3 ağustos 2014’te IŞİD’in Şengal’e saldırması sonucu yüz binlerce Ezidi evlerini yuvalarını terk etmek zorunda kaldılar. On binlerce Ezidi sınırı geçerek Türkiye’ye geldi. Bu Ezidiler için Bölgedeki belediyeler olağanüstü bir çaba ile kamplar kurdular. Silopi’den, Şırnak’a, Diyarbakır’a, Batman’a, Siirt’e kadar geniş bir alanda bu kamplar kuruldu. Zor bir dönemdi. Kampları oturtmak hiç de kolay olmadı. Belediyelerin, sivil toplum örgütlerinin, gönüllülerin çabasıyla kamplarda okullar kuruldu, sosyal faaliyetler başladı, kadınlar için üretim atölyeleri oluşturuldu, sağlık merkezleri kuruldu, psikolojik destek verildi, kamplarda kadın merkezleri oluşturuldu. O dönem bu kamplarda çalışan gönüllülerden biri olarak süreci yakından takip edebildim.
Kampların yönetimi ise belediyeler ve kamplarda kalan Ezidilerden oluşan kamp meclislerine verildi. Bu meclisleri kurmak başlı başına bir mücadeleydi. Bu mücadelenin detaylarını İletişim Yayınevinden geçen yıl çıkan “Ezidiler:73. Ferman” isimli kitabımda uzun uzadıya anlattım. Ortadoğu’daki çoğu toplum gibi erkek egemen bir toplumsal yapıya sahip Ezidiler ile Kürt hareketinin kadın-erkek eşitliği söyleminin buluşması kolay olmadı. Zamanla birçok sorun aşıldı. Ezidi kadınlar kamp meclislerine girdi, üretim atölyelerinde çalışmaya başladı, hatta kimi kamplarda yönetici, eğitmen olarak çalışmaya başladılar.
Gelişlerinden yaklaşık 1- 1,5 yıl sonra Ezidilerin büyük çoğunluğu Türkiye’den ayrıldılar. Az bir kısmı Almanya’ya mülteci olarak gitti. Büyük bir kısmı ise Güney Kürdistan ve Rojava’daki kamplara döndü. Bir kısmı Şengal’e geri döndü. Sadece Diyarbakır’da bulunan Belediyeye ait Fidanlık Kampı kaldı.
Diyarbakır’da belediyelere kayyum atandıktan sonra, yeni yılın ilk günlerinde bu kamp boşaltılarak kampta kalan 1200 civarında Ezidi Midyat’ta bulunan AFAD kampına zorla gönderildiler. Ezidiler bu kampa gitmek istemiyorlardı. Ancak başka bir seçenek tanınmadı. O gün kamptan gözyaşı ile çıkan birçok Ezidi kamptan atılmalarını, Şengal’den kaçtıkları güne benzetmişlerdi.
Ocak ayından bu yana 3 ay geçti. O gün bugündür Midyat kampına zorla gönderilen Ezidilerden kimse haber alamıyor. Midyat kampına ne sivil toplum örgütleri, ne de yıllardır Ezidi kamplarında çalışan gönüllüler alınmıyor. Ezidi Vakıfları bile bu kampta neler yaşandığını bilmediklerini, çünkü kampa giremediklerini söylüyorlar. Görüştüğüm Ezidi Kültür Vakfı’nın başkanı Azad Barış “Maalesef kampta kalan Ezidilere ilişkin bizim de bilgimiz yok. Arada bir telefonla ulaştığımız Ezidiler oluyor, onlar da tam bir izolasyon içinde olduklarından bahsediyorlar” diyor.
Uzun yıllardır kamplarda çalışmış bir aktivist, AFAD kampına giden Ezidilerle arada bir telefonlaşabildiğini, görüştüğü herkesin kampı bir hapishaneye benzettiğini söylüyor. Sivil toplum ve gönüllüler kampa giremiyor, Ezidiler kamptan çıkamıyor. Eğer AFAD kampında her şey yolunda ise, neden Ezidileri, yakınlarını ve sivil toplumu rahatlatmak için kampın içi kamuoyuna gösterilmiyor?
Belli ki Ezidiler unutulsun isteniyor. Kaderlerine terk edilsinler isteniyor.
AFAD kampında iletişime geçebildiğimiz bir Ezidi ise şöyle söylüyor:
“Bize üzülmeyin, biz öğrendik böyle yaşamayı, Kürtler olarak bu ülkede kendiniz için korkun”.
Kamptaki durum buyken, dışarıda da daha iyi değildi Ezidiler için. Sosyal medyada referandum gecesi Viranşehir’e bağlı Zewra köyünde yerle bir edilen Ezidilere ait mezarlıkların görüntüsü geçiyordu. Ezidilere karşı başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, siyasilerin her fırsatta kullanmaktan çekinmedikleri ötekileştirici, ayrımcı, yıkıcı dil sonuçlarını gösteriyordu.
Dün Ezidilerin yeni yıl bayramı olan Çarşema Sor (Kızıl Çarşamba) idi. Binlerce Ezidi kutsal mekânları Laleş’e doğru yürüyerek Çarşema Sor’u kutladılar, halen IŞİD’in elinde bulunan binlerce Ezidi kadın ve çocuğun kurtulması için dua ettiler.
Güneşin ve sözün çocukları, bayramınız kutlu olsun! Çarşema Sor pîroz be! Bundan sonraki bayramlarınızı vatanınızda, yuvanızda, sevdiklerinizle geçirmenizi diliyorum. Taus-i Melek ji we razi be!
Nurcan Baysal
*As published in T24 on 21.04.2017