Kategoriler
Yazılar

Sur kimler için yükseliyor?

Sur kimler için yükseliyor?
Diyarbakır’da güzel bir bahar günü.

Aylardır Sur Melikahmet caddesinde hummalı bir çalışma devam ediyor. Geçen kış Sur’un ana Gazi caddesi üzerindeki dükkanlar ince bazalt kaplama, beyaz boya ve üst kısımları ahşap olacak şekilde kaplandı.

Ondan sonra sıra güzelim Çarşîya Şewitî’ye (Yanık Çarşı) geldi. Yüzlerce yıllık, rengarenk Çarşîya Şewitî kısa zamanda ruhsuz bir çarşıya dönüştürüldü.

Çarşının içerisinde bu ruhsuz “yenileme”ye karşı esnaflar arasında ciddi çatışmalar çıktı.

Küçük bir grup esnaf bu “yenileme”ye karşı direnebildi.

Geçen gün görüştüğüm bu esnaftan biri şöyle diyordu:

“Nurcan Abla, çarşının tüm ruhunu yok ettiler. Bu çarşı rengârenk hali, o karmaşası ile güzeldi, şimdi ruhsuz bir yer haline döndü. Birkaç kişi kaldık ısrarla karşı gelen, ama bize de gelecekler, buraları da bildikleri gibi garip ruhsuz bir yere dönüştürecekler”.

Çarşîya Şewitî’den çıkıp Alipaşa’ya doğru yürüyorum.

Şarkılara konu olan Alipaşa artık koca bir düzlük. Sadece 6 ay içerisinde binlerce yıllık bir mahalleyi yok ettiler. Son kalan aile de geçen ay evi zorla yıkılarak çıkartıldı.

Yıkıntılar arasında sağa sola dizilmiş tarihi eserleri görüyorum. Çeşmeler, kapılar ve yıkılan tarihi evlerden çıkan farklı malzemeler satılmak üzere konulmuşlar duvar diplerine.

“Satılık tarih” diye düşünüyorum. İçim sızlıyor. Yıkıntıların arasında bir grup çocuk evcilik oynuyor.

Kayyumlar atanalıberi şehrin her tarafında bez dövizler ve pankartlar yükseliyor.

“Sur yükseliyor”, “Tek derdimiz Diyarbakır”, “Sur tarihi ile yeniden buluşuyor”, “Yeni Sur hayırlı olsun” Her şey Diyarbakır için”, “İsteyince oluyor”, “Diyarbakır’a hizmet etmekten onur duyuyoruz”, “Daha güzel bir Diyarbakır için çalışmalarımız devam ediyor”, “İşimiz gücümüz Diyarbakır”… gibi bez döviz ve pankartları her 10 metrede bir görmek mümkün.

Bu bez döviz ve pankartlara çoğu zaman Türk bayrakları eşlik ediyor. Bir de kayyumların kayyumlara teşekkür ettiği bez dövizler mevcut. Hemen Dört Ayaklı Minarenin önünde yükselen koca bez döviz bunlardan biri.

Şu yazıyor: “Caddemizin altyapısını yenileyen Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine teşekkür ederiz – Bilal Özkan/ Sur Belediye Başkanı”. Şehir kayyımların koca bir reklam alanına dönmüş durumda.

Melikahmet caddesine dönüyorum tekrar. Caddedeki hummalı çalışma aylardır gece gündüz devam ediyor. Cadde yeniden yapıldı, üzerine de bu yeni havasına uygun şık aydınlatmalar yerleştirilmiş durumda.

Eski renklilik yerini şık, ruhsuz bir düzlüğe bırakmış. Şehrin kalbi, tarihi Suriçi artık tarih kokmuyor. Hummalı çalışmanın ana nedeni ise yakında Diyarbakır’ı ziyaret edecek olan Cumhurbaşkanı Erdoğan.

Tüm bu hazırlıklar şehri Cumhurbaşkanına yetiştirmek için.

Ana caddelerdeki bu inşaat kargaşası ve kalabalık, caddenin solundan içlere doğru girdikçe bir sessizliğe bürünüyor. Sadece 100-200 metre içlere doğru gidince güvenlik bariyerleri sizi karşılıyor.

Sokağa çıkma yasağı 6 mahallede hala devam ediyor.

Düşünüyorum kaçıncı gün diye. 823. gün! Neredeyse 2.5 yıl olacak! 2.5 yıldır memleketimde bir yasak anlamsız yere devam ediyor! 2.5 yıldır insanlar mahallelerine giremiyor! 2.5 yıldır yasaklı alanda yapılan çalışmalar bu memleketin insanından gizleniyor!

2,5 yıl öncesini düşünüyorum. Hatırlayamamaktan korkuyorum. Ya bir gün yasak kalktığında çocukken koşturduğum mahalleleri hatırlayamazsam.

Ya da zihnim bana oyun mu oynuyor, acaba hep mi vardı bu yasak, yasak ve yıkıntıda içinde mi doğduk acaba?

Bariyerlerin önünde duruyorum. Bariyerlerin arasındaki boşluklardan yasaklı alandaki inşaat çalışmalarını görmeye çalışıyorum. Benimle birlikte yıkılan mahallesine bakan başka gözler de var. Burada ne yapıldığını, bu inşaatları kimin yaptığını, planlanan projeyi koca bir kentin sakinleri bilmiyor. Bu anlamsız yasak neden devam ediyor doğrusu bir cevap bulamıyorum.

Aslında tek ben değil, tüm şehir bu sorunun cevabını arıyor.

Basında Dört Ayaklı Minarenin açıldığına dair haberler geçiyor. Minareye doğru ilerliyorum. En son 1 Aralık 2015 tarihinde, yasaktan 1 gün önce geçmiştim oradan. Tahir Abinin kanı hala yerdeydi. Etrafına küçük bir çizgi çizmişlerdi. 823 gündür yasaklı olan Dört Ayaklı Minare açılmış gerçekten.

Biliyorum artık bu minareye ona hiçbir zaman tam bakamayacağım, eskiden çocuklarımla ayaklarında oynardık, resim çekerdik, biliyorum artık bunları yapamayacağım, biliyorum artık ona dokunamayacağım…

Minarenin farklı yerlerine Türk bayrakları asılmış.


Minarenin yanından arkasına doğru ilerliyorum. Sadece birkaç metre ilerliyorum ki yasak yine başlıyor. Şirin görünsün diye bu sefer bariyer yerine üzerinde “T.C. Sur Belediyesi- Sur Tarihi ile yeniden buluşuyor” yazılı resimli plakalar ile kapatılmış yasaklı alana giriş. Koca 2,5 yılda birkaç metre açılmış yasaklı alan.

Karşımda kocaman bir bez döviz var:

“Sur yükseliyor” yazıyor.

Sur’un Diyarbakırlılar için yükselmediği çok açık, acaba Sur kimler için yükseliyor?