Sisi kod adlı terörist
2016’nın Nisan başıydı. Devletin ajansı AA büyük bir haber geçmişti. Haberde “Sisi kod adlı teröristin sağ ele geçirildiği” yazıyordu. Yandaş medya da büyük puntolarla vermişti haberi.
7 Nisan’da 77 yaşındaki Sisi kod adlı terörist “örgüt üyeliği” iddiası ile tutuklandı. 3 ay sonra, 23 Haziran 2016’da sağlık sorunları nedeniyle tahliye edildi. Ancak 10 ay sonra görülen duruşmada, “Örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçlaması ile 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı. 8 Nisan 2017’de cezasının infazının onaylanmasının ardından aynı suçlamadan yargılanan oğlu Zafer Bingöl ile birlikte, tekrar tutuklanarak Muş E Tipi Kapalı Cezaevine götürüldü.
İsmi Sisê Bingöl, 78 yaşında. Muş’un Varto ilçesine bağlı Badan (Teknedüzü) köyünden. Hayatı yoksulluk ve acıyla geçti. Yaşamı boyunca Badan köyünden hiç çıkmadı. Varto depreminde iki çocuğunu, yoksulluk nedeniyle bir çocuğunu ve daha sonra PKK’ye katılan 2 oğlunu yitirdi. Çocuklarını kendi elleriyle yan yana defnetti. Onu tanıyanlar ne kadar özel bir kadın olduğunu sık sık belirtirler. Ülkeyi değil, ekmeğini, sevgisini böldüğünü…
Sisê Bingöl ya da yakınlarının deyimiyle Sisê Ana, cezaevine gönderilmeden bir ay önce kalp krizi geçirmişti ve tedavisi yarıda kalmıştı. Ciddi sağlık sorunları ve ‘cezaevinde kalamaz’ raporu olmasına rağmen Adalet Bakanlığı Sisê Ana’nın sağlık durumuna karşın duyarsızlığını korudu. Sisê Ana ihtiyaçlarını dahi koğuş arkadaşlarının yardımı ile giderebiliyordu. Çamaşırlarını koğuş arkadaşları yıkıyor, kişisel bakımında kendisine yardım ediyorlardı.
7 aydır cezaevinde, birçok sağlık sorunuyla boğuşan Sisê Ana, geçen hafta elleri kelepçeli bir şekilde, su ve yemek verilmeksizin Muş’tan Tarsus cezaevine ring aracı ile sürgün edildi. Aynı cezaevinde kalan oğlu ise Karabük cezaevine sürgün edildi.
Sisê Ana’nın kızı Hasbike Kanmaz birkaç gün önce Pir Haber Ajansına verdiği demeçte annesinin sağlık sorunlarının arttığını, solgun ve bitkin olduğunu, altına bez takıldığını, tek başına ihtiyaçlarını karşılayamadığını belirterek şöyle söylüyordu:
“Annem, konuştuğumuzda ilk oğlunu sordu. Zafer’in Karabük’e götürüldüğünü söyledim. Aklı fikri oğlunda. Oğlundan uzaklaştığı için çok üzülüyor. Ben neyim ki, buradaki arkadaşların hepsi çok genç, yazık günah diyor”.
Sisê Ana’nın kızı daha önce kendilerine yakın olduğu için her hafta gittikleri görüşe artık ancak ayda bir gidebileceklerini, bu nedenle de annesinin moralinin bozuk olduğunu da belirtiyor.
Bu arada Sisê Ana mahpustan herkese selam iletmiş:
“Herkese selam söylüyorum. Ama ben inanmıyorum ki bu dört duvar arasından çıkayım. Benim ölümüm buradan çıkacak. Ümitsizim yani.”
Sisê Ana ümitsiz. Avukatı ile görüşmesinde “Ameliyat olmam gerekiyor. Ciğerlerimde yara oluşmuş, ameliyat olmam lazım ama doktor ameliyatı kaldırmaz dedi. Beni muayene eden her doktor cezaevi koşullarının uygun olmadığını söyledi ama kimse dinlemedi. Beni bu yaşta buralara layık görenler utansın” demiş.[1]
Ümidini, sağlığını, özgürlüğünü, evlatlarını kaybettiğin için çok üzgünüm Sisê Ana! Maalesef onlar artık hiçbir şeyden utanmıyorlar!
Nurcan Baysal
*As published in T24 on 31.10.2017