Savaşıp ölsünler diye çocuk doğurmuyoruz!
Kolombiya bu akşam tarihi bir barış anlaşmasına imza atıyor. 50 yıl süren çatışmalı dönemin ardından bugün Kolombiya hükümeti ve FARC arasında barış anlaşması resmi olarak imzalanıyor.
Kolombiya’daki çatışma sosyal, ekonomik, siyasal ve askeri bir çatışma. Çatışma sürecinin iç içe geçmiş birçok nedeni var. Bunlardan biri Kolombiya’da herhangi bir muhalif gücün hiçbir yasal, anayasal güvencisinin olmaması. Son 30 yıl içerisinde, başkanlık seçimlerinde bile 4 başkan adayı kampanyalar sırasında öldürülüyor. Toplumsal muhalefet güçleri, köylü hareketi ve işçi hareketlerinin liderleri sürekli infaz ediliyor. Çatışmanın bir diğer nedeni toplumsal zenginliğin küçük bir elde toplanması, oligarşi sistemi. Bir yanda çok zengin küçük bir azınlık, öte yanda işçi ve köylülerden oluşan geniş bir yoksul kitlenin varlığıolması. Toprak mülkiyetinin ufak bir grubun elinde merkezileşmiş olması ve ülke genelinde çok az insanın ekilebilir geçinebilir bir araziye sahip olması da çatışmanın nedenlerinden.
Büyük toprak sahipleri bu çatışmanın hem ekonomik, hem sosyal, hem de silahlı tarafında rol oynamış durumdalar. Paramiliter örgütlerin uzun bir geçmişi var Kolombiya’da. Bu örgütler sadece hükümetler ve ordu tarafından değil, aynı zamanda toprak sahipleri tarafından da desteklendiler. Kolombiya’daki siyasi cinayetlerin çoğundan paramiliter örgütler sorumlu tutuluyorlar.
50 yıldan fazla süren bu çatışma öyle bir noktaya ulaşıyor ki, Kolombiya’da kaç kişinin öldürüldüğü, ne kadar kişinin evlerini, köylerini terk etmek zorunda bırakıldığı ölçülemez hale geliyor. Çatışma sürecinde ölenlerin %80’den fazlası sivil insanlar. Çatışmanın başlangıcından beri ölen insan sayısı ile ilgili 220.000 gibi bir rakamdan bahsediliyor. 7 milyon civarında insanın evlerinden göç ettirildiği belirtiliyor. 25-90 bin arasında kişi ise kayıp, yani faili meçhul. Devletin 25.000 olarak söylediği faili meçhul sayısını sivil toplum örgütleri 90.000 olarak belirtiyorlar. Öldürülenler için net hiçbir rakam yok. Sadece 2000-2010 arasındaki siyasi infazların sayısı 6.000 kişi.
Yorgun, tükenmiş bir toplum
Her açıdan yorulmuş, tükenmiş, artık ölülerinin sayısını bile tutamayan, acı içinde bir toplumdan bahsediyoruz.
Hafta sonu Diyarbakır’a gelen, Kolombiya barış sürecinde yer alan örgütlerden biri olan OİDHACO’nun direktörü Vicente Vallies ile bu yorgun, tükenmiş toplumun barışı nasıl başardığını konuşuyoruz.
Vallies şöyle söylüyor:
“Son aylara, son yıllara kadar bir tarafta barış isteyenler, bir tarafta savaşın devamını isteyenler arasındaki kutuplaşma toplumu çok yordu. Bu kutuplaşmayı en fazla provoke eden ve geliştiren güç medya idi. Bazı politikacılar da kutuplaşmada çok özel bir rol oynadılar. Öyle bir hale geldi ki 2-3 kuşaktan beri çocuklar, savaş, düşman, silah… böyle bir dil ve kavram dünyası içinde büyüdüler.”
Toplumdaki bu yoğun kutuplaşmaya rağmen tüm bu çatışma süreci, iniş çıkışlar sırasında toplumsal hareket, hukukçular, sendikalar, köylü örgütleri ise canlılıklarını koruyor. En kötü zamanda bile sosyal muhalefet oldukça canlı oluyor. Vallies “50’li yıllardan beri belki de değişmeyen tek şey insan hakları örgütleri, sendikalar, toplumsal muhalefet örgütlerinin her iki tarafa da çağrı yapması oldu. En kötü zamanlarda bile iki tarafa çağrı yapıp, masa başına oturmaları ve savaşı bitirmeleri için ısrar ettiler” diye anlatıyor.
Ölümler, yıkılan köyler, faili meçhuller, zorunlu göçler, siyasi infazlardan yorgun bu topluma artık siyasi mesajlar ulaşamaz oluyor. Vallies bunu yıllar sonra kadın hareketinin kırdığını dile getiriyor. Kolombiya’da kadın hareketi örgütleniyor ve savaşa karşı bir seferberlik başlatıyor. Bu seferberliğin ana sloganı “Savaşıp ölsünler diye çocuk doğurmuyoruz” oluyor.
Bu mesaj, uzun yıllardır artık siyasilerden bir beklentisi kalmamış olan yorgun Kolombiya halkında savaşa karşı büyük bir hassasiyet uyandırıyor. Halk bu mesajın etrafında bir araya gelmeye başlıyor. Ve insanlar yüksek sesle her iki tarafa da haykırıyorlar:
“Savaşıp ölsünler diye çocuk doğurmuyoruz!”
Türkiye’de bizlerin de kadınlar olarak haykırma zamanı gelmedi mi?
Çocuklarımızı bu savaşa kurban etmeyeceğiz!
Savaşıp ölsünler diye çocuk doğurmuyoruz!
Nurcan Baysal
*As published in T24 on 27.09.2016