Mahalle bekçileri benim jenerasyon için Türk filmlerinde gördüğümüz elinde düdüğüyle tatlı tiplemelerdi. Osmanlı imparatorluğu döneminde “pazvant” denilen gece bekçilik sistemi Cumhuriyet kurulduğunda da devam etti. En son bekçi alımı 1974 yılında yapıldı. 1991 yılında mevcut bekçilerin tümü, sokaklardan çekilip yardımcı hizmetlerde görevlendirilmeye başlandı. Mayıs 2007’de AKP iktidarı ani bir karar ile hala hizmeti sürdüren 8 bin 152 bekçiyi, “polis” yaptı. Böylece Osmanlıdan beri hayatımızda olan bekçilik sistemi tamamen bitmiş oldu.
Peki ne oldu da bekçilik sistemine tekrar dönüş oldu? Bunun için 2015-2016 Kürt illerinde yaşanan çatışmalara bakmak gerekiyor. Kentlerde yaşanan çatışmalar ve sokağa çıkma yasakları sırasında önce korucuları ilk defa Sur ve Silvan gibi kent merkezlerinde görmeye başladık. Ocak 2016’da Diyarbakır Suriçi’nde korucuların savaşta kullanıldığı haberi geldi. Bu korucuların Eğil’den getirildiği ve Sur’da özel timlerin giremediği sokaklara yollandıkları söyleniyordu. Yine özellikle hükümete yakın medyada, Sur’daki operasyonun “polis, asker, korucular el ele” yapıldığı sıklıkla vurgulanıyordu. Nitekim Sur’dan Nusaybin’e operasyonların yapıldığı yerlerde operasyon bölgesindeki korucuların resimleri sık sık sosyal medyada yer almaya başladı.
Hemen bunun ardından Nisan 2016’da bekçilik hayatımıza tekrar girdi. Önce “şehir koruculuğu” gibi kavramlar tartışılsa da -belki buna kanuni alt yapı bulmakta zorlandıkları, belki de başka nedenlerle- 18 Mart 2016’da Resmi Gazete’de “çarşı ve mahalle bekçileri” alımı yapılacağı duyuruldu. Ancak ilginç olan tüm bu alımların öncelikle sokağa çıkma yasağı ve çatışmaların devam ettiği Kürt kentlerinde yapılacak olmasıydı. Hiç gecikmeden Nisan 2016’da, Hakkari Valiliği 224 bekçi alınacağını duyurdu. Bu bekçilerin 125’i Yüksekova’da, 55’i Hakkari merkezde, 31’i Şemdinli’de, 13’ü ise Çukurca’da görevlendirilecekti. Hakkari’deki bu gelişmenin ardından Nisan 2016’da İçişleri Bakanlığı, emniyet hizmetleri sınıfında, Şırnak, Diyarbakır, Hakkari, Mardin ve Şanlıurfa’da istihdam edilmek üzere 5 ilde 2 bin 394 bekçi alımı yapılacağını duyurdu.
Bu illere alınan bekçilerin mahalle ve ilçelere dağılımına baktığımızda, bunların hemen hemen çoğunun çatışma, operasyon ve sokağa çıkma yasağı olan yerlerde yoğunlaştığını görmek mümkündü. Kısacası mahalle güvenliğinden çok, yaşanan çatışmalarda devlete destek ve istihbarat sağlayacak bir yapı izlenimi vardı. O dönem bekçilik sistemi ile gelmekte olan tehlikeye ilişkin birkaç yazı kaleme almıştım, ancak her zamanki gibi ne de olsa bu yapılar Kürtler içindi, Batı kamuoyu gelişmeleri dikkate almadı. Bu arada Kasım 2016’da çıktığı 1980’lerden bugüne isimleri “geçici köy korucuları” olan koruculuk sisteminin ismi “güvenlik korucuları” olarak değiştirildi. Bu değişiklik korucuları oldukça sevindirmişti. Sistem artık kalıcıydı ve köylerle sınırlı değildi. Nitekim Kürt illerinde bekçi ve korucuları artık her yerde görmek mümkündü.
Sonra sıra Batı illerine geldi. Ağustos 2017’de bekçiler bu sefer İstanbul’un sokaklarındaydı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün “Gece Kartalları” adını taktığı bekçiler, ellerinde cop, ceplerinde silah İstanbul sokaklarının güvenliğinden sorumlu oldular. İlk çıktıklarında sadece cop ve düdük ile sınırlı olacağı söylenen bekçiler, yine bir kararname ile silahlandırılmışlardı. İstanbul’dan sonra bekçilik birkaç yıl içerisinde Anadolu illerine de yayılmaya başladı. Bu süreçte eski mahalle bekçilerinin geri geleceğini düşünüp sevinenler oldu, mahallenin “namusu” bekçilerle korunacak diye sevinenler oldu, güvenlik uzmanları TV’lerde boy boy bekçilik sisteminin avantajlarını, suç oranlarını nasıl düşüreceğini anlatıp durdular.
AKP il ve gençlik teşkilatlarının etkin olduğu bekçilik alımlarında, oyuncak tabanca bile teslim edilmeyecek adamlar hızla silahlandırıldı ve imtiyazlandırıldı. Eski bir emniyet mensubu sosyal medyada bunu şöyle dile getirmiş:
“Emniyet yıllarca 80’li yıllarda alınan bekçileri eritmeye çalıştı ve bekçi alımı yapmadı.3-5 bin bekçi kalmıştı onlar da 5 yıl içinde emekli olacaktı. AKP, Emniyet teşkilatını 80’li yıllara çevirdi. Tek dertleri KHK ile boşalttıkları kadrolara hızlı bir şekilde polis okulunu kazanmaya ehil ve liyakatli olmayan vasıfsız tabanını, hızlı bir şekilde eğitmeden teşkilata doldurdu. Artık bu boş beleş bekçiler emniyete on yıllarca yük olacak. 5 yıl önceki teşkilat seviyesine 30 yıl gelemez artık. Geçmiş olsun”
Şimdi bekçilerin uyguladığı şiddet gündemde. Bekçiler usulsüz, sorumsuz yetki ve pratikleriyle bir güvenlik meselesine dönüşmüş durumdalar. Ulu orta silah sıkan bekçiler, insanların üzerine çullanıp döven bekçiler, şampiyonluk kutlaması yapan insanlara saldıran bekçiler, çocukları darp eden bekçiler… Öyle bir hale gelmiş durumda ki bekçi şiddetine karşı vatandaş polis çağırmak durumunda kalıyor.
Farklı illerde yaşanan bekçi şiddetleri ve bekçilerin keyfi uygulamaları, bekçilerin kamu düzeni ve özgürlükler için güvence yerine tehdit oluşturduklarını açıkça ortaya koyuyor. CHP, geçen yıl, Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu’nun Anayasa’ya aykırı olduğu tespitiyle AYM’de iptal davası açtı. AYM’nin, bekçiler daha büyük felaketlere yol açmadan, iptal kararını hızla vermesi gerekiyor. Kamu güvenliği ve yurttaşlar olarak temel haklarımız tehdit altındadır.
Yazıyı bitirdikten sonra medyada bir haber dikkatimi çekti, onu da ekleyeyim:
“Bekçiler, yolda gördükleri transları gözaltına almaya başladı.”