İsmini yazmamı istemedi, Ali olsun. Diyarbakır-Urfa arasındaki Karacadağ köylerinden birinde yaşıyor. O köylerde yaşayan birçok genç gibi Ali de “çöpte çalışmaya” gidiyor her yıl. Çöpte çalışma dedikleri, çöp toplama ve çöp ayrıştırma işinde çalışmak. “Nerelere gidiyorsunuz Ali?” diye soruyorum:
– Daha çok büyükşehirlere, İstanbul’a, İzmir’e, Ankara’ya, bazen Diyarbakır merkezde de iş bulabiliyoruz ama buradaki çöp işinde daha çok Suriyeliler çalışıyor. Bazen bir karton, bir parça demir için saatlerce dolaşıp çöpleri karıştırıyoruz.
– Kaç yaşındasın Ali?
– 17.
– Gidenler genelde senin yaşlarında mı?
-15’ten sonra yolluyor aileler, daha küçükleri yollamıyorlar. İş yok, bulsak başka işlere de gideceğiz ama yok. Bizim köyde herkes dışarı çalışmaya gidiyor.
Oysa bir zamanların hayvancılık merkeziydi Karacadağ köyleri. Süt, yoğurt, peynir Karacadağ’dan gelirdi Diyarbakır şehir merkezine. Bir yoğurdun güzelliğini vurgulamak için kullanılırdı “Karacadağ yoğurdu” deyimi. Ali’ye soruyorum tekrar:
– Ali, benim çocukluğumda Karacadağ farklıydı, üretim olarak çok zengindi, hayvancılığın, yoğurdun, sütün, peynirin merkeziydi. Ne oldu?
– Ben o günleri göremedim abla, kısmen babam görmüş. Sonra işte nasıl olmuş bilmiyorum. Topraktan para kazanamamaya başlayınca babam da mevsimlik işçiliğe gitmeye başlamış. 20 yıl babam mevsimlik işçiliğe Batıya gitti. Babam mevsimlik işçiydi ben çöp işçisiyim.
Ali’den sonra uzun yıllar tanıdığım Karacadağ Övündüler köyünden bir köylüyü arıyorum. Bir ara köyler arası taşımalı eğitim şoförlüğü yapıyordu, artık koronadan dolayı yapamaz olmuş ve arabasını satmış. “Şimdi ne yapıyorsun?” diye soruyorum:
-Ne yapalım Nurcan Hanım, birkaç hayvanımız var, satacağız ama. Yem fiyatları çok yükseldi. Hayvanın yem parası hayvandan fazla ediyor. Hayvan kendi masrafını çıkarmıyor.
-Hiç destek almıyor musunuz bu dönemde?
-Hayvana küpe desteği yılda bir veriyor devlet. Ben de 3 buzağıyı götürdüm, onlara verecek, onu da ta 2021 Mayıs’ında alacağım. O zamana kadar hayvanları satmazsam tabi. Hayvan beslemek çok zor oldu. Bizim köyde birkaç aile kaldı hala hayvanları olan. Onlar da her yıl mera kiralıyorlar, Ağrı’da, Bingöl’de, Serhat’a kadar gidip kiralıyorlar. 3-4 ay hayvanları oraya götürüyorlar, çoluk çocuk gidiyorlar. Onlar da yakında bırakırlar. Yem çok pahalı oldu.
-Peki, ne yapıyor köylüler, nasıl geçiniyorlar bu dönem?
-Herkes iş arıyor. Bulan mevsimlik işçiliğe gidiyor.
-Korona zamanında da gidiyor musunuz?
-Gidiyorlar, ne yapsınlar. Devlet izin veriyor zaten mevsimlik tarım işçilerine, izin kâğıdı alıp gidiyorlar. Ama çoğunluk, özellikle gençler çöpte çalışmaya gidiyorlar.
Köyün hemen dibinde yaklaşık 10 yıl önce büyük umutlarla kurulan Besi Organize Sanayi Bölgesinin nasıl gittiğini, köylülere istihdam sağlayıp sağlamadığını soruyorum.
– Orada daha çok Suriyeliler çalışıyor. Sigortasız ve daha ucuza çalıştıkları için işveren Suriyelileri tercih ediyor.
– Nasıl ayakta kalıyorsunuz?
– 7 çocuğum var, birini okutabildik, diğer altısı da çalışıyor. Bir evde benimle birlikte 7 kişi çalışıyoruz ama yine de geçinemiyoruz. Yem, tohum, gübre, elektrik, su… her şey artık çok pahalı ve şartlar her geçen gün ağırlaşıyor. Bu ülke hala nasıl ayakta ben anlamadım, siz anladıysanız bana da anlatın.
Söyleyecek bir şeyim yok, ben de anlamadığımı söylüyorum.
Akşam hava kararıyor, bizler yavaş yavaş evlerimize çekilirken Diyarbakır’da yüzlerce çocuk çöpleri karıştırıyor işe yarar bir şeyler bulmak umuduyla; binlercesi de anasından babasından uzakta İzmir’de, İstanbul’da, Bursa’da… çöpten geçinmeye çalışıyor.