Kategoriler
Yazılar

İyi ki doğdun Osman Kavala!

20 yıldan fazla zaman geçmiş olmalı. Bir toplantı için İstanbul’daydım. Toplantı sonrası gideceğim yere doğru bir taksiye bineceğim. İstanbul’u pek bilmediğim için Osman Kavala’ya taksiye yolun hangi tarafından binmem gerektiğini sordum. “Taksiye binmeyin, metro var o tarafa, ben de onu kullanıyorum, çok daha rahat” dedi. İstanbul’da metroyu henüz hiç kullanmadığımı söyleyince benimle metroya kadar yürüdü, bilet aldı, İstanbul’un metro sistemini anlattı, “Bu da bir sıkıntı ile karşılaşırsanız telefon numaram” diyerek beni yolculadı. Şaşırmıştım. Nezaketine ve zarafetine hayran kalmıştım. Bu Osman Kavala ile ilk tanışmamdı diye hatırlıyorum.

Sonraki 20-22 yıl yolumuz birçok yerde kesişti, arkadaş olduk. Kimi zaman Kars’taydık, kimi zaman Van’da bir çadırda, kimi zaman Diyarbakır’da, ama hep sahada. Onun gibi bir iş insanın bizlerle bu kadar yoğun bir şekilde sahada olmasına şaşırırdım doğrusu. 20 yıl boyunca beni şaşırtmaya hep devam etti. Ani Harabeleri’nde, Van’da depremde bir çadırda, Diyarbakır’da Surp Giragos’ta, Ezidi kamplarında bir okulda, bombardıman altındaki bir kentte insanların yanında, Türk, Kürt, Ermeni gençlerle bir masanın ucunda, Anadolu’nun kültürel miraslarının korunması çabalarında, Anadolu’da bir yerel tohumu kurtarma çabasında, Antep’in, Antakya’nın sokaklarında Osman Kavala’yı görebilirdiniz.

Osman, ülkede bir felaket olduğunda ilk koşanlardandı. 2011’de Van depreminden bir gün sonra,  Diyarbakır’da bulabildiğimiz bütün battaniyeleri satın alıp, bir kamyonla Van’a gitmiştik. Yollarda duruyor, ihtiyacı olanlara battaniyeleri bırakıyorduk. Van’da yollarda rastlamıştım Osman Kavala’ya. Meğer o, deprem olur olmaz gitmiş Van’a! Çadırları, köyleri geziyor, ihtiyaçları belirliyordu. Köylerdeki ihtiyaçları belirledikten sonra birlikte yetkililere gitmiş, bir çadır kent kurulması için girişimlerimizi başlatmıştık. Başladığı işi asla yarım bırakmaz ve  takip ederdi. Depremzedeler kalıcı konutlara geçene dek Osman Kavala yıllarca onların ihtiyaçlarını takip etti, bu ihtiyaçlara yetişmeye çalıştı.

İşini yaparken gösterdiği titizliğe de hayrandım. Bir gün depremzedeler için çadır alacağız, İstanbul’dayım, çadırların özelliklerini o kadar detaylı inceliyor ki. Bir noktada bıkıp “Alalım biran önce, çadır sonuçta!” dediğimi hatırlıyorum. “Çadır tabi de, belki bu çadırlarda aylarca kalacaklar, üşümemeliler, o nedenle çok önemli çadırın özellikleri” deyip, uzun uzun çadırların teknik özelliklerini öğrenip inceleyip sonra satın alımı yapmıştı.

2010 yılında Diyarbakır’da bir araştırma merkezi kurma düşüncemizi ilk paylaştığım dostlarımdan biriydi Osman. Çoğu insan sıcak bakmazken bu düşünceye, Osman her zamanki gibi karşılaşabileceğimiz zorlukları sıralamış ve sonra da bize omuz vermişti. Kendi konumundaki insanlardan çok farklıydı, çekinmezdi riskli işlere girişmeye. İnandığı barış, özgürlük, adalet, eşitlik ilkelerine göre yaşayan ve bu ilkelerin toplumsal hayatta daha fazla yer etmesi için uğraşan, elini Türkiye’de bu ağır taşın altına koyanlardandı Osman. DİSA’nın yönetiminde kaldığım uzun yıllar boyunca onun anadilinde eğitimden, geçmişle yüzleşmeye, Kürt sorunun birçok boyutunda ne denli tutarlı ve düzgün bir siyasi tavır içinde olduğunu, demokrasi, eşitlik, özgürlük, adalet gibi ilkelere bağlılığını ve bunlar için verdiği mücadeleye bizzat şahitlik ettim.

2014 yazında İŞİD saldırıları ile Türkiye’ye yüz binlerce Ezidi kaçarken, Ezidi kamplarının ihtiyaçlarının karşılanması için Osman Kavala yine devredeydi. Diyarbakır Ezidi kampında uzun uğraşlarla birlikte bir okul kurmuştuk. Okulun ihtiyaçları, okul kitapları, öğretmenlerin motivasyonları… tüm bunlarla tek tek ilgilenirdi. Bölgedeki Ezidi kamplarında odun, yiyecek, kıyafet… tüm bunlar bittiğinde yine ilk aradığımız insanlardan biriydi Osman. Hangi odunu, hangi çadırı alırsak daha iyi ısıtır insanları, bunlarla birebir kendisi ilgilendirdi. Elinden gelen desteği Suriyelilerden, Ezidilerden, Türklerden, Kürtlerden, Ermenilerden, Süryanilerden, hiçbir halktan, hiçbir insandan esirgemeyen özel bir adamdır Osman Kavala. Bu destekler onun sadece hayırseverliğinin değil, politik duruşunun günlük yaşama yansımalarıdır aynı zamanda.

2015 yılında Sur’da çatışmalar başladığında yine ilk koşanlardandı Osman. Çatışmalar dursun diye hem Ankara’nın kapılarını hem de Diyarbakır’ın kapılarını o yıl birlikte sık sık arşınladık.  Yıkımdan sonra da boş durmadı. Hemen bir çocuk fonu oluşturarak, çatışma alanında yaşayan çocukların tekrar yaşama dönmesi için çocuk çalışmalarını destekledi. Çatışmanın, yıkımın, savaşın çocuklar üzerindeki travmatik etkisini azaltmak için daha birçok şey planlıyordu ki gözaltına alındı ve tutuklandı.

Osman’ın neredeyse 5 yıldır bir hücrede olduğuna inanmak çok zor. Bu güzel adam 4 yıl 11 ay 2 gündür bir hücrede. 4 yıl 11 ay 2 gün! İnanması ne zor! Bu 4 yıl 11 ay 2 gün boyunca gökyüzüne her baktığımda onun bir hücrede olduğunu bilmek kalbimi sızlattı. Anadolu’nun, Mezopotamya’nın, tüm bu kadim coğrafyanın dağları taşları bile onun kıymetini biliyor ama bu ülke bilmiyor. Sana yapılanlar kalbimi acıtıyor Osman.

Çıkarsız, bir beklenti olmaksızın, tüm bu güzel şeyleri yapabilecek insanların varlığına inanılmayan bir ülke burası. Dünyanın en güzel adamlarından biri için “karanlık adam” manşetleri atanların ülkesi burası. İnsanların çıkarsız olarak bu dünyanın ve başka insanların iyiliği için çabalamasına inanamayanların ülkesi burası. Ah Osman, sen bu ülkeye hep çok fazlaydın. Senin için bu korkunç manşetleri atanlar, sana müebbet hapis cezası verenler, seni o hücrede tutanlar, bir insanın sadece inandığı değerler için, herhangi bir karşılık beklemeksizin, tüm bu iyi, güzel şeyleri yapabileceğine inanmıyorlar. Çünkü onlar açısından bu gerçekten “inanılmaz” bir şey Osman.

Bu 5 yılda yüzlerce kez söyledim, ama bir kez daha inatla ve ısrarla söylemek isterim. Sevgili Osman, güzel arkadaşım, iyi ki seni tanıma, seninle yakından çalışma şansım oldu bu dünyada. Seninle aynı yolda yürümekten hep gurur duydum. Bilmeni isterim ki Anadolu’da, Mezopotamya’da, dünyanın birçok yerinde binlerce insanın kalbi seninle. Sadece bizler değil, bu ülkenin dağları, taşları, ormanları, kuşları, kültürel değerleri sana minnettar Osman.  İyi ki doğdun. Doğum günün kutlu olsun güzel arkadaşım!

***published on www.mlsaturkey.com