Barış Antlaşmasından Sonra
Barış süreciyle birlikte tutsak erkeklerin eve dönünca birçok çocuk yıllar sonra babasını görüyor. Aile içi şiddet artıyor. Savaş döneminde tacize uğrayan birçok kadında alkolizm ve uyuşturucu kullanımı sorunları başlıyor.
İstanbul – BİA Haber Merkezi
20 Aralık 2013, Cuma 00:01
Demokratik Gelişim Enstitüsünün düzenlediği Çatışma Çözümünde Kadınların Rolü konulu çalışma gezisinin ikinci gününde Belfast’taki Kuzey İrlanda parlamentosuna giderek bir zamanlar en çok aranan “terörist”i ve bugün Sien Fein’den milletvekli olan Chrissie McCauley ile Sien Fein Lideri Gerry Adams’ın odasında görüşüyoruz.
McCauley 7 yıldır parlamentoda görev yapıyor. 15 yaşından beri hareketin içinde olduğunu belirtiyor. “1969’da İngiltere ordusunun gelip bizlere saldırmasına bir tepki olarak sokaklara çıktık. İngiltere ordusu evlerimize kadar girdi. İnsanlar evlerinden çıkarıldı, bizlere ayrımcılık yapıldı. Oy kullanma hakkımız elimizden alındı. Ben de sokaklarda insanların haklarını savunmaya başladım. 1975’te Dublin’de cezaevine atıldım. O dönem hapisteki tek kadın siyasi tutukluydum. Hapisteyken diğer tutuklular için mücadele verdiğim için sürekli ceza alıyordum. Thatcher politikaları yüzünden hapiste açlık grevleri oluyordu, dışarıdaki kadınlar da bu protestolara katıldı. Hapishanelerde çok acı çekildi. Thatcher’ın politikaları yüzünden hapishanelerdeki açlık grevinde yoldaşlarımızı kaybettik. 79’da hapisten çıktım, Sien Feine katıldım” diye özetliyor siyasi geçmişini.
İrlanda’da 1998’de imzalanan Hayırlı Cuma antlaşması, halk arasındaki deyimiyle Barış Antlaşması sonrası neler yapıldığı gezi boyunca ele aldığımız konulardan biriydi. McCauley çatışmayı oluşturan nedenlerin birçoğunu tartışmadan barış anlaşmasını imzaladıklarını, birçok konunun barış anlaşmasından sonra tek tek ele alınmaya başlandığını belirtiyor. Bu süreçte sivil toplum, özellikle de kadın merkezleri önemli işlevler görüyor.
Çatışma sürecinde çoğunlukla erkeklerin tutsak olmasından dolayı kadınlar hem aileleri hem de yerel topluluklarını bir arada tutmaya çalışıyorlar. Öte yandan çatışan 2 toplum arasındaki sınırlı ilişkiyi de kadınlar devam ettiriyorlar. Savaş döneminde birçok kadın okula gidemiyor. Barış anlaşması sonrası artan kadın merkezleri çocukların okul sorunu gibi daha çok sosyal konularla ilgilenmeye başlıyorlar. Yine kadınlar için okuma-yazma kursları, istihdam kursları, kişisel gelişim, özgüven gibi çeşitli eğitimler başlatılıyor.
Barış süreciyle birlikte tutsak erkeklerin eve dönmesi de çeşitli sorunları beraberinde getiriyor. Birçok çocuk yıllar sonra babasını görüyor. Aile içi şiddet artıyor. Savaş döneminde tacize uğrayan birçok kadında alkolizm ve uyuşturucu kullanımı sorunları başlıyor. Barış Antlaşmasından sonra da politikacılar daha çok makro politika, erkek tutsaklar gibi konulara yoğunlaşarak, kadınların sorunlarını göz ardı ediyorlar.
Kuzey İrlanda’nın en önemli sivil toplum örgütlerinden biri olan Kuzey İrlanda Komünite Vakfı’nın Başkanı Avila Kilmurray barış antlaşmasından sonra birçok kalkınma programının devreye girdiğinden bahsediyor. Kuzey İrlanda kent ve kırsalında sayıları 5000’i geçen yerel kalkınma grupları hem Kuzey İrlanda hükümeti hem de AB’den gelen fonlarla topluluk temelli çeşitli kalkınma programları başlatıyorlar. “Büyük politik sorunlardan çok, günlük yaşamdaki pratik sorunlara baktık ve bunlara eğildik” diye anlatıyor Kilmurray bu süreci. AB’den gelen kaynaklar ile hem Kuzey İrlanda içinde hem de sınırlar arasında (Kuzey İrlanda-İrlanda) ortak aktiviteler yapılıyor.
Aynı gün öğleden sonra savaş dönemi hapishanelerine ilişkin bir müzeye dönüştürülmüş olan tarihi Tar Anall binasında eski kadın mücadeleci ve tutukluları ziyarete gidiyoruz. Tall Anall girişindeki çeşitli işkence aletleri savaş döneminin dehşetini tüm çıplaklığıyla yansıtıyor. Eski tutsaklar tarafından yönetilen binada eski tutuklular ve ailelerine çeşitli hizmetler veriliyor, Burada çalışan kadınlar barışın sürdürülebilirliği için uğraşıyorlar. Siyasi tutuklular için bugün en önemli sorunlardan biri eski sicillerinin silinmemiş olması. Bu siyaset yapmaların engel değil, ancak iş bulmaları, yurtdışına çıkmaları için ciddi bir engel. Eski tutuklulardan biri şöyle özetliyor durumu: “Kuzey İrlanda eski bir tutsak olarak ülkeyi yönetebilirsin ama taksi şoförü olamazsın.”
Bu merkezlerde bir yandan eski tutsakların iş bulmalarına yardımcı olunurken öte yandan geçmişe yönelik arşivleme çalışmaları yapılıyor. Birçok eski tutuklu hikâyelerini anlatıyor ve filme çekiliyor. Eski tutukluların ve ailelerinin bugün alkolizm gibi birçok ciddi sorunları var, halen ayrımcılığa uğruyorlar. Bu merkezler mahkumların aileleri ile de birçok çalışma yapıyor.
Farklı konularda çalışan bu sivil toplum örgütleri ve neredeyse her ufak topluluk içinde kurulan toplum ve kadın merkezleri birçok insan için koruyucu bir yer durumuna da gelmiş. Protestan ve Katolik her iki topluma da hizmet veren merkezler de mevcut. Bu karma merkezler kimi zaman paramiliter grupların saldırısına uğrasa da yollarına devam ediyorlar. Özellikle sanatın dönüştürücü ve geliştirici gücü, bu merkezlerde yapılan toplum temelli barış çalışmalarında yoğun kullanılıyor. Hikaye anlatımı, kısa film çekimleri, şiir, tiyatro gibi sanatın birçok dalı bu yaralı toplumun iyileşmesi ve birbirini anlamasına yardım ediyor. Kuzey İrlanda’da politik olarak bir yüzleşme gerçekleşmese de bu merkezlerde 2 toplum birbirlerinin acıları ve hikayeleri ile yüzleşiyorlar. Sanat terapi ve yüzleşmede bir araç olarak kullanılıyor.
Sözü Tar Anall’da çalışan, 13 kişilik ailesinin fertlerinden birçoğunu savaşta yitiren eski bir kadın tutsakla bitirelim: “Birbirimizi affetmek zorunda değiliz ama yeni bir geleceğin inşası için kabullenmek ve tolere etmek durumundayız”. (NB/HK)