Kategoriler
ahvalnews Yazılar

73. Fermanın beşinci yılında Şengal: Ölü bir toprağa dönüşür mü?

Bundan beş yıl önce, 3 Ağustos 2014 günü Şengal halkı, yüzbinlerce Ezidi korkunç bir güne uyandılar. IŞİD’in saldırıları sonucu 300 binden fazla Ezidi yerinden yurdundan oldu, 5 bin’den fazla Ezidi katledildi, binlerce Ezidi kadın ve çocuk köleleştirildi ve köle pazarlarında satıldı. Ezidilerin ‘73. Ferman’ adını verdikleri bu vahşet, bu soykırım esnasında IŞİD’in Ezidilere karşı işlediği korkunç suçlar genel olarak biliniyor: Katletme, köleleştirme, her türlü işkence, tecavüz, insan satışı, bir topluluğu yok etme…

Ancak IŞİD’in işlediği başka suçlar ise yeterince bilinmiyor. Uluslararası Af Örgütünün (UAÖ) Aralık 2018 tarihinde yayınladığı “Ölü Topraklar: İslam Devleti Irak’taki Tarım Arazilerine Kasten Zarar Verdi” başlıklı rapor 1 işte bu pek bilinmeyen savaş suçlarına işaret ediyor. Rapor, IŞİD’in Ezidilerin yurdu Şengal’de bağları yaktığını, besi hayvanlarıyla tarım makinelerini yağmaladığını ve tarım alanlarına mayın döşediğini ayrıntılarıyla ortaya koyuyor.

Tarım Ezidi halkının en önemli geçim kaynaklarından biri. Şengal şehri, Şengal dağının güneyindedir, şehir bir ovada kurulmuştur ve ova susuzdur. Güneyde Solak Suyu oldukça az miktarda akmaktadır. Şengal’de yaşayanlar bu nedenle su ihtiyaçlarını kuyulardan karşılıyorlardı. 73. Ferman öncesi Ezidiler nasıl yaşardı, neyle uğraşırlardı, nasıl tarım yaparlardı, bunların detayları için “Ezidiler 73. Ferman Katliam ve Kurtuluş” kitabıma bakabilirsiniz. Ancak kısaca şunu söyleyebilirim ki tarım ve dolayısıyla su Ezidiler için, Şengal için yaşamsaldır.

Bunu iyi bilen IŞİD, Şengal’de tarım bölgelerine kasıtlı olarak zarar veriyor ki Ezidiler yurtlarına dönemesin. Neler mi yapıyor IŞİD, Af Örgütü’nün raporundan birkaç örnek vereyim:

“Kuyuların içine moloz, yağ ve diğer nesneler attı ve su pompalarını, kabloları, jeneratörleri ve trafoları çaldı veya bunlara zarar verdi.

Bağları yaktı veya kesti, önemli elektrik hatlarını ise devirdi ve çaldı.

Tarım alanlarına mayın döşedi.”

Nitekim UAÖ’nün araştırmayı yaparken görüştüğü, daha önce Şengal Dağı’nın güneyindeki küçük bir köyde çiftçilik yapan 40 yaşlarındaki Hadi, çiftliğine geri döndüğünde gördüklerini şöyle anlatıyor:

“Tek kelimeyle yıkımdı. 220 metre derinliğinde bir kuyum, jeneratörüm ve borularla sulama sistemim vardı. [İD] kuyuma moloz dökmüş, ağzına kadar doldurmuş. Ağaçlarım kesilmiş, [testere] izlerini gördüm. Pompadan borulara kadar bütün sulama sistemim çalınmış. Bunları ‘Geri dönecek hiçbir şeyiniz yok; bu yüzden, hayatta kalırsanız geri dönmeyi düşünmeyin bile’ mesajını vermek için yaptılar.”

Su, Ortadoğu’daki en büyük silahlardan biri. IŞİD bu nedenle Şengal’deki su kuyularının hemen hepsini yok etti.  Sadece Şengal değil, Suriye’de ve geçtiği her yerde suya, su kuyularına, borularına zarar verdi. Çünkü biliyordu, Ortadoğu koşullarında suyu ele geçiren hayatı ele geçiriyor; suyu yok eden hayatı yok ediyor. IŞİD, bazen de Felluce Barajı saldırısında olduğu gibi, kendisine karşı savaşanlar için suyu fiziki bir silah olarak da kullandı.

Hem Irak hem Suriye’de su IŞİD’in savaş taktiğinin bir parçasıydı. Bazen suyu kullanılamaz hale getirerek, kirleterek tarımı ve yaşamı öldürdü, bazen de çok fazla su kullanarak mahsulleri öldürdü. Suyun kontrolünü ele geçirerek, aslında saldırdığı bölgelerde hâkimiyetini ve meşruiyetini de sağladı.  Örneğin Musul’da su kaynaklarını ve barajları ele geçirip, suyu dağıttığı için ilk etapta bölgede yaşayanlar tarafından “özgürleştiren güçler” olarak görülmüşlerdi.

Bugün Şengal’de tarımsal üretim neredeyse durmuş durumda.  Bu Ezidiler için Şengal’de yaşamın bitmesi demek. UAÖ raporuna göre şuan için IŞİD öncesi nüfusun yarısı dönmüş, diğer yarının dönmesi için tarımsal koşullar çok önemli. Ancak IŞİD uzun vadeli bir tarımsal tahribat yaratmış durumda. Tohum yok, su yok, hayvan yok, peki Ezidiler yaşamı tekrar nasıl kuracaklar?

UAÖ bu nedenle Şengal ve IŞİD’in geçtiği, tahrip ettiği alanlardaki çiftçilere, tarımla uğraşanlara destek verilmesi, kırsal kalkınma programları geliştirilmesi için Irak hükümeti ve uluslararası örgütlere de çağrı yapıyor.  Raporda şunlar tavsiye ediliyor:

“Irak hükümeti bireylere destek olmalı ve bu kişilerin suya, gıdaya ve işe erişimi için destek vermelidir. Özellikle yeterli gıda üretimi için yeterli suya erişim sağlanmalıdır.

Sadece evine ve çiftliğine dönemeyenler değil, dönüp de çiftçilik yapamayanlara da destek sağlanmalıdır.

Irak 2018’de bir restorasyon planı kabul etmişti. Bu planda ziraat ve tarımın önümüzdeki beş yılda iyileştirilmesi için gereken bütçe hesaplanmıştı. Hükümet derhal bu bütçeyi oluşturmalı ve kırsal kesimin yaşadığı zararlar onarılarak, tarım altyapısı onarılmalı ve iyileştirilmelidir.

Tarım alanları halen IŞİD’den geri alındığı durumda. Bir iyileşme yaşanmadı. Iraklı çiftçilerin yaşam kaynaklarını oluşturmak ve yeniden tarıma başlamak için derhal desteğe ihtiyacı var.

Yıkıntılar onarılmadıkça ve tarıma destek sağlanmadıkça, yüz binlerce insan evine dönemeyecek ve çok daha fakirleşecek. Bu durum Irak’taki onarma sürecinin sürdürebilirliği için de kilittir.

Zarar gören ve yerinden edilenlere yeterli koruma sağlanmalı.

Savaş suçu işleyenlerden uluslararası insancıl hukuk gereği hesap sorulmalı.”

Rapordan anladığımız kadarıyla Dünya Bankası ve diğer ekonomi kurumları, petrol zengini Irak’ın kayıplarını onaracak kaynakları bulunduğunu söylüyor. Buna rağmen savaş sonrası kırsal onarım süreci yeni başladı denebilir. Af Örgütü’nün araştırma yaparken görüştüğü çiftçi ve köylülerden hiçbiri devletten yardım almamış. UAÖ, Kasım 2018’de ilgili bakanlıklara kırsal restorasyon için bir yazı yazıyor ama henüz bir cevap alınmış değil.

Eğer bu destekler verilmezse, tarım imkânı, hayatlarını devam ettirebilme imkânı olmazsa, yüzbinlerce Ezidi yurtlarına dönemeyecekler. Şengal ve IŞİD’in geçtiği diğer yerler ölü topraklara dönüşme tehlikesi ile karşı karşıya kalacak. IŞİD binlerce insanı katletti, köleleştirdi, en canice suçlar işlendi, soykırım yaptı. Buraların ölü topraklar haline gelmesi, Ezidilerin anayurtlarına dönememesi demek, bir anlamda bu canilerin amaçlarına ulaşması demek. İşte bu nedenle tüm dünyaya iş düşüyor.

Bu yazıyı yazarken Laleş’i hatırladım, IŞİD’den kurtarılan kadınlarla birlikte gecelediğimiz Aralık 2015’in Baadre’sini hatırladım. Gündüz hayatı normalleştirmeye çalışıyorduk, 37 kez satılan İlwin için, IŞİD’den kurtarılan, aileleri gözlerinin önünde katledilmiş Alawi için, bir plastik şişenin kapağındaki bir damla suyla çocuklarını Şengal Dağı’nda hayatta tutabilmiş Seyfo için, sürekli resmimi yapan küçük Wahat için… Geceler ise bir gün bu zulüm bitecek mi, bir gün Ezidiler tekrar Şengal’e dönebilecek mi tartışmasıyla geçerdi. Şengal’e dönüp IŞİD’e karşı savaşmaya karar verdiği için, bugün yaşayıp yaşamadığını bilmediğim, genç Ezidi kadın Pari, “Şengal güzeldir” demişti bir gece bana. “Tüm dünya yıkılsa bile Şengal hep olacak”.[2] 

Umarım yaşıyorsundur Pari. Pari için, bu soykırımda katledilenler için, IŞİD’e karşı mücadelede yitirdiğimiz insanlar için ve tüm Ezidi halkı için,  Şengal ölü bir toprağa dönüşmemeli, yaşamalı…

© Ahval Türkçe

Bu makale yazarın görüşlerini yansıtır. Ahval’in yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.


[1]https://www.amnesty.org.tr/icerik/irak-islam-devletinden-kalan-yikim-ezidilerin-tarim-yapma-imkanini-buyuk-olcude-yok-etti

[2] Pari ile görüşmenin detayları için,bkz: Nurcan Baysal; Ezidiler 73. Ferman Katliam ve Kurtluş, İletişim yayınları, 2016, sf.255.