosu adına katılım sağlamadılar.

Açık ihmalleri var Roboski dosyasında. Biz 17 Ağustos’ta Şırnak Baro başkanı ve yönetimi adına bir şikâyet dilekçesi verdik baroya, ona bile cevap gelmedi. Kısacası Roboski davası adaletsizliğin çıkmaz sokağına sürüklendi.

Yarın katliamın yedinci yılına gireceğiz. Roboski Katliamı 90’larda işlenen katliamlardan farklıdır, çünkü açık ve aleni bir şekilde işlenmiştir. Her dakikası, her saniyesi devletin kayıtlarında yer alan bir katliamdır. O nedenle hukukçular bu katliamın takibini rahatlıkla sürdürebilirlerdi.  90’larda Şırnak Koçağılı köyünde 38 kişi katledilmişti, Tahir Elçi’nin ısrarlı takibi, emekleri sonucu neredeyse 20 yıl sonra cezalandırıldılar.

Bugün imkânlar çok daha fazlaydı, çünkü Roboski aleni bir katliamdı. Bomba emrini kim verdi, kim bombaladı, her şey kayıtlarda mevcut. Roboski katliamı, faili belli olan bir katliamdır.”

Katliamdan sonra Roboskili aileler birçok baskıya maruz kaldılar. Veli bu baskılara da değiniyor:

“Biz sadece yakınlarımızı kaybetmedik, katliamdan sonra yoğun baskılara da maruz kaldık. Hakkımızda açılan onlarca dava var. 34 insan katledildi, ülkeyi yönetenler TSK’ya teşekkür ettiler, bize figüran dediler, terörist dediler, sürekli hakaret ettiler. Taziyenin ikinci gününde bizim de tasvip etmediğimiz üzücü bir olay yaşanmıştı.  Dönemin Uludere Kaymakamı taziye sırasında tokatlanmış ve taş atılmıştı. Devlet 34 insanın katliamını görmeyip, kaymakama taş atanların peşine düştü. Katliamda birinci derece yakınını kaybedenler, katliamdan bir hafta sonra cezaevine girdiler, kimi üç ay, kimi sekiz ay yattı.

Roboski’nin 500. gününde katliam alanına karanfil bırakanlar yargılandılar, ceza verildi; ama o alana bomba bırakanlar hukuk eliyle aklandı.  Daha geçtiğimiz hafta karanfil bırakan insanlar yine hâkim karşısındaydılar. Karanfil bırakandan hesap soruyorsunuz da, neden bomba bırakandan hesap sormuyorsunuz? Roboski aileleri olarak üzerimizdeki adaletsizlik çığ gibi büyüyor ama feryadımız Roboski dışına çıkmıyor.”

Son olarak Veli’ye kamuoyundan beklentilerini soruyorum:

“Bu katliamla ilgili tüm hukukçulara sesleniyoruz. Yargı sürecinin yeniden şeffaf bir şekilde başlaması için bir çalışma yapmak gerekiyor. AKP hükümetine de sesleniyoruz. Bizler mazlum olmayı seçmedik ama siz bize yönelik uygulamalarınız ile zalim olmayı seçiyorsunuz.

Roboski katliamı gerçeğinden asla kaçamayacaksınız. Roboski, hata ya da kaza olarak kabul edilecek bir şey değildir.  Hakikatin bedeli neyse bir gün mutlaka ödenecek.”