Diyarbakır Şehitlik Mahallesi’nde yaz
Temmuz’a girdiğimiz bu yakıcı sıcak yaz gününde, çocukluğumun Diyarbakır’ı da bu kadar sıcak mıydı hatırlamaya çalışıyorum.
Herkes sıcaklardan şikâyet eder, gölge bir yer ararken, ben ise Diyarbakır’ın en çok yazlarını severdim çocukluğumda. Yaz Diyarbakırlılar için damda ya da balkonda yatmak demekti. Yıldızların altında, gökyüzünü izleyerek yatmak hayattaki en büyük keyfimdi. Bu tutkuma annemin kuruttuğu patlıcan ve biberlerin rüzgarda hışırdayan sesleri eşlik ederdi.
80’lerin Diyarbakır’ında evler bugünkü gibi çok katlı değildi. Binalar genelde 2-3 katlı olup, mahalleler daha yeşildi. Her binanın ufak da olsa bir bahçesi olurdu. Bahçelerin olmazsa olmazı da Diyarbakırlıların “karahübür” dedikleri dut ağacıydı. Mahalleler arasında derin uçurumlar henüz yoktu. Bizler yoksul Şehitlik Mahallesi’nin yoksul çocukları olsak da, sınıflar arasında keskin ayrımlar bugünkü kadar belirgin değildi.
80’lerin Şehitlik Mahallesi de bugünkü gibi çok çocuklu, yoksul ama bugünden farklı olarak umut doluydu. Her akşam evlerin önü yıkanır, kadınlar kilimleri yere serer, boş salça tenekelerine ekilmiş reyhanlar arasında çaylar yudumlanırdı. Çocuklar ise gece yarılarına kadar sokaklarda top oynar, ağaçlara tırmanırdı. Çok sıcaklandık mı her apartmanın bahçesinde bulunan musluklardaki hortumu alır başımıza dayardık.
80’lerin Şehitlik Mahallesi’nde yaz demek sokaklarda oturmak, reyhan kokuları arasında çekirdek çitlemek, gece yarılarına kadar top koşturup ağaçlara tırmanmak demekti. Buna bir de o yıllarda yeni yeni ünlü olan İbrahim Tatlıses’in sesi eşlik ederdi. Mahallemizde her yeniliği ilk getiren, mahallemizin tek müzik seti sahibi Şeyhmus Abi’nin evinden tüm mahalleye şarkı söylerdi İbo:“kaşların arasına dom dom kurşunu değmiş…”
Şehitlik’te yaz sıcağa rağmen güzel ama çok güzel geçerdi.
90’larla birlikte yaz başka bir kimliğe bürünmeye başladı. 80’lerin sonunda Şehitlik’te kurulan OHAL Bölge Valiliği beraberinde ellerinde kaleşnikofla gezen özel timler ve beyaz Toroslar getirmişti mahallemize. Bu yeni davetsiz misafirler güpegündüz insanları öldürmekte, faili meçhuller Şehitlik’in günlük rutini haline gelmekteydi. Havaların ısınmasıyla Şehitliğin çocukları gruplar halinde dağa çıkmakta, domdom kurşununun yerini çocuklarının arkasından ağıt yakan anaların çığlıkları almaktaydı. Her gece yapılan ev baskınları Şehitlik’in rutini haline gelmişti. Tıpkı benim sokağımın küçük bakkalı Adnan Amca gibi Şehitlik’teki diğer sokakların da Özgür Gündem satan küçük bakkal ve gazete bayileri tek tek öldürülecek, Şehitliğin yetim çocuklarını yeni bir yaşam bekleyecekti.
90’ların ortalarına doğru Şehitlik yetim kalmış öfkeli çocukların, kocaları ve çocuklarını kaybetmiş yaslı kadınların mahallesiydi artık. Kapı önlerine kilimler serilmiyor, dut ağaçları tek tek kesiliyor, sokaklarda top oynanmıyordu.
İşte o yıllar başladı Diyarbakır’ın cehennem sıcakları! Kış eve kapanıp kulaklarımızı kapatma imkanı sunarken, yazla beraber merkezi Şehitlik’te bulunan OHAL ve Emniyet binalarından gelen sesler daha net duyulacaktı. Artık yazı sevmiyordum.
Devlet her türlü kirli oyununu Şehitlik’te oynuyordu. Bundan tam 23 yıl önce, 5 Temmuz 1991 tarihinde HEP İl Başkanı ve komşumuz Vedat Aydın Şehitlik girişindeki evinden alınıyor, işkence ediliyor, kafatası parçalanıyor, kalaşnikofla taranıp delik deşik ediliyor ve Elazığ-Maden’de kimsesizler mezarlığına gömülüyordu. 5 gün sonraki kitlesel cenazesinde Diyarbakır halkı taranacak ve onlarca kişi ölecekti.
Şehitlik’te devlet ve Hizbullah el ele birçok cinayet işlenecekti. 2001’de bu sefer bir kış günü, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan Şehitlik halkının gözü önünde bir akşamüzeri ağır silahlarla taranacaktı.
Bugün Şehitlik 90’larda zorunlu göçle gelenlerle birlikte iyiden iyiye yoksullaşmış artık gettolaşmış bir mahalle. 60 bin civarındaki nüfusuyla Diyarbakır’ın en kalabalık mahallelerinden biri. Yol, su, elektrik gibi ciddi altyapı sorunları var. Çocukların çoğunluğu yaz aylarında çalışmakta, akşamları da top yerine, babalarının öldürüldüğü mahalle aralarında “gerillacılık” oynamaktalar. Ellerindeki taşı olanca şiddetiyle Şehitlik’ten geçen devlet erkanına fırlatmaktalar. Kadınlar gidip de dönmeyen kocaları ve çocukları için patlıcanları yasla oymaktalar. Şehitlik’in kadınları hala her yaz patlıcan kurutmakta, ama patlıcanların hepsi acı çıkmaktalar…
Bugün Diyarbakır gerçekten çok sıcak! Şehitlik mahallesi ise daha da sıcak!
Nurcan Baysal
*As published in T24 on 07.07.2014