Dihaber’in Diyarbakır’daki merkez bürosunun kapısına vurulmuş bir mühür. Bir kartona özensizce “693 sayılı KHK’ya istinaden kapatılmıştır” yazıyor. Mavi renk naylon ipliğin bir ucuna dökülen bir mum ve kartona gelen bir damla.
“Bu kadar mı” diyesi geliyor insanın. En zor, en kötü koşullarda, can güvenliği olmadan, bize haber ulaştırmaya çalışan Dihaber’i böyle bir mühürle kapatmak…
Kürt basını, özgür medya geleneği o kadar çok bedel ödedi ki… Bu da o bedellerden sadece biri. Kemal Kurkut’un canlı bomba olmadığını ortaya çıkarmanın bedeli, sokağa çıkma yasakları sırasında yapılan hak ihlallerini duyurmanın bedeli, Sur, Cizre, Nusaybin, Şırnak’taki yıkımları duyurmanın bedeli, Xerabê Bava, Talatê ve Kuruköy’de köylülere yapılan işkenceyi belgelemenin bedeli, kayyımların Kürt kültürü ve diline yönelik yaptığı saldırıları duyurmanın bedeli…
Kadın haberciliği ve Gazete Şûjin
Bu sabah yayınlanan KHK ile Dihaber’in yanı sıra, günlük Kürtçe yayın yapan tek gazete Rojeva Medya ve kadın haberciliği yapan Gazete Şûjin de kapatıldı. Gazete Şûjin “Bir kadın olarak susun” diyenlere karşı kadının sesini yükselten bir gazete olarak kurulmuştu. OHAL sonrası çıkan ilk KHK’lar ile kapatılan JİNHA’nın alternatifi olarak yola çıkmıştı. Gazete Şûjin, Batman, Çınar ve pek çok başka yerdeki cinsel istismar olaylarını ortaya çıkarmıştı. Ve bu nedenle tehditler alıyorlardı. Türkiye’nin tek kadın haber ajansıydı. Yayın hayatlarının kısalığına rağmen medyada kadının sesini ve sözünü güçlendirdiler.
Türkiye’de muhalif, alternatif basına karşı korkunç bir baskı var. Ancak şunun altını çizmek gerekir ki, Kürt basınına yapılan baskı ve yine Kürt medyasında çalışan gazetecilere yapılan baskının boyutu çok daha farklı boyutlarda. Ancak iktidardakiler, yıllardır bu yoğun baskılara rağmen gazetecilikte ısrar eden bu insanların sözünü, kalemini bir mühürle kısacaklarını sanıyorlarsa çok yanılıyorlar. Bu insanların çoğunu tanıyorum. Dik duran insanlar. Yazmaya, görmeye, duyurmaya elbet farklı şekillerde devam edecekler. Bizler de yanlarında olacağız.
İktidarlar şunu iyi bilmeliler: İktidarlar tarih yazıyor olabilirler ama bir de karşı tarih yazanlar var.
Dihaber çalışanlarından sevgili Sedat Yılmaz şöyle yazmış Twitter hesabından:
“Dihaber tarihe not düşmenin onurunu yaşıyor. Şan olsun bizden öncekilere”
Aynen öyle! Şan olsun!
Nurcan Baysal
*As published in T24 on 26.08.2017