“Bu savaşı istemiyoruz” demek için, şimdi değilse, ne zaman?
Cehennemi aratmayan günlerden geçiyoruz. 17 saatlik bir aranın dışında, Suriçi’nde sokağa çıkma yasağı 21. gününde. Cizre ve Silopi’de de sokağa çıkma yasağı günlerdir devam ediyor. Her gün yeni ölüm haberleri geliyor. Memleketim yanıyor!
Suriçi’nin hemen dibindeki büromda patlama ve kurşun sesleri arasında haftalardır toplumun farklı kesimlerinden insanlarla, imamlarla, cemaatlerle, farklı etnik ve inançsal gruplarla, sivil toplum örgütleriyle, kadın örgütleriyle, çocuk örgütleriyle toplanarak bu devam eden ateşe nasıl bir tas su dökebileceğimizi tartışıyoruz.
Bu hafta başında bu toplantılardan birini daha sevgili Oya Baydar, Mebuse Tekay, Celal Başlangıç’ın da katılımıyla yaptık. Diyarbakır’daki sivil toplum temsilcileri, iş insanları, aktivistler, imamlar, aydınlar bir araya gelerek uzun uzun neler yapabileceğimizi tartıştık. Türkiye’de savaşa, zulme karşı olan insanlar olarak bir çıkış arıyoruz.
Öncelikle şunu söylemekte fayda var. Batıdan bu savaşa karşı çıkan sesler henüz cılız olsa da var. Batıda da bu savaşı istemeyen binlerce insan var, yüzlerce mektup alıyorum, herkes ne yapabileceğini soruyor.
Herkesin “savaşa hayır”, “biz bu savaşı istemiyoruz” diyebilmek için yapabilecekleri var. Hiçbir şey yapamıyorsanız, buradaki insanları arayın, hal hatır sorun, yalnız olmadıklarını hissettirin. Bazı grup ve girişimler çeşitli yapılabilecekler listesi yayınlıyorlar. Geçen hafta örneğin Kadın Özgürlük Meclisi yapılabilecekler konusunda uzun bir liste yayınlamıştı. Bu listeden birkaç örnek vermek gerekirse:
-Akademisyenseniz bir dersinizi barışa ayrın.
-Öğrenci topluluğunuzda barış etkinliği yapın.
-Tiyatroyla uğraşıyorsanız oyunlarınızı barışa adayın.
-Evlilik programlarına katılıp korsan sunum yapın.
-Sokağa çıkma yasağı sebebiyle yaşananlara dair notlar hazırlayıp gittiğiniz kafelere bırakın…
CHP-AKP-HDP içindeki vicdanlılar ele ele!
Burada bizlerin tek başına sesi çok yetersiz kalıyor. Ana akım medya zaten buradaki sesi görünür kılmıyor. Hafta başında görüştüğüm CHP ve AKP içinden bazı siyasetçiler de yaşananlardan büyük üzüntü duyduklarını, ama partilerinin içinde seslerinin kısık olduklarını belirtiyorlar.
Buradan AKP ve CHP içindeki vicdanlı insanlara da çağrı yapmak istiyorum. Bugün “savaşa dur” deme zamanı. Bugün “biz bu savaşı istemiyoruz” deme zamanı. Bugün burada zulüm altındaki, tankın topun altındaki insanların yanında olma zamanı. Yoksa bu kan hepimize bulaşacak. Bir daha birbirimizin yüzüne bakamayabiliriz.
Gelin beraber Sur’un, Cizre’nin, Silopi’nin kapısına dayanalım. Gelin beraber bu ateşe bir tas su dökelim. Ateşkes ve barış masasına dönülmesi çağrısını beraber güçlü bir şekilde yapalım.
Bir uçurumun kenarındayız artık. Kürtler, Türkler ve bu ülkenin diğer halkları olarak bir arada yaşamak için son şansımız belki de.
Gelin hızla iç savaşa doğru sürüklenen bu ülkeye bir şans verelim!
“Bu yol yol değil” diyelim!
“Bu gidiş gidiş değil” diyelim!
Şimdi demezsek, gencecik evlatlar toprak olurken bunu diyemezsek, ne zaman?
Nurcan Baysal
*As published in T24 on 23.12.2015