Türkiye’de son yılların en ağır işçi katliamı yaşanıyor. İşçiler her gün farklı şekillerde ölüyorlar.
Bundan 3 ay önce Çalışma Bakanlığı “Hedef Sıfır Kaza” kampanyasını başlattı. Kampanyanın 3 aylık sonuçlarına bakalım:
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) hazırladığı rapora göre bu 3 ay içerisinde (13 Mayıs-12 Ağustos 2017) 128’i inşaat işçisi olmak üzere en az 582 işçi yaşamını yitirdi. Bu iş cinayetlerinin büyük bölümü inşaat sektöründe gerçekleşmiş. %52’si yüksekten düşme, %19’u ezilme, göçük, %7 elektrik çarpması, %6’sı trafik, servis kazası ve geri kalan %16 da diğer nedenlerden oluşuyor. Rapor, iş cinayetlerde AKP döneminde sıçramalı artışlar olduğunu gösteriyor ve inşaat şirketleri büyüdükçe, işçilerin nasıl öldüğüne, bu şirketlerin güvensiz çalıştırma konusunda iktidara güvendiklerine özel dikkat çekiyor.[1] İş cinayetlerinin en çok yaşandığı inşaat sektöründe sendikalaşmanın sadece %3 olduğunu da buraya not düşelim. İşçilerin söz ve karar hakkı azaldıkça iş cinayetleri artıyor.
OHAL ise bu inşaat şirketleri için bulunmaz nimete dönmüş durumda. Rapora göre, 15 Temmuz’dan kısa süre sonra Meclis’te kabul edilen bir Torba Kanun’la devlet bu şirketlere proje bazlı teşvik dağıtabilme yetkisine sahip olmuş. Bu desteklerin arasında neler yok ki! KDV, kurumlar, gümrük vergisi istisna, muafiyet ve indirimler, işverene sigorta primi desteği, gelir vergisi stopaj desteği, faiz ve/veya kâr payı desteği. Yine OHAL döneminde kamu kurumları ve 50’den az işçisi olan az tehlikeli işyerlerinde iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi çalıştırma zorunluluğu bir kez daha ve bu kez 2020’ye kadar erteleniyor. Sadece OHAL’in son 7 ayında bile iş cinayetleri %15 artmış durumda. Gerçek bir işçi kırımı yaşanıyor. İSİG’in raporuna göre sadece Temmuz ayında en az 205, yılın ilk yedi ayında ise 1119 işçi yaşamını yitirdi.
İş cinayetlerine ilişkin verdiğim tüm bu rakamların içinde meslek hastalıklarından ölen işçiler yok. Bunlar da eklenince rakamlar korkunç boyutlara çıkıyor. Geçtiğimiz haftalarda Artı TV’de izlediğim İSİG Meclisinden Aslı Odman meslek hastalıkları da eklenince günde ortalama 20-30 işçinin hayatını kaybettiğini söylüyordu.
Günde en az birkaç iş cinayeti haberi duyuyoruz. Bu ölümler öylesine sıradanlaşmış durumdaki gündem olamıyorlar. Geçen hafta Sakarya’da ölen mevsimlik tarım işçilerinin yakınları haklı olarak “halimizi ölünce soruyorlar” diyordu. Aslında ölünce de sormuyorlar. Her yıl binlerce tarım işçisi binlerce kilometre kat ederek, memleketlerinden çok uzakta mevsimlik işçiliğe gidiyorlar. Bu süreçte kaldıkları korkunç koşullar, yaşadıkları her türlü ayrımcılık da cabası. Şimdi bu cinayetler halkasına mülteciler de eklemlenmiş durumda. Geçen hafta, 34 yaşındaki Suriyeli işçi, Aladdin Halit, İskenderun’da dış cephe tadilatı yaparken iskeleden düşerek yaşamını yitirdi. Kocaeli’nde ‘yolda bulduk’ diye hastaneye bırakılan genç işçinin ise Afganlı tarım işçisi Abdulseddar Abdulkayyum Hudayberdi olduğu ortaya çıktı.
Bu cinayetler halkasının önemli bir parçası da çocuk işçiler. Çocuk işçiler yurdun dört bir yanında en düşük ücretlerle güvencesiz bir şekilde çalıştırılmaktalar. Urfa’da örneğin okumak için odun işçiliği yapan çocuklar, 40 derece sıcaklık altında her gün odun taşıyorlar. Taşıdıkları bir ton odun karşılığında aldıkları ücret 5 TL. Yanlış duymadınız, 5 TL! Bir öğün yemek parası bile değil. Suriyeli çocuk işçiler oldukça güvenliksiz koşullarda, günde 12 saat çalıştırılıyorlar. Karşılığında günlük aldıkları ücret 20 TL. Geçen hafta 10 yaşındaki çocuk işçi Şahin Budan Haliç’e düşerek yaşamını yitirdi. 13 yaşındaki Eray Sevim ise Trabzon’da, bahçeden topladıkları fındıkları ilkel teleferik kabinine yerleştirirken elektrik akımına kapılarak öldü.
Kısacası, en korunmasızlar, çocuklar, mülteciler, sınıfsal olarak en alttakiler iş cinayetlerine maruz kalıyor. Önem verilse, alınacak ufak tedbirlerle hayatta kalabilecekken.
Rakamlar, rakamlar, rakamlar… Oysa her bir rakam bir insana, bir yaşama işaret ediyor. Yaşamlar yitiyor, sevilenler arkada kalıyor, korkunç aile dramları yaşanıyor.
Yarın sabah, yüz binlerce işçi çalışmaya işyerlerine gidecek. Bir kısmı akşam evlerine dönemeyecek…
Nurcan Baysal
*As published in T24 on 03.09.2017