Muhalefet TBMM Başkanı Binali Yıldırım’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olmasına rağmen neden hala istifa etmediği konuşa dursun, ben İstanbullulara birkaç hatırlatmada bulunmak için bu yazıyı yazıyorum.
Onlarca seçilmişimiz hapisteyken, seçim sisteminin hali ve YSK’nın durumu ortadayken, seçim sonucunda iktidarın ne yapacağını kestiremediğimiz bir ülkede, doğrusu Binali Yıldırım’ın istifa etmemesine ben tepki bile duyamıyorum.
İstanbullular şimdi size birkaç hatırlatma: Malum bildiğiniz gibi sokağa çıkma yasakları sonrasında 7 bin yıllık şehrimizin tarihi merkezi Sur’un altı mahallesi yıkıldı. Yasaklar sonrası dememin bir anlamı var elbet.
Çünkü uydu görüntüleri çatışmalar sırasında az bir bölümün tahrip olduğunu, tahrip olan bu bölge toparlanabilecekken, çatışma sonrası devletin bilerek ve isteyerek 7 bin yıllık merkezi yıktığını ispatlıyor.
Neyse konumuza dönelim. Çatışmalar sonrası Diyarbakırlılar olarak yoğun bir devlet erkânı ziyaretine maruz kaldık, hala da kalıyoruz. Kimileri “Toledo yapacağım” dedi, biz Toledo’nun “T”sini göremeden kendi gitti. Kimileri “Sur’da tarihi yeniden yazacağız” dedi, tarihi yıkmaya devam etti.
Bu vaatleri bol keseden verenlerden biri de şuan ki Meclis Başkanı ve AKP’nin İstanbul Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım’dı. Bir bakalım Diyarbakır’a neler vaat etmiş Sn. Yıldırım ve ne kadarı gerçekleşmiş:
Binali Yıldırım Başbakan olarak Diyarbakır’a ilk ziyaretini Mayıs 2016’da Erdoğan ile birlikte yaptı. Çatışmadan yeni çıkan kentte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanında fazla vaatte bulunamadı elbet.
Sur’un imarına ilişkin mesaj vererek “Önümüzde güzel günler var. Yarınımız bugünden daha güzel olacak. Geleceğimiz bugünden daha aydınlık olacak” diyebildi ancak. Arada da Başbakan olduğunu unutarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Sn. Başbakanım” diye hitap etmeye devam etti.
Binali Yıldırım’ın kentimi ikinci ziyareti Sur’da çatışmaların bitmesinin üzerinden beş-altı ay sonra Eylül 2016’da, bu sefer “22 ili kapsayan ve Doğu-Güneydoğu kentlerini kalkındırmayı hedefleyen ekonomi ve yatırım destek paketini açıklamak” içindi. Kısaca şunları söylemişti Yıldırım:
“Terörden zarar gören yedi merkez için 10 milyarlık yatırım yapıyoruz. Sadece Diyarbakır Sur için 1.9 milyarlık yatırım yapıyoruz… Sur’da 2017 sonunda evi, işyeri zarar gören vatandaşların mağduriyeti bitecek. Bir ay sonra Cizre’de 2 bin 500 konutun inşaatları yükselecek. İki ay içinde Yüksekova’da bin 500 konut başlayacak. Sur’da yerlerden başlayarak bütün evlerin tarihi dokusuna uygun yeniden yapacağız. Dünyaca ünlü biz sanat müzesi yapacağız…
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da toplam 23 ilde toplam konut sayısı 67 bin olacak. Ayrıca 15 hastane yapıyoruz. Toplam yatak kapasitesi bin 640 olacak. 51 yeni karakol yapılacak. 690 milyon bunlar için bütçe görüyoruz… 23 ilimizde cazibe merkezleri oluşturuyoruz. Bu yatırımcılarımıza neler getiriyoruz?
Yatırım yerini bedava veriyoruz. Herkese yapacağı işe göre yer verdiğimiz gibi, ihtiyacı olan fabrikayı da devlet yapıp teslim edecek. Sabit yatırım için para harcamayacak. Her yıl bu 23 il içinde 8 ilde her birinde 10 tane fabrika kuracağız. Bu da senede 80 fabrika demektir. 200 ila 800 kişi civarında bir istihdam olacak. Bu da ortalama 40 bin istihdam anlamına geliyor.”
Bir sonraki ziyaret 16 Nisan referandumu öncesi, 1 Nisan 2017’de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikteydi. Erdoğan’ın yanında pek konuşamamış olsa gerek, Başbakan Yıldırım 16 Haziran 2017’de Diyarbakır’ı tekrar ziyaret etti.
Gazi ve Melik Ahmet Caddeleri Sokak Sağlıklaştırma Projesi’nin açılışını yapmaya gelmişti. Nedir bu proje: Güzelim yüzlerce yıllık kara bazalt taşlarının Sur’un bu ana caddelerinden sökülerek yerine fabrikasyon taşla yapılan cadde kaplaması ve bu iki cadde üzerindeki dükkânların dış görüntüsünün ahşap ve ince fabrikasyon bazalt kullanılarak tek tip hale getirilmesi.
Bir nevi Diyarbakır kültürünün, renkliliğinin bu caddelerden ve dükkânlardan yok oluşu. Ama konuşmasında ‘gönülleri yapmaya’ geldiğini söylüyordu Binali Yıldırım:
“15 yılda 30 milyar lira yatırım yaptık. Yıkılan yerleri ne güzel şekilde yapacağız dedik ve bugün bir kısmını tamamlayarak açılışını yapıyoruz. Dükkânlar yapılıyor. Sur içindeki tarihi yerlerimiz bir bir elden geçiyor… Yakında fabrikalar yapılmaya başlanacak. Esnaf ziyaretimde bana iş iş dendi. Önce can, mal güvenliği sağlandı. Şimdi de gelecek garantisi. İş için düğmeye bastık… Diyarbakır’ı bölgenin parlayan yıldızı bir numarası yapmaya kararlıyız…
Doğu ile batıyı, kuzey ile güneyi yakınlaştırdık. Bölge için, Diyarbakır için her türlü imkânı seferber edeceğiz. Yıkılan evlerin en güzelini yapacağız. Yıkılan evlerin ne güzeli yapılır ama yıkılan kalplerin tamiri zordur. Gönüller yapmaya geldik sevgili Diyarbakırlılar. Kürtlerin, Türklerin sorunu terör örgütü, PKK, YPG, PYD’dir. Bütün bunları aramızdan çıkarmaya yemin ettik. Karar verdik. Kararlığımız devam ediyor.”
7 Şubat 2018’de bir taziye için Diyarbakır’a gelen Yıldırım, 20 Mayıs 2018’de ise AKP’nin düzenlediği Büyük Kudüs Mitingi’ne katılmak için tekrar Diyarbakır’daydı. Konuşmasında ‘terör bitince bölgede kalkınma hamlesinin başladığını’ söyleyerek, 23 ile özel kalkınma projesi başlatacaklarının “müjdesini” veriyordu:
“Bu kalkınma programı ile artık gençlerimiz dağa değil, 2023-2053 hedeflerine bakacaklar. Gençlerimizin hayallerini geleceğini terör örgütleri artık çalamayacak”.
Velhasıl daha fazla uzatmamayım İstanbullular. Diyarbakır’a şöyle bir gelip bakmanız neyin gerçekleşip neyin gerçekleşmediğini anlamanız için yeterli. Sokaklardaki işsizlerin çokluğu eminim size son üç yılda kapanan fabrikalar ve işyerlerine ilişkin bilgi verecektir.
Sur’da yapacağız kısa bir tur, üç yıldır halen devam eden sokağa çıkma yasağı ve bu yasaklı alanda yapılan villalar, kimin olacağı belli olmayan az sayıda villa, kimin kullanacağı belli olmayan trafik bulunmayan bir alanda iki şerit asfalt yol ve üstünde hala yıkılan evlerin kalıntıları duran, ağaçları bile yok olmuş bomboş bir arazi, Sur’un ve Surluların durumuna ilişkin size bir fikir verecektir.
Restorasyon, sağlıklılaştırma ya da kentsel dönüşüm adı altında yapılan yıkım ve ‘inşa’nın niteliği, size aslında neyin yok edilmeye çalışıldığını hissettirecektir. Türkülere konu olmuş, 2017’de yıkılan Alipaşa’nın yol kenarlarında satılan tarihi taşları, bu süreçte tarihe ne kadar kıymet verildiğini gösterecektir.
Biraz daha ilerlerseniz Cizre ve Şırnak’a doğru, yol üstlerinde ve köylerde derme çatma yapılan evlerde yaşayan insanlar, bölgede konut durumunu anlamanızı sağlayacaktır. Ama hepsinden önemlisi Diyarbakırlının, Cizrelinin, Nusaybinlinin, Şırnaklının yüzüne baktığınız zaman, olur da kaçırmazlarsa sizden, gözleri size neler yaşandığını, son üç yılda kurulanın ‘gönül köprüsü’ olup olmadığını anlatacaktır.
Kısacası İstanbullular, Sn. Yıldırım’da laf var, icraat yok. Varın siz aldanmayın!